12 Aralık 2011 Pazartesi

TARİH

KAYIN BİRADERİM  MUZAFFER TAŞIYICI'NIN RAHATSIZLIĞI NEDENİYLE, 10 GÜN ÖNCE GİTTİĞİM ANTALYA'DAN BUGÜN DÖNDÜM. MAALESEF MUZAFFERİ KAYBETTİK. TANIYANLARIN BAŞI SAĞOLSUN.  SEVGİLİ MUZAFFER'E DE ALLAHTAN RAHMET DİLİYORUM.
Burhan Bursalıoğlu

TARİHİ  BENZERLİK


Tarih tekerrürden ibaretse, sizece eger ;
  Nakledilen olaylar misal olmaya değer...
 
 
 1914 ile 1919
 yılları arasından olaylar. 
Benzerliği bulmak size kalmıştır.
                                Aşağıda güzel bir yazı var, 
bir yıl öncesine ait 
Soner YALÇIN'dan.
 Lütfen dikkatle ve sonuna kadar okumaya çalışın; 
eminim
 "bu kadar mı benzer yahu"
 diyeceksiniz.
*****************************
 SON PADİŞAH 
 ORDUSUNU SATMIŞTI 
 
 Soner Yalçın
 
 
 
 
Biliyoruz ki; 
büyük emperyal güçler arasındaki yeni sömürge pazarlarını kapma mücadelesi, 
Birinci Paylaşım Savaşı’na / Birinci Dünya Savaşı’na neden oldu. 
Osmanlı bu savaştan yenik çıktı.
 Galiplerin arasında en güçlü olan İngilizlerdi.
 
İngilizler, 
Mezopotamya, Suriye ve Arabistan’ı 
Osmanlı’dan koparıp almak istiyordu. 
Kurmayı planladıkları kukla devletler arasında 
 Ermenistan ve Kürdistan 
da vardı.
 
 
Osmanlı idari yapısını, 
milliyet esasına göre parçalayıp, 
federatif
hale getirmeyi planladılar.
 
Siyasi emellerinin yanında İngilizlerin, 
iktisadi amaçları da vardı. 
Birinci Dünya Savaşı başında Osmanlı’nın 
tek yanlı olarak kaldırdığı kapitülasyonları
 yeniden uygulamak istiyorlardı. 
Osmanlı maliyesini tümüyle
denetimine vermek amacındaydılar.
İngilizler biliyordu ki, 
Osmanlı siyasi yaşamında İttihatçılarla birlikte
 ordunun da büyük etkisi vardı.
 Ordunun siyasal düşüncesi belliydi; 
milliciydi. 
O halde tüm bunları yapabilmeleri için 
ordudaki
ulusçu/milliyetçi 
komutanların tasfiyesi gerekiyordu.
 
Önce bir kurnazlık yaptılar: 
 
 
Bir süre İttihat ve Terakki Hükümeti’yle çalıştılar. 
Ağır şartları onlara kabul ettirip, 
nüfuzlarını kırıp, 
bir daha iktidar olma olanağını ortadan kaldırmak için! 
Tam başarılı olamadılar
İçinde İttihatçıların bulunduğu
 İzzet Paşa Hükümeti’ne 
 
ağır şartları kabul ettiremediler; 
ancak bazı tavizler koparabildiler.
Bunlardan en önemlisi 
 
Mondros Ateşkes Antlaşması’ydı. 
İngilizler, 
savaşta Hamidiye zırhlısıyla olağanüstü başarılar kazanan 
Rauf (Orbay) 
 
Bey’in imzaya gelmesini özellikle istediler. 
Başarılı komutanları halkın gözünden düşürmek istiyorlardı. 
Sonra tutuklayacaklar,
sürgüne göndereceklerdi. 
Hepsini adım adım yapacaklardı…
 
Darbe iddiasıyla başlayan tutuklamalar 
İngilizler, 
İttihatçıları kolay kullanamayacağı anlayınca, 
sertleşme politikası güttüler. 
Bunda İttihatçılara kin duyan Sultan Vahdettin’in de etkisi vardı.
 
Sultan Vahdettin,
 İngilizlerin tertiplediği gerici 
31 Mart (1909) 
olayının hazırlayıcılarından 
Derviş Vahdeti’nin 
kurduğu İttihat-ı Muhammedi Cemiyeti’nin üyesiydi.
Bir dönem perde arkasındaki ilişki artık açıkça ortadaydı.
 
Vahdettin, 
İngilizlerin desteğiyle iktidarını güçlendireceğini
 ve 
düşman gördüğü 
ulusalcılardan 
tamamen kurtulacağını düşünüyordu.
 
Hata! Dosya adı belirtilmemiş.
 
Bu nedenle İngilizleri de arkasına alarak ittihatçı hükümeti yıkıp, 
Tevfik Paşa 
Hükümeti’ni kurdurdu. 
Şimdi sıra
 İttihatçıların
cezaevlerine tıkılmasındaydı. 
 
İngiliz ve Saray ittifakının elinde önemli bir gerekçe vardı: 
Savaş dönemindeki Ermeni ve Rum tehcirleri.
 Tehcir kararının altında imzası 
olan-olmayan 
tüm İttihatçılar cezalandırılmalıydı. 
2500 
kişilik bir tutuklama listesi hazırlandı.
 
Ama önce… 
Meclis feshedildi. 
Basına sansür getirildi.
 Harp divanı kuruldu. 
 
 
Ve ardından gözaltılar,
 tutuklamalar başladı. 
Bunlar kısa sürede
“cadı avına” 
dönüştü.
 
Yeniden kurulan 
liberal-dinci
 ittifak partisi;
 
 Hürriyet ve İtilaf, 
daha çok kişiyi tutuklamadığı için 
hükümeti uyuşukla itham eden bildiri yayınladı.
 
Bu partinin yayın organı Peyam, 
Sabah ve Alemdar 
gazeteleri, 
daha çok ittihatçının tutuklanması için var gücüyle çalıştı.
Sürekli hedef gösterdiler; 
İttihat ve Terakki’nin hemen kapatılmasını;
 partinin ileri gelenlerinin hemen tutuklanmasını istiyorlardı.
 
Tehcire izin veren Diyarbakır Valisi
 
 Dr. Reşid’in 
cezaevinden kaçması
 bu çevreleri daha da saldırganlaştırdı.
 Yaptıkları mitingle bu kaçışı protesto ettiler.
 Sonunda bu kaçışla ilgili inanılmaz bir iddiayı ortaya attılar:
 İttihatçılar darbe yapacak!
 Vahdettin’in has Paşası Ömer Yaver Paşa, 
İstanbul’daki İngiliz Yarbay Murphy’e giderek, 
darbe olacağını aman İstanbul’dan ayrılmamalarını rica etti. 
Murphy, 
Osmanlı Paşasını gülerek dinledi.
 
Zavallı Yaver Paşa bilmiyordu ki, 
bu iddianın ortaya atılmasını sağlayanlar zaten İngilizlerdi.
 
Darbe iddiaları üzerine yeni bir tutuklama dalgası başladı; 
30 kişi daha sorgusuz sualsiz cezaevine kondu.
 
Milli Kongre’nin başkanı Dr. Esat (Işık)
 gibi saygın ulusalcılar gece yarıları
pijamaları, terlikleriyle 
evlerinden alındılar.
İttihat ve Terakki’nin tüm mallarına el konuldu. 
Sonra sıra subaylara geldi.
İngilizler savaş tutsaklarına eziyet ettikleri iddiasıyla
 23 subayın hemen tutuklanmasını istedi.
Ordunun önde gelen isimleri tutuklanınca, 
İngilizler bu kez bazı kurumların 
darbeyi planladıklarını”
gündeme getirdi.
 
Bunların başında
Enver Paşa’nın 
kurdurduğu
 istihbarat örgütü Müsellah Müdafaa-i Milliye vardı.
 Savaş döneminde İngilizlere zorluklar yaşatan
Osmanlı istihbarat örgütü küçültülüp etkisizleştirilerek 
Harbiye Nezareti’ne bağlandı.
 
Osmanlı’nın deniz kuvvetlerini güçlendirmek için kurulan 
Donanma Cemiyetleri Bahriye Nezaretine bağlandı.
Jandarma, 
ordudan koparılarak Dahiliye Nazırlığı çatısı altına sokuldu.
 
İleride tehlikeli olacağı düşünülen
 genç mektepli subayların rütbeleri indirildi.
 Amaç, 
istifaya zorlamaktı.
 
İttihatçılar döneminde 
emekli edilen alaylı subaylar 
tekrar orduya alındı.
 Etkin görevlere getirildi. 
Emekli askerlerin kurduğu 
Nigehban Cemiyeti, 
basına verdikleri demeçlerde mektepli subaylara
 ağır hakaretler ettiler.
 Hukuk-u Beşer
Gazetesi
 mektepli subaylar için 
“haydut başları” 
başlığını bile atacak kadar ileri gitti.
 
İngilizler, 
Tetkik-i Hesabat ve Seyyiat Komisyonu kurdurarak,
 Harbiye Nezareti’nin 
 k  o  z  m  i  k 
odalarına girip
 tüm belgelerini didik didik ettirdi.
 
Amaçları belliydi;
  1.  orduyu küçültmek, 
halk üzerindeki etkinliğini kırmak.
 
Ordu’yu sadece iç güvenlik örgütü olarak polis,
 jandarma ve muhafız kıtaları seviyesine getirmek istiyorlardı.
Bu arada İngilizler ile Fransızlar arasında
 Jandarmanın yönetimi kimin kontrolünde olacak tartışması çıktı.
İnanması güç ama Saray’ın, 
bırakın bunlara karşı çıkmasını, 
Vahdettin 
ve 
Damat Ferid Paşa ikilisi, 
ordu komutasını İngiliz subaylarına 
verme talebinde bile bulundular. 
İngilizler reddetti.
- - -
 Güvenilir başsavcı aranıyor: 
Dönemin partisi Hürriyet ve İtilaf idi. 
Ülkenin dört köşesinde şubeler açan bu liberal-dinci ittifak partisi,
 artık hükümet olmak istiyordu. 
Ve nihayet,
 4 mart 1919’da 
Damat Ferid Paşa 
başkanlığında hükümeti kurdular.
 
Bu hükümete, 
İngiliz ajanı
 Hüseyin Hilmi’nin 
gazeteci dostlarıyla kurduğu Sosyalist Fırka da destek verdi!
 
Damat Ferid Paşa hükümetinin ilk yaptığı icraat,
 ulusalcıları yargılayan 
Divan-ı Harp 
mensuplarına yüksek maaş ödemek oldu.
 
 
Bu arada
 Divan-ı Harp’in
 üyeleri sürekli değişti. 
Damat Ferid Paşa, Takvim-i Vekayi gazetesine 
“güvenilir bir başsavcı bulmakta zorlandıklarını” 
açıkladı.
 
Yeni hükümetle birlikte yandaş medyadaki 
“tutuklayın”, 
“kapatın”, 
“neden cezalandırmıyorsunuz”
yayınlarında artış oldu.
Alemdar gibi yandaş gazeteler, 
“sehbalar bile bu adamlara layık değildir;
 kafalarının koparılması gerekir” 
diye yazdı.
 
Liberal gazeteciler;
 Alemdar’da 
Refi Cevat (Ulunay), 
Peyam’da Ali Kemal 
“daha ziyade şiddet” 
diye makaleler kaleme aldılar.
 “Bu adamlar için ölümden daha hafif ceza aklımıza gelmiyor”
 diye yazdılar.
Kamuoyu oluşturulduktan sonra istekleri yerine getirildi.
Ermeni tehcirinde kusurlu bulunan 
Yozgat Mutasarrıf vekili 
Kemal Bey 
idam edildi.
Fakat umulmadık bir olay gerçekleşti; 
yandaş medyanın
 “cani” 
olarak gösterdiği 
Kemal Beyin 
cenazesine onbinler katıldı.
 
Hükümet cenazeye gidenler hakkında soruşturma açtı; 
içlerinde toplumun çeşitli katmanlarından; 
doktor, 
tıp öğrencisi, 
subay, 
imam,
 tekke şeyhinin de 
olduğu bazı kişiler tutuklandı. 
Üsküdar mevki kumandanı
 cenaze törenini dağıtmadığı için 
görevinden azledildi.
Eski defterler açılıyor:
İngilizler gündemi hep sıcak tuttu.
 Tehcir ve darbe iddiaları gündemden düşünce hemen yenisi bulundu; 
“eski defterler” 
açıldı. 
Örneğin, 
intihar eden veliaht Yusuf İzzeddin Efendi’yi 
Enver Paşa’nın öldürttüğü iddia edildi! 
adliye Nazırı Sıtkı Bey hemen soruşturma açtırdı.
 
Bu olay sıcaklığını kaybedince hemen yeni bir gündem yaratıldı: 
Sultan II. Abdulhamid tahtan indirildiğinde,
 içinde1 milyon liralık mücevher bulunan çanta kayıp olmuştu. 
Çantanın peşine düşüldü.
  1. Ayrıca 
Yıldız Sarayı’nı kimlerin yağma ettiği konusunda 
spekülasyonlar yapılmaya başlandı.
 
Partiler, gazeteler bu suni gündemlerle oyalanırken,
İngilizler emellerini tek tek gerçekleştirdi. 
Kapitülasyonları
 yeniden uygulamaya koydu. 
Osmanlı maliyesini tümüyle
 Duyun-u Umumiye’nin 
Error! Filename not specified.
denetimine verdi.
 
İttihatçıların yerli sermaye oluşturmak için kurdurduğu
 milli şirketlerin bazılarını tasfiye etti;
 bazılarının müdürlüklerine liberal isimleri getirdi.
 
Levant Limited gibi şirketler kurdular; 
Vickers, 
Metropolitan Carriage, 
British Trade Corparation 
gibi şirketleriyle Osmanlı pazarına daldılar. 
Şirketlerde
 Türkçe kullanma zorunluluğunu kaldırdılar.
Türk bankalarına 
İngiliz denetçi gönderdiler. 
Denetleme işi bitinceye kadar bankaları kapattılar. 
Türk Milli Bankası’nı ele geçirdiler.
Kendileri yeni bankalar kurdular.
 
Hıristiyanlara ait
 “emval-i metruke” 
sayılarak satılan mallar gibi birçok konu gündeme getirildi.
Sultan Vahdettin o aralar Toros Tüneli’ne kafayı takmıştı. 
Tüneli yapmak için anlaşma yaptığı Alman ve Avusturyalılar kaçmıştı;
 “ah İngilizler şu tüneli bir yapsa” 
diyordu. 
Tünel yapılıp bitirilince ne olacaksa?
Diğer yanda…
 Osmanlı münevverleri 
olan biteni seyrediyordu; 
şaşkındı. 
Kurtuluş “reçeteleri” arıyordu. 
Çoğu bağımsızlığın Batı eliyle 
gerçekleşeceğine inanıyordu! 
Kimi ABD’nin sömürgeci olmadığına inanıp, 
Wilson Prensipleri Cemiyeti’ni kurdu. Hata! Dosya adı belirtilmemiş.
Kimi kurtuluşu İngilizlerin Osmanlı yönetimine 
el koymasında görüp
 İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni girdi.
Halkına güvenen
 münevver sayısı
 parmakla sayılacak kadar azdı…
Tüm bunlar olurken İngilizler, 
Fransızlar, İtalyanlar
ve
 Yunanlar Osmanlı topraklarını işgal etti.
Taktik hep aynıydı: 
İngiliz basını, 
İzmir ve çevresinin uyduları 
Yunanistan tarafından ilhak edilmesi için yoğun bir
 “Barbar Türk”
 kampanyasına başladı. 
Bu yayınlara göre Türkler, 
Rumları yok etmek için gizli planlar yapıyordu!
Ve
 hep ekliyorlardı;
 “zaten bu barbar Türkler
 Ermenileri de katlettiler!” 
 
Bu gerekçe Batı basının en etkili propaganda silahıydı.
Sonra Yunanlar İzmir’e çıktı.
                   Batı basını yine Türkleri suçladı:
                “Türkler inatçı bir direnme gösterdi !”
Peki, 
İzmir işgali konusunda yandaş medya ne yazdı:
 “İngilizleri İstiyoruz.” 
Bu başlığı Alemdar gazetesi başyazarı Refii Cevat attı.
 Osmanlı’yı her türlü beladan kurtaran İngilizlerin, 
bu işgalden de İzmir’i kurtaracağına inanıyordu!
Teali-i İslâm Cemiyeti ise 
işgalin hemen sonrasına rastlayan Ramazan ayında, 
bazı memurların oruç yediğine, 
kimi kadınların tesettüre uymadığına dikkat çekip
 zabıtaların daha uyanık olmasını istedi.
......
Bu arada bir “anket” yayınlandı 
VE
 Müslüman halkın yüzde 60’ının 
İngiliz yönetimini istedikleri ortaya çıktı!...
*****************************
Soner Yalçın
*****************************
 KAYA...
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ