İŞİNİZE Mİ GELMİYOR
Burhan Bursalıoğlu
TBMM , Ülkemizin yönetimini sağlamak için gereken yasa ve düzenlemeleri yapan bir kuruluştur. Gerektiği zaman gerekli yasaları çıkararak Yürütme organına yol gösterir. Buna “Yasama organı” diyoruz. Üyelerini partiler kanalıyla Millet seçiyor. Bunlara “Milletvekili” diyoruz. Bu da, demokrasi gereğidir.
Yasama organı, Cumhurbaşkanı’nı, Cumhurbaşkanı Başbakan’ ı Başbakan da Bakanları seçerek hükümeti , Cumhurbaşkanı’nın onayından sonra kurmuş olur. Buna da “Yürütme organı” diyoruz.
Seçimlerden sonra yasama organı üyeleri ilk toplantıda şu yemini ederler:
''Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.''
Yeminden sonra, meclis çalışmaya başlar. Yasalar yapar, yasalar değiştirir, komisyon seçimleri yapar, barış sözleşmesi yapar, savaş kararı verir.Verir de verir. .
Milletvekilleri, ettiği yemine sadık kalmak mecburiyetindedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderini belirleyen tek organ TBMM dir. Bütün bunlar demokrasi gereğidir. Olıgarşi ve Monarşi idarelerinde demokrasi yoktur. O idarelerde tek elden yönetim ve diktatörlük vardır. Halk diktatöre bağımlıdır. Onun kölesidir. Özgür değildir. İstediğini söyleyemez, yapamaz. Her buyruğa uymak mecburiyetindedir. Karşı çıkma, karşı koyma kellesini götürür.
Bizde öyle değildir. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduığu Türkiye Cumhuriyet’i , laik, demokrasi, halk idaresinin hakim olduğu bir sistemle yönetilmektedir. Bazı istisnalar olmasına rağmen yönetimimiz demokrasi yönetimidir.
Devlerin idamesi için iş yapan çeşitli birimlere ihtiyaç vardır. Bunların da hepsi bakanlıklara bağlıdır. Okullar Milli Eğitim Bakanlığına. Askeriye Milli Savunma Bakanlığına, Maliye ve mal Müdürlükleri Maliye Bakanlığına, Mahkemeler Adalet Bakanlığına gibi.
Bu birimler görevlerini yaparken bazı uygulamalarda ters giden sonuçlar oluşur. Özel ve tüzel kişilere zarar verebilir. Yanlış anlaşma olabilir. Bunları gidermek, uygulamaları olumsuz etkileyen yasa veya maddeleri değiştirmek için, başta, bakanlık olmak üzere, partiler ve Milletvekilleri teklif vererek düzenli çalışma sağlanabilir. Bunu yapmak onların Anayasal hakkıdır. Erken farkına varıp, zararı aza indirmek yetkililerin görevidir. Bile bile, yapılması gereken yapılmıyorsa, eline kalem almıyorsa, görevini yapmıyor durumuna düşerek, temsil ettiği halkın sevgisini kaybeder.
Şimdi gelelim asıl konuya.
4 senedir halkın içini kemiren, doğru veya yanlış, gerçek veya düzmece şikayetlerle, ihbarlarla bir çok insanımız Ergenekon, balyoz,Oda Tv, Islak imza ve Poyrazköy gibi davalar nedeniyle, Ordumuzu boşaltacak kadar Generaller, subaylar, Profösör, Öğretm üyesi, doktor, yazar, gazeteci, televizyoncu, memur ve birçok aydın insanımız tutuklandı. Gerekçe. Delillerin yok edilmesi ve kaçmalarını önlemek. Halbuki, Tutuklanan General ve subayların bir kısmı, çağrıldığinda, arkadaşlarının akibetlerini bildiği halde, yurt içinde ve yurt dışında olanlar tıpış tıpış gelip ifade vermişlerdir. Sonuç tutuklanma.
Tutukluların birçoğu neden tutuklandıklarını, ne suç işlemiş olduklarını bilmemektedirler. 4 yıldır içerde olanlar bulunmaktadır. Başta aileler olmak üzere, akrabalar, dostlar perişan ve muzdarip. Kendileri perişan. Hatta intihar edenlerin yanında, hastalıklarından dolayı, iyi bakılamadıkları için yaşamını yitirenler de var.
Tutukluluk sürelerinin uzamasından, Cumhurbaşkanı kaygı duyuyor, Başbakan, bakanlar endişeli, muhalefet başkan ve milletvekilleri kuşkulu ve aşaşkın. Herkes bu durumdan hoşnutsuz. Kim bilir, belki de Hakim ve Savcılar da bu gidişten hoşnutsuzdurlar. Yurt dışındaki örgütler, Devletler ve AİHM ( Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi )gidişatı şaşkınlıkla izleyip, “Türkiye’deki tutukluluk süresinin AİHM içtihatlarına uymamaktadır” diyor.
Silivri misafirleri |
Son Balyoz davası duruşmasında, tutuklu bir albay savunmasında, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Tutukluluğun tedbir olduğunu, ama bizde ceza olarak kullanıldığüını, biz bunu yaparken böyle düşünmemiştik “ deyişini, Cumhurbaşkanı’nın “ Bizde tutukluluk süresinin Uluslar arası standartların altında “ olduğunu söylemiş olduğunu, hakime hatırlatınca, Mahkeme Başkanı “ Biz yasalara bağlıyız Değerlendirmeler Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan dsa olsa söylenen kişiyi bağlar. Bizi bağlamaz. Biz etki altında kalmadan bağımsız yargı yapıyoruz.” Diye cevap veriyor.
Öyle ise yasada ters giden bir şey var. Hiç kimse beğenmiyor. Yasayı çıkaranlar, değişiklik yapabileceklerine, yetkili olduklarına göre ne duruyorlar? Sabaha kadar çalışıp işlerine gelen yasaların çıkmasını sağlayan Milletvekilleri, uygulamada aksaklığı görülen bu ceza yasasını da değiştirsin. Ama teklif veren yok. Ne iktidar ne de Muhalefet tarafından. Diyelim ki iktidar yasayı çıkardığı için değiştirmek işine gelmiyor. Muhalefet neden girişimde bulunmuyor. 3 Milletvekilinin tutuklu olarak cezaevinde bulunduğu halde.
Şike yasası , Cumhurbaşkanı’nın veto etmiş olsa da, değiştirilebiliyor. 12 yıllık ceza 3 yıla indirilebiliyor. Ceza Yasasında da 3 yıllık tutukluluk süresi bir yıla, altı aya veya üç aya indirilemez mi? İstense neler yapılmaz ki.
Akan bir suyun önünü kapatıyorsun. Su gölleniyor, taşıyor, etrafa zarar veriyor. Tarla, bağ bahçe sular altında kalıyor, bunu görüyorsun ama o engeli kaldırmıyorsun. Kaldır da su mecrasından rahat rahat aksın.
Sayı n Milletvekilleri; Size sesleniyorum: Seçim öncesi, kahvehanelerde, aile toplantılarında, bastığınız çarçaf çarçaf broşürler, meydanlarda kürsülerden halka verdiğiniz “ müreffeh, Türkiye “ sözü nerede kaldı? Nerede Meclis kürsüsünde , 70 milyon insanın huzurunda yaptığın yemindeki, “Hukukun üstünlüğüne, toplumun huzur ve refahına, herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yayarlanmasını…” sağlayacağın yemin?
Silivri cezaevinin uçaktan görüntüsü |
Nerede kaldı bunlar? Unuttuğunu sakın söylemeyin. Unutmuyorsunuz. İşinize mi gelmiyor ? Sizler, bu durumdan hoşlaşıyor musunuz? Hiç ihtimal vermiyorum. Çünkü bu bir Ulusal meseledir. Toplumu kemiren kanser mikrobu gibidir. Bunu yapamıyorsanız, davaların kısa zamanda sonuçlanmasını sağlayınız. Akla- kara ortaya çıksın.
Unutmayın ki, “GEÇ KALAN ADALET, ADALET DEĞİLDİR.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder