2 Aralık 2011 Cuma

KAHRAMAN KADINLARIMIZ

CEPHEDEKİ  KAHRAMAN  TÜRK  KADINLARI


Burhan Bursalıoğlu


Yıkılan ve dağılan bir toplumdan yeni bir devletin oluşturulmasında verilen milli mücadele sırasında, Türk kadınının da kahramanlıklarını tüm halkımızın bilip iftihar etmesi, öğünmesi, göğsünü kabartması lazımdır. 
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 da Anadolu’ya çıkarak başlattığı kurtuluş harekatı içinde yer alan binlerce kadın, Cumhuriyetin  atılan temelinde en büyük pay sahipleri olmuşlardır.
 Daha önceki yazılarımda başlattığım, Kahraman Türk kadınları serisine kaldığım yerden debam ediyorum.
 
BİTLİSLİ DEFTERDARIN HANIMI

Maraş'ın 22 Şubat 1919'da İngilizler tarafından işgali, onların aynı sene sonbaharında yerlerini Fransızlara bırakmaları üzerine, Ekim ayının son on günü içinde Fransızların, Ermenilerle birlikte Maraş'ı işgali Anadolu'da tam bir milli birlik ve dayanışma örneğinin yaratılmasına sebep olmuş, bu emsalsiz mücadelede kadın-erkek, genç ihtiyar güç ve kader birliği yapmış, her tehlikeye göğüs germişlerdir. Maraş müdafaasına katılan ve Fransızların Sehri terk ederek Antep istikametine çekilmesini sağlayan kahraman kadınlarımızdan bir kaçı pek meşhurdur. Bunlardan birisi Maraş'ın Kayabaşı (veya: Kabaili) Mahallesinde oturan Bitlis Defterdarı'nın haremi (eşi) olarak bilinen adsız bir Türk anasıdır. Şehirde İslâmların masum kanlarının boşuna akıtılmasına ve bir çok yuvaların, ocakların yıkılıp sönmesine tahammül edemeyerek evinde açtığı mazgaldan İslam mahallelerine saldıran din düşmanlarına ateş açarak sekiz düşman askerini öldüren, aynı günün akşamı da erkek elbisesi giyerek silaha sarılan ve mücahitler adına Mustafa kemal Pasa (Atatürk) tarafından Sivas kadınları Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne gönderilen bir telgrafta olay anlatılmaktadır


NACİYE  NİNE

Maraş mücadelesine katılan diğer bir kahraman ana da Naciye Nine adlı Türk kadınıdır. Birinci Dünya Harbi başlarında seferberlik ilan edilince kocası Mustafa Efendi harbe gider, kısa bir süre sonra da onun şahadet haberi gelir. Zavallı Naciye, kocasının ölümüne inanamaz, onu bekler, durur Kapı komşusu bir Ermeni kadın da ona yapmadığını, söylemediğini bırakmaz. Nihayet, gördüğü muamelelere dayanamayan kadın, ihtimal dul kalışının da verildiği üzüntü içinde bir teneke gazyağı ile hem kendi evini, hem de komşusu kadının evini yakar, kendiside intikamını böylece alır.

Maraş Türküsü
Uy Maraş sılaya nice varayım
Açılmaz kapılar çalıp durayım,
Yarimi bulamadım kimden sorayım
Uy Maraş Maraş da bu nasıl Maraş
Kara gözlerinde yaş bağrında ateş.

Maraş'ın gölleri ördektir kazdır,
Yaylası kar kıştır, ovası yazdır
Çemende laledir, içimde közdür
Yücel göklerim yücel, eğil dağ eğil
Benim bildiğim Maraş bu Maraş değil.

Maraş'ın üstünden aştı turnalar
Gönlüme bir ateş düştü turnalar
Ben mi şaştım, yol mu şaştı turnalar?
Bu kara göklerde aylar dolanmaz
Bu yolun ucunda Maraş bulunmaz.

Maraş'ı dolaştım bir uçtan uca,
Kimse sormadı ahvalin nice.
Ne gündüzüm gündüz, ne gecem gece
Toprağı mezardır, suları seldir
Dosttan düşmandır, aşnası eldir.

Maraş'ı görünce yandım yıkıldım
Kan, yaş oldum yüzden, gözden döküldüm.
Od'a düşen bir saç gibi büküldüm
Benim bildiğim Maraş. bu Maraş mıdır?
Maraş mıdır, ataş mıdır, taş mıdır?

ORHAN ŞAİK GÖKYAY


 MELEK HANIM

Çukur Ova’nın en çetin savaşlarından biri de Haçın ilçesinde geçmiştir; “10 Mart 1336 (1920)’da başlayan kuşatma, 16 Ekim 1920 tarihine kadar devam etmiştir.” Yaklaşık yedi ay kadar süren bu kuşatma sırasında esir edilen 500 – 600 Müslüman’ın hiçbiri kurtulamamış, Ermenilerce bıçaklanarak, işkenceyle öldürülmüşlerdir. Şair Melek Hanım’ın Ermenilerin akıl almaz, dayanılmaz işkencelerini anlatan,  18 dörtlüğü içine alan bir destanı da vardır; Yalpurluzâde Gafur Efendi’nin hanımı olan Melek Hanım bu destanı, Melek Hanım’ın şehit düşmesinden, Haçın’ın kurtarılmasından sonra bohçasında bulunduğu bildirilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ