17 Ekim 2014 Cuma

DEĞERLİ İNSANLAR



UNUTULMAYACAKSIN  TEKIŞIK
 
 
Burhan Bursalıoğlu

Çalışmaktan ihtiyarlamaya zaman bulamayan” ama gerçekten ihtiyarlanmadan aramızdan ayrılan  bir öğretmenden bahsetmek  istiyorum. Hüseyin Hüsnü TEKIŞIK.

            1928 de, Giresun’un Şebinkarahisar kazasında, orta halli bir ailenin fertleri olan Şaziye Hanım ve İsmail Hakkı Efendi nin evinde bir bayram sevinci, coşkulu bağrışmalar etrafı inletiyordu. Tekışık ailesinin 5. evladı, ileride halkın sevgilisi olacak olan bir çocuk Dünya’ya gözlerini  açıyordu. Bu  Hüseyin Hüsnü Tekışık’tı

         1942 de birincilikle İstiklal ilkokulunu, 1945 de pekiyi derece ile ortaokulu bitirdi. O devirde en çalışkan öğrencileri bağrına basan Öğretmen Okullarından en iyilerden biri olan Sivas öğretmen okuluna girdi. 1948 de, bu okuldan  pekiyi derece ile mezun oldu.

         Nakil formunun “istediğin iller” maddesinde, iller hanesine, “Bayrağımın dalgalandığı her yer “ ibaresini yazan Tekışık, Bingöl ilinin, Karlıova ilçesinin Bahçeköy’üne atandı.

         Sevinç içinde, idealist bir öğretmen olma amacıyla,  bavuluna Atatürk’ün birkaç resmiyle, Nutuk kitabını, bir Türk bayrağı ve birkaç mesleki kitap koyarak Bahçeköy’ün yolunu tuttu.

         Köye varan Tekışık, okulu sordu. Ona  25-30 metre karelik  bir samanlık gösterdiler. Birkaç çocuk duvar dibinde taşların üzerine oturmuş sanki, “biz işte burada eğitim görüyoruz. Yurdumuza buradan mı yetişip görev alacağız “ der gibi, melül melül bakıyorlardı. Tekışık gördüğüne, aslında göremediğine inanamıyordu. Kapı, baca yok;  camsız pencereler, tahta, masa, sıra yok; döşeme toprak “.Burası mı okul” diyordu. Şaşkınlık kısa sürdü. Tekışık kolları sıvayarak işe girişti. Önce taşları dışarı attı.  Köylüden getirttiği meşe sırıklarıyla oturulacak yerler, şeker sandıklarından tahta ve masa, kireç parçalarından da tebeşir yaptı. Bunları yaparken duvara Atatürk’ün resmini, kapısı olmayan girişin önüne bir sırık dikerek ucuna Türk bayrağını asıp  samanlığı okula benzetmeye çalıştı.

         Bahçeköy böylece, “Bayrağının dalgalandığı görev yeri “ olmuştu  idealist öğretmene. Sayın Tekışık, yaratıcılığı, çalışkanlığı, davranışları ve köylüyü eğitim amaçlı geliştirmeye çalışması nedeniyle  çevrenin sevgisini kazandı. Bir sene sonra da evlenip, eşi Ayten  hanımı köye getirdi. Her yönüyle, köylü kadın ve kızlarını eğitmeye çalışan,  becerikli gelini gören köylüler,  Tekışık Ailesine  vazgeçilmez dost oldular.

         Sayın Tekışık, bir taraftan okulu  donatır, gece kursları açar, vatandaşları eğitirken , bir taraftan da, taksitle aldığı daktilo makinesiyle mesleki kitaplar yazmaya başlar. Hüseyin Hüsnü Tekışık yazarlığa burada başlamış oldu.

         Bahçeköy’de çalıştığı 2 yıldan sonra, başarı ve verimli çalışmaları nedeniyle, Karlıova Maarif Memurluğuna  atandı. Ünü Bakanlığa kadar aksetti. Kendisi Bakanlık tarafından   üstün başarılı sayılarak ödüllendirildi.

          1954 yılında topçu teğmen olarak Yedek Subaylık görevine gitti. Askerden sonra, Giresun’un Alucra ilçesinde bir yıl öğretmenlik yaptı.1956 da Gazi Eğitim Enstitüsü pedegoji bölümü giriş sınavını kazandı. Ekonomik sorunlarından dolayı  bu eğitim fırsatını kullanamadı. Ama ME.Bakanlığı kendisini, MEB Genel Müdürlük Mevzuat şubesine atadı. Bu görevde iken 4 mesleki kitap yazdı. Bir yıl sonra, Bakanlıkta, “ kişilere değil de, diplomaya daha çok önem verdiklerini “anlayınca, Gazi Eğitim Enstitüsü Pedegojik bölümü sınavına tekrar girerek kazandı ve Bakanlıktaki görevinden ayrıldı.

         1959 da İlköğretim Müfettişi olarak okulu bitirdiğinde , M.E.Bakanlığınca da Öğretmen okullarına tavsiye edilen  İlköğretim Teşkilat ve İdare Teşkilatı “ adlı kitabını da bitirmişti.

           Sivas’a tayın oldu. 2 yıl burada çalıştıktan sonra, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel  Müdürlüğü, Eğitim Şube Müdür Yardımcılığına atandı. Buradaki 2 yıllık görev süresi içinde, 222 sayılı İlk Öğretim ve Eğitim Kanunu ile ilgili yönetmeliklerin hazırlanmasında ve 1962 İlkokul Programı taslağının hazırlanıp geliştirilmesinde büyük emekler sarfetti.

         Tekışık, 1963 de bu görevden ayrılarak, 1968 yılına kadar, Ankara İlköğretim Müfettişliğinde kaldı. 27 yıl hizmet ettiği Milli Eğitim görevinden, 1975 tarihinde emekliye ayrıldığı süre içinde  birçok mesleki kitaplar yazdı.                                                                                            1963 de, eşinin adını verdiği Rehber Yayınevi ve daha sonra 1974 de açtığı Tekışık matbaasının başına geçerek yeni mesleki kitaplar, öğrenci ders kitapları ve dergiler çıkarmaya başladı. Buradan kazandığı paraları da,  Hakkari, Van, Siirt, Diyarbakır, Erzincan, Giresun, Samsun, Amasya, Aksaray , İçel, Edirne, Bingöl gibi illerde yaptırdığı  okul, kültür merkezleri, Halk Eğitim Merkezi, Rehberlik araştırma Merkezi, 1997 de Ankara’da 16  derslik okulu da yaparak , hepsini M.E.Bakanlığına bağışladı. Tekışık bu kadarla da yetinmeyip, emekli maaşının üzerine biraz daha koyarak, 50 öğretmen çocuğunu tıpta, 10 öğretmen ve fakir çocuğunu da diğer fakültelerde okumalarını, verdiği karşılıksız  burslarla  sağlamaktaydı.

Sayın H.H.Tekışık Milli Eğitime  “ Üstün hizmetlerinden ötürü”  130 un üzerinde şükran plaketi, 1990 da, Eğitim Hizmet Ödülü, 1993 de M.E. Bakanlığı “çok yönlü hizmet ödülü” nü, Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Senatosunun “Fahri Eğitim Doktoru” ünvanını, 1996 da Cumhurbaşkanlığı “Şükran” plaketini, 2003 de Sivas Cumhuriyet Senatosu “Fahri Bilim Doktoru Ünvanı” nı, 2003 de Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi” Toplumsal Fair Play ödülü” nü, 2004 de,Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Prof. Dr. Mustafa Parlar Eğitim ve Araştırma  Vakfının  “Hizmet ödülü” nü, 2005 Ankara Ulusal Eğitim  Derneğinin “Eğitim Onure Ödülü” nü. Almıştır.

         Tekışık, iş ve çalışma hayatının dışında, dost, arkadaş ve   sevenlerine karşı  çok samimi, üzüntü ve sevinçlerine ortak, güler yüzlü,  hoşgörülü kalender, sabırlı, anlayışlı, iyi bir dinleyici ve dinletici, her ortama kolaylıkla uyabilen, mantığına ters düşmüyorsa asla “Hayır “ sözcüğünü kullanmayan, herkese karşı, ama herkese karşı, alçak gönüllü, tevazu sahibi bir karaktere sahipti.

               Tüm  yaşantısını halkına ve öğrencilerine adayan  böyle  bir insanın aile hayatı, aile fertlerine olan  bağımlılığı tartışılır mı?  Başta,  hanımefendi eşi, üç kızı ve damatları, pırlanta gibi beş torunu, onun özel yaşamının ışıklarıydı. Onların üzerine titrer, ayrı kaldıklarında, abartısız, sık sık telefonla durumlarını sorar, bilgi alırdı. Bu  aile fertleri de Hüseyin Beye karşı aynı duygularla bağlıdırlar. Sevginin en üst düzeydeki ulaşılamazlığını  sunarlar.                                                                                                                                                          Aile, sevgi  ve bağlılık  gölünde  yüzerken, Sayın Tekışık 2005 yılında boğulur gibi olur. Kötü bir hastalığa yakalanır. Direnir,  Aile fertlerinin, arkadaşlarının, öğrencilerinin,dost ve halkının sevgi ve dualarıyla  kurtulur. 

            Aslında Sayın Tekışık sağlığına  çok dikkat eden bir insandı. Her sabah  elinde sopasıyla  en az 2 saat yürüyüş yapar, abur cubur yemez,  gıdasına dikkat  ederdi.  Sadece bir şeye dayanamazdı. Çok sevdiği, Gaziantep’li, İlk öğretim Müfettişi  Sayın İzzettin Uzuncan’ ın, yoğurduğu, acılı çiğ köftesine.  Sivas Öğretmen Okulu mezunları olarak her yıl, on günlük süre ile bir araya geldiğimizde, Sayın Uzunca, malzemesiyle gelir, birlikteliğimizin değişmez çeşnisini, soframıza katardı.

         Sayın Tekışık, hastalandığı 2005 yılı hariç, Sivas Öğretmen Okulu Mezunları olarak birlikte olduğumuz 35 yılımızın her seferinde arkadaşlarını yalnız bırakmazdı. Kendisini de eşi sayın Ayten Tekışık Hanımefendi bırakmzadı. Onun  koruyucusu, perisi  rolündeydi. Hiç ayrılmazlardı.

Ne yazık ki Tanrı onları ayırmak mecburiyetinde kaldı.

Nurlar içinde uyusun. Tanrıdan rahmet diliyorum. O’nu asla unutmayacağız.

      
   .

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ