3 Aralık 2011 Cumartesi

GÜNCEL


İŞİNİZE Mİ GELMİYOR


Burhan Bursalıoğlu


TBMM , Ülkemizin yönetimini  sağlamak için gereken yasa ve düzenlemeleri yapan bir kuruluştur. Gerektiği  zaman gerekli yasaları çıkararak Yürütme organına yol gösterir. Buna “Yasama organı” diyoruz.  Üyelerini  partiler kanalıyla Millet seçiyor.  Bunlara “Milletvekili” diyoruz. Bu da, demokrasi gereğidir.
Yasama organı, Cumhurbaşkanı’nı,  Cumhurbaşkanı  Başbakan’ ı  Başbakan da Bakanları seçerek hükümeti , Cumhurbaşkanı’nın onayından sonra kurmuş olur. Buna da “Yürütme organı” diyoruz.
Seçimlerden sonra yasama organı üyeleri ilk toplantıda şu  yemini ederler:

''Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.''



Yeminden sonra, meclis çalışmaya başlar. Yasalar  yapar,  yasalar değiştirir, komisyon seçimleri yapar, barış  sözleşmesi yapar, savaş  kararı verir.Verir de verir. .
 Milletvekilleri, ettiği yemine sadık kalmak mecburiyetindedir.  Türkiye Cumhuriyeti’nin  kaderini belirleyen tek organ TBMM dir. Bütün bunlar demokrasi gereğidir. Olıgarşi ve Monarşi  idarelerinde demokrasi yoktur. O idarelerde tek elden yönetim ve diktatörlük vardır.  Halk diktatöre bağımlıdır. Onun kölesidir. Özgür değildir. İstediğini  söyleyemez, yapamaz. Her buyruğa  uymak mecburiyetindedir. Karşı çıkma, karşı koyma kellesini götürür.
Bizde öyle değildir. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduığu Türkiye Cumhuriyet’i , laik, demokrasi, halk idaresinin hakim olduğu bir sistemle yönetilmektedir. Bazı istisnalar olmasına rağmen  yönetimimiz demokrasi yönetimidir.
Devlerin  idamesi  için iş yapan çeşitli birimlere ihtiyaç vardır. Bunların da hepsi  bakanlıklara bağlıdır. Okullar Milli Eğitim Bakanlığına. Askeriye Milli Savunma Bakanlığına,  Maliye ve mal Müdürlükleri Maliye Bakanlığına, Mahkemeler Adalet Bakanlığına gibi.

Bu birimler görevlerini yaparken bazı uygulamalarda ters giden sonuçlar oluşur. Özel ve tüzel kişilere zarar verebilir. Yanlış anlaşma olabilir. Bunları   gidermek,  uygulamaları olumsuz etkileyen yasa veya maddeleri  değiştirmek   için, başta, bakanlık  olmak üzere, partiler ve Milletvekilleri   teklif vererek  düzenli  çalışma sağlanabilir.  Bunu yapmak onların Anayasal   hakkıdır. Erken farkına varıp, zararı aza indirmek  yetkililerin görevidir. Bile bile, yapılması gereken yapılmıyorsa, eline kalem almıyorsa, görevini yapmıyor durumuna düşerek,  temsil ettiği halkın  sevgisini  kaybeder.
Şimdi gelelim asıl konuya.
4 senedir halkın içini kemiren,  doğru veya yanlış,  gerçek veya düzmece şikayetlerle, ihbarlarla bir çok insanımız Ergenekon, balyoz,Oda Tv, Islak imza ve Poyrazköy gibi davalar nedeniyle, Ordumuzu boşaltacak  kadar Generaller, subaylar,  Profösör, Öğretm üyesi, doktor, yazar, gazeteci, televizyoncu, memur ve birçok aydın insanımız tutuklandı.  Gerekçe. Delillerin yok edilmesi ve kaçmalarını önlemek.  Halbuki,  Tutuklanan   General ve subayların bir kısmı,  çağrıldığinda,  arkadaşlarının akibetlerini   bildiği halde,  yurt içinde ve yurt dışında olanlar   tıpış tıpış  gelip  ifade vermişlerdir. Sonuç tutuklanma.
Tutukluların birçoğu neden tutuklandıklarını, ne suç işlemiş olduklarını bilmemektedirler. 4 yıldır içerde olanlar  bulunmaktadır. Başta  aileler  olmak üzere,  akrabalar, dostlar perişan ve muzdarip. Kendileri  perişan. Hatta   intihar edenlerin yanında, hastalıklarından dolayı, iyi bakılamadıkları için yaşamını yitirenler de var.
Tutukluluk sürelerinin uzamasından, Cumhurbaşkanı kaygı duyuyor, Başbakan, bakanlar endişeli, muhalefet başkan ve milletvekilleri kuşkulu ve aşaşkın.  Herkes bu durumdan hoşnutsuz. Kim bilir, belki de Hakim ve Savcılar da bu gidişten hoşnutsuzdurlar.  Yurt dışındaki örgütler, Devletler ve AİHM    ( Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi )gidişatı şaşkınlıkla izleyip, “Türkiye’deki tutukluluk süresinin AİHM içtihatlarına uymamaktadır” diyor.
Silivri misafirleri

Son Balyoz davası duruşmasında,  tutuklu bir albay savunmasında,  Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Tutukluluğun tedbir olduğunu, ama bizde ceza olarak kullanıldığüını, biz bunu yaparken  böyle düşünmemiştik “ deyişini, Cumhurbaşkanı’nın “ Bizde tutukluluk süresinin Uluslar arası standartların altında “ olduğunu söylemiş olduğunu, hakime hatırlatınca, Mahkeme Başkanı “ Biz yasalara bağlıyız Değerlendirmeler Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan dsa olsa söylenen kişiyi bağlar. Bizi bağlamaz. Biz etki altında kalmadan bağımsız yargı yapıyoruz.” Diye cevap veriyor.
Öyle ise yasada ters giden bir şey var. Hiç kimse beğenmiyor. Yasayı çıkaranlar, değişiklik yapabileceklerine,  yetkili  olduklarına göre ne duruyorlar? Sabaha kadar çalışıp işlerine gelen yasaların çıkmasını sağlayan Milletvekilleri, uygulamada aksaklığı görülen bu ceza yasasını da değiştirsin.  Ama teklif veren yok. Ne iktidar ne de Muhalefet tarafından. Diyelim ki iktidar yasayı çıkardığı için değiştirmek  işine gelmiyor.  Muhalefet neden girişimde bulunmuyor. 3 Milletvekilinin tutuklu olarak cezaevinde  bulunduğu halde.
Şike yasası , Cumhurbaşkanı’nın veto etmiş  olsa da, değiştirilebiliyor. 12 yıllık ceza 3 yıla indirilebiliyor. Ceza Yasasında da 3 yıllık tutukluluk süresi  bir yıla, altı aya veya üç aya indirilemez mi?  İstense  neler yapılmaz ki.
Akan bir suyun önünü kapatıyorsun. Su gölleniyor, taşıyor, etrafa zarar veriyor. Tarla, bağ bahçe  sular altında kalıyor, bunu görüyorsun ama  o engeli kaldırmıyorsun. Kaldır da su mecrasından rahat  rahat aksın.
Sayı n  Milletvekilleri;  Size sesleniyorum:  Seçim öncesi, kahvehanelerde, aile toplantılarında, bastığınız çarçaf çarçaf broşürler,  meydanlarda kürsülerden halka verdiğiniz “ müreffeh, Türkiye “ sözü  nerede kaldı?  Nerede Meclis kürsüsünde , 70 milyon insanın huzurunda yaptığın yemindeki,  “Hukukun üstünlüğüne, toplumun huzur ve refahına, herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yayarlanmasını…” sağlayacağın yemin? 
Silivri cezaevinin uçaktan görüntüsü

Nerede kaldı bunlar?  Unuttuğunu sakın söylemeyin. Unutmuyorsunuz.  İşinize mi gelmiyor ? Sizler,  bu durumdan hoşlaşıyor musunuz?  Hiç ihtimal vermiyorum.  Çünkü bu  bir Ulusal meseledir. Toplumu kemiren kanser mikrobu gibidir.  Bunu yapamıyorsanız, davaların kısa zamanda sonuçlanmasını sağlayınız. Akla- kara ortaya çıksın.
Unutmayın ki, “GEÇ KALAN ADALET, ADALET DEĞİLDİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ