23 Aralık 2011 Cuma

A N M A

K U B İ L A Y


Burhan Bursalıoğlu


Bugün 23 Aralık, Menemen Olayı ya da Kubilay Olayının 81. yılı.


,
23 Aralık 1930 günü , Cumhuriyet tarihinin ikinci önemli irtica olayı, İzmir'in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın , şeriat isteyen bir grup esrarkeş, yobazlar tarafından başı kesilerek öldürülmesiyle başlayan olaylar zincirinin başladığı tarihtir



Olaydan sonra, kurulan İstiklal mahkemelerinde yargılanan faillerin bir kısmı idama, bir kısmı da çeşitli cezalara çarptırılmıştır
Aslında Kozan’da dünyaya gelen ama, Aydında okuyan orada öğretmenlik yapan Devrim Şehidi Kubilay için her yıl anma toplantıları yapılır.
2008 yılında 23 Aralıkta Aydın Atatürkcü Düşünce Derneğinin tertiplediği Yedek Subay Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay`ın şehit edildiği Menemen Olayının 78`inci yıl dönümü dolayısıyla. toplantıda, konuşanlar arasında Emekli Tarih Öğretmeni A.Zeki Muslu ^nun konuşma özetini aşağıda bilgilerinize sunuyorum.


“…Her 23 Aralık günü derse girdiğim sınıflarda öğrencilere; Atatürk devrimlerini korumak amacıyla gericilerin karşısına yiğitçe dikilen ve bu uğurda gözünü kırpmadan canını veren Kubilay nerelidir, askere alınmadan önce hangi kentimizde öğretmendi? diye sorardım. Öğrenciler tahminde bulunmaya başlarlardı. Biri `Aydın` dediğinde, ona `aferin, bildin` dediğimde öğrencilerden `aaa!...` diye bir hayret sesi yükselirdi.

Kubilay doksan yıl öncesinin Aydın`ın
Kenz-ül İrfan okulunda okudu. Seksen yıl öncesinin Aydın Gazipaşa İlkokulu`nda öğretmenlik yaptı` diyerek anlatmaya başlardım Gözleri iri iri açılır, Aydın`la Kubilay`ı özdeşleştirirlerdi.

Kentler yetiştirdikleri değerlerle öğünür. Öğünmek için yalnız sahiplenmek gerekir. Aydın ili, Aydın kenti nedense Kubilay`ı sahiplenmekten hep kaçındı.
Aydın`da durum böyle de Türkiye de farklı mı? Bu ülkenin geleceği için, Atatürk devrimleri için canını veren bir öğretmenin, bir yedek subayın yılda bir kez parlak törenlerle anılması, yaldızlı fakat içi boş sözlerle hatırlanması ne kadar acı! Kubilay`ı yalnızca bir kesimin sahiplenmesi, bir kesimin yapılanları alaycı bir biçimde dudak bükerek uzaktan bakması ne kadar düşündürücü? Bir ülkenin insanlarının acıda, sevinçte, kıvançta bir olması gerekmez mi? Bizi biz yapan değerleri toplumun bir kesiminin sahiplenmesi bir kesiminin öteki lemesi bölünmeyi getirmez mi?

Yurt kaybetmenin acısını, ancak yurt kaybedenler bilir. Kubilay`ın babası Kazavan Hüseyin, yirminci yüzyılın başlarında Girit`te
Rum baskısı artınca ailesini alarak İzmir`e göç eder. Aile on yıl içersinde İzmir, Adana, Kozan, Aydın, Antalya, İzmir arasında dolaşarak tutunmaya çalışır. 1906 yılında Kozan`da doğan Kubilay, dünyayı Aydın`da tanımaya başlar. Çocukluğu Birinci Dünya savaşının acı günlerinde Aydın Orta Mahallede geçer. Pek çok akrabası halen Aydın`da oturmaktadır.

Kubilay Bursa Öğretmen Okulu`nu bitirince çocukluğunun geçtiği Aydın`a atamasının yapılmasını ister ve Aydın`da öğretmenliğe başlar. Evlenir, düzenli bir yaşama geçeceği sırada da askere alınır.

Kubilay üzerine düşen yasal görevi, asayişi sağlamak amacıyla, devlet adına Menemen Belediye alanında yobazların karşısına dikildi. Olayın, genç cumhuriyetin
Şeyh Sait ayaklanmasından sonra karşılaştığı ikinci irtica olayı olduğunu bilmiyordu. O, görevini en iyi biçimde yapmak için oradaydı. Bu uğurda da canını verdi. Devrim tarihinde adı, devrim şehidi olarak yer aldı.
Hakkında yalan, yanlış, kulaktan dolma kuru bilgiler o günden bu güne tekrarlandı durdu.


Kubilay; bu kentin çayırlarında yaşıtlarıyla top oynadı, güreş tuttu. Bu kentin sokaklarında sevdalandı. Bu kentin göğüne bakarak söyledi ilk aşk şarkılarını. Bu kentin çocuklarına öğretmenlik yaptı. Onlara bildiği en güzel şeyleri anlatmaya çalıştı. Bu kentin sıradan bir evinden dualarla askere uğurlandı. Arkasından `güle, güle git` diye bu kentin suyu döküldü. O gittiği yoldan bir daha geri dönmedi. Ölüm denen acı haberi ulaştı hemşerilerine, öğrencilerine, öğretmen arkadaşlarına. O yılların Aydın`da Kubilay adına ve Aydın halkına yakışan törenler yapılırdı. Sonra bu tutum tavsadı ve
Kubilay Aydın halkı arasında unutulmaya yüz tuttu.


Gelelim bu güne; Üç, beş yobaz, aynı zamanda esrar kullandıkları saptanmış kendini bilmezler, dinsel söylemler kullanarak bir Türk subayının kafasını bedeninden ayıracaklar, siz de bunu görmezlikten geleceksiniz. Hangi dinde olursa olsun bir insan öldürmek günahtır. Tanrının verdiği canı ancak
Tanrı alır. Hiçbir dindar bunu kabullenmez. Katilleri ve canileri de kınar.

DİNDAR İNSANA KİMSENİN SÖZ SÖYLEME HAKKI YOKTUR.


Bu ülkenin insanının `YOBAZI, DİNCİYİ,
DİNDARI` birbirinden ayırt etmesinin zamanı geldi. Dindar insana kimsenin söz söyleme hakkı yoktur. Ortaçağ özlemi çeken yobaz ile devleti din adına yönetmeye kalkan dinciyi ise eleştirmek gerekir.
Dindarların da Kubilay`a sahiplenmesi gerekir. Çünkü bir avuç yobaz, İslam dinini kullanarak hunharca bir cinayet işlemişlerdir. Sizin saf ve temiz duygularla inandığınız dininizi birkaç kendini bilmez bağnaz kendi amaçları için kullanmaya kalkışmıştır.

Dört yıl önce Kubilay`ın, Aydın
Hasanefendi Mahallesinde, Konaklı dershanesi sokağında askere gitmeden önce oturduğu evi bulduk, yetkililere bu evi restore ettirin, koruyun dedik. Bunu yapamazsanız hiç olmazsa kapısına `Devrim şehidi Kubilay bu evde oturmuştur` diye bir tabela çakılmasını önerdik. Sesimizi duyan ya da aldırış eden olmadı.

Yerel yöneticilerimizin Aydın`ı ulusal kimliği içersindeki hak ettiği yere oturtmak zorundalar. Nasıl
Adnan Menderes`e, Mahmut Esat Bozkurt`a, Yörük Ali Efe`ye sahip çıkıyorlarsa, o kadar da Asaf Gökbel`e, Mustafa Fehmi Kubilay`a, Demirci Mehmet Efe`ye, Kıllıoğlu Hüseyin efe`ye de sahip çıkmaları gerekir. Bunların hiç biri öteki değil her biri bizimdir.

Sizler bu gün sahip çıkmazsanız günün birinde mutlaka sahip çıkanlar olacaktır. Gelin bu günden bu onuru yaşayın…”

Şehit Öğretmen Kubilay’a Allahtan rahmet, ailesine ve Türk Milletine de baş sağlığı diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ