UNUTULMAYACAKSIN TEKIŞIK
“Çalışmaktan
ihtiyarlamaya zaman bulamayan” ama gerçekten ihtiyarlanmadan aramızdan
ayrılan bir öğretmenden bahsetmek istiyorum. Hüseyin Hüsnü TEKIŞIK.
1928 de, Giresun’un Şebinkarahisar
kazasında, orta halli bir ailenin fertleri olan Şaziye Hanım ve İsmail Hakkı
Efendi nin evinde bir bayram sevinci, coşkulu bağrışmalar etrafı
inletiyordu. Tekışık ailesinin 5.
evladı, ileride halkın sevgilisi olacak olan bir çocuk Dünya’ya gözlerini açıyordu. Bu Hüseyin
Hüsnü Tekışık’tı
1942 de birincilikle İstiklal ilkokulunu, 1945 de pekiyi
derece ile ortaokulu bitirdi. O devirde en çalışkan öğrencileri bağrına basan
Öğretmen Okullarından en iyilerden biri olan Sivas öğretmen okuluna girdi. 1948
de, bu okuldan pekiyi derece ile mezun
oldu.
Nakil formunun “istediğin
iller” maddesinde, iller hanesine, “Bayrağımın
dalgalandığı her yer “ ibaresini
yazan Tekışık, Bingöl ilinin, Karlıova
ilçesinin Bahçeköy’üne atandı.
Sevinç içinde, idealist bir öğretmen olma amacıyla, bavuluna Atatürk’ün birkaç resmiyle, Nutuk
kitabını, bir Türk bayrağı ve birkaç mesleki kitap koyarak Bahçeköy’ün yolunu
tuttu.
Köye varan Tekışık, okulu sordu. Ona 25-30 metre karelik bir samanlık gösterdiler. Birkaç çocuk duvar
dibinde taşların üzerine oturmuş sanki, “biz
işte burada eğitim görüyoruz. Yurdumuza
buradan mı yetişip görev alacağız “ der gibi, melül melül bakıyorlardı.
Tekışık gördüğüne, aslında göremediğine inanamıyordu. Kapı, baca yok; camsız pencereler, tahta, masa, sıra yok;
döşeme toprak “.Burası mı okul”
diyordu. Şaşkınlık kısa sürdü. Tekışık kolları sıvayarak işe girişti. Önce
taşları dışarı attı. Köylüden getirttiği
meşe sırıklarıyla oturulacak yerler, şeker sandıklarından tahta ve masa, kireç
parçalarından da tebeşir yaptı. Bunları yaparken duvara Atatürk’ün resmini,
kapısı olmayan girişin önüne bir sırık dikerek ucuna Türk bayrağını asıp samanlığı okula benzetmeye çalıştı.
Bahçeköy böylece, “Bayrağının
dalgalandığı görev yeri “ olmuştu idealist
öğretmene. Sayın Tekışık, yaratıcılığı, çalışkanlığı, davranışları ve köylüyü
eğitim amaçlı geliştirmeye çalışması nedeniyle
çevrenin sevgisini kazandı. Bir sene sonra da evlenip, eşi Ayten hanımı köye getirdi. Her yönüyle, köylü kadın
ve kızlarını eğitmeye çalışan, becerikli
gelini gören köylüler, Tekışık Ailesine vazgeçilmez dost oldular.
Sayın Tekışık, bir taraftan okulu donatır, gece kursları açar, vatandaşları
eğitirken , bir taraftan da, taksitle aldığı daktilo makinesiyle mesleki
kitaplar yazmaya başlar. Hüseyin Hüsnü Tekışık yazarlığa burada başlamış oldu.
Bahçeköy’de çalıştığı 2 yıldan sonra, başarı ve verimli
çalışmaları nedeniyle, Karlıova Maarif Memurluğuna atandı. Ünü Bakanlığa kadar aksetti. Kendisi
Bakanlık tarafından üstün başarılı
sayılarak ödüllendirildi.
1954 yılında topçu teğmen olarak
Yedek Subaylık görevine gitti. Askerden sonra, Giresun’un Alucra ilçesinde bir
yıl öğretmenlik yaptı.1956 da Gazi Eğitim Enstitüsü pedegoji bölümü giriş
sınavını kazandı. Ekonomik sorunlarından dolayı
bu eğitim fırsatını kullanamadı. Ama ME.Bakanlığı kendisini, MEB Genel
Müdürlük Mevzuat şubesine atadı. Bu görevde iken 4 mesleki kitap yazdı. Bir yıl
sonra, Bakanlıkta, “ kişilere değil de, diplomaya
daha çok önem verdiklerini “anlayınca, Gazi Eğitim Enstitüsü Pedegojik
bölümü sınavına tekrar girerek kazandı ve Bakanlıktaki görevinden ayrıldı.
1959 da İlköğretim Müfettişi olarak okulu bitirdiğinde , M.E.Bakanlığınca
da Öğretmen okullarına tavsiye edilen “İlköğretim Teşkilat ve İdare Teşkilatı
“ adlı kitabını da bitirmişti.
Sivas’a tayın oldu. 2 yıl burada
çalıştıktan sonra, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü, Eğitim Şube Müdür Yardımcılığına
atandı. Buradaki 2 yıllık görev süresi içinde, 222 sayılı İlk Öğretim ve Eğitim
Kanunu ile ilgili yönetmeliklerin hazırlanmasında ve 1962 İlkokul Programı
taslağının hazırlanıp geliştirilmesinde büyük emekler sarfetti.
Tekışık, 1963 de bu görevden ayrılarak, 1968 yılına kadar,
Ankara İlköğretim Müfettişliğinde kaldı. 27 yıl hizmet ettiği Milli Eğitim
görevinden, 1975 tarihinde emekliye ayrıldığı süre içinde birçok mesleki kitaplar yazdı.
1963 de, eşinin adını verdiği Rehber Yayınevi ve daha sonra 1974 de
açtığı Tekışık matbaasının başına geçerek yeni mesleki kitaplar, öğrenci ders
kitapları ve dergiler çıkarmaya başladı. Buradan kazandığı paraları da, Hakkari, Van, Siirt, Diyarbakır, Erzincan,
Giresun, Samsun, Amasya, Aksaray , İçel, Edirne, Bingöl gibi illerde yaptırdığı
okul, kültür merkezleri, Halk Eğitim
Merkezi, Rehberlik araştırma Merkezi, 1997 de Ankara’da 16 derslik okulu da yaparak , hepsini M.E.Bakanlığına
bağışladı. Tekışık bu kadarla da yetinmeyip, emekli maaşının üzerine biraz daha
koyarak, 50 öğretmen çocuğunu tıpta, 10 öğretmen ve fakir çocuğunu da diğer
fakültelerde okumalarını, verdiği karşılıksız
burslarla sağlamaktaydı.
Sayın H.H.Tekışık Milli Eğitime “ Üstün hizmetlerinden ötürü” 130 un üzerinde şükran plaketi, 1990 da,
Eğitim Hizmet Ödülü, 1993 de M.E. Bakanlığı “çok yönlü hizmet ödülü” nü, Bolu
İzzet Baysal Üniversitesi Senatosunun “Fahri Eğitim Doktoru” ünvanını, 1996 da
Cumhurbaşkanlığı “Şükran” plaketini, 2003 de Sivas Cumhuriyet Senatosu “Fahri
Bilim Doktoru Ünvanı” nı, 2003 de Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi” Toplumsal
Fair Play ödülü” nü, 2004 de,Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Prof. Dr. Mustafa
Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfının “Hizmet ödülü” nü, 2005 Ankara Ulusal Eğitim Derneğinin “Eğitim Onure Ödülü” nü. Almıştır.
Tekışık, iş ve çalışma hayatının dışında, dost, arkadaş
ve sevenlerine karşı çok samimi, üzüntü ve sevinçlerine ortak,
güler yüzlü, hoşgörülü kalender,
sabırlı, anlayışlı, iyi bir dinleyici ve dinletici, her ortama kolaylıkla
uyabilen, mantığına ters düşmüyorsa asla “Hayır “ sözcüğünü kullanmayan, herkese
karşı, ama herkese karşı, alçak gönüllü, tevazu sahibi bir karaktere sahipti.
Tüm yaşantısını halkına ve öğrencilerine adayan böyle bir
insanın aile hayatı, aile fertlerine olan
bağımlılığı tartışılır mı? Başta, hanımefendi eşi, üç kızı ve damatları,
pırlanta gibi beş torunu, onun özel yaşamının ışıklarıydı. Onların üzerine
titrer, ayrı kaldıklarında, abartısız, sık sık telefonla durumlarını sorar,
bilgi alırdı. Bu aile fertleri de
Hüseyin Beye karşı aynı duygularla bağlıdırlar. Sevginin en üst düzeydeki ulaşılamazlığını sunarlar.
Aile, sevgi
ve bağlılık gölünde yüzerken, Sayın Tekışık 2005 yılında boğulur
gibi olur. Kötü bir hastalığa yakalanır. Direnir, Aile fertlerinin, arkadaşlarının,
öğrencilerinin,dost ve halkının sevgi ve dualarıyla kurtulur.
Aslında Sayın Tekışık
sağlığına çok dikkat eden bir insandı.
Her sabah elinde sopasıyla en az 2 saat yürüyüş yapar, abur cubur
yemez, gıdasına dikkat ederdi.
Sadece bir şeye dayanamazdı. Çok sevdiği, Gaziantep’li, İlk öğretim Müfettişi Sayın İzzettin Uzuncan’ ın, yoğurduğu, acılı
çiğ köftesine. Sivas Öğretmen Okulu
mezunları olarak her yıl, on günlük süre ile bir araya geldiğimizde, Sayın
Uzunca, malzemesiyle gelir, birlikteliğimizin değişmez çeşnisini, soframıza
katardı.
Sayın Tekışık, hastalandığı 2005 yılı hariç, Sivas Öğretmen
Okulu Mezunları olarak birlikte olduğumuz 35 yılımızın her seferinde
arkadaşlarını yalnız bırakmazdı. Kendisini de eşi sayın Ayten Tekışık
Hanımefendi bırakmzadı. Onun koruyucusu,
perisi rolündeydi. Hiç ayrılmazlardı.
Ne yazık ki Tanrı onları
ayırmak mecburiyetinde kaldı.
Nurlar içinde uyusun.
Tanrıdan rahmet diliyorum. O’nu asla unutmayacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder