23 NİSANLAR KURTULUŞUN ve ŞEHİT ÇOCUKLARIN SİMGESİDİR
Burhan Bursalıoğlu
600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun son yılları perişandı.
Avrupa devletleri “ Hasta adam” lakabı takmışlardı. İmparatorluk alay konusu olmuştu.
Topraklarımız savaşsız parçalanmış, Avrupanın sömürgeci devletlerince işgal
edilmişti. Başkent İstanbul’a girilmiş, meclis dağıtılmış ve işgal komutanlığı
padişaha istediklerini yaptırıyordu. Şeref ve onur beş paralık edilmişti.
Diğer tarafta insanlar gidişten hiç memnun değillerdi. Birşeylerin
yapılması gerekliydi. Ama,
istibdat yönetimi fırsat vermiyor, yakalanan
yazarlar, gazeteciler, şairler, sanatçılar, işgal kuvvetleri aleyhine
konuşanlar, tepki gösterenler ya sürgüne ya da
hapishaneye gönderiliyordu.
Ama bu durumdan kurtulmaya çalışan yer altı örgütleri zincirin kırılmasına uğraşıyorlardı.
Nihayet, zinciri kırmayı başaran Mustafa Kemal, uzun yıllar
düşündüğünü uygulamaya koymak için 19 Mayıs 1919 da Anadolu’ya geçerek,
aklındaki, onurlu, modern demokratik ve düşmanlarınca gıpta ile bakılacak bir
devlet kurmaktı.
Bu amacına ulaşmak için Kurtuluş Savaşı vermenin gerekli olduğuna inanmıştı.
Anadolu’nun, Ankara
civarı hariç her tarafı işgal edilmiş olduğundan, onları Yurttan çıkarmadan
amacına ulaşılamıyacağına inana Mustafa Kemal resmi girişimlere başladı. 23 Nisan 1920 de
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetini kurdu. Düşmanlarla 2
yıl, imkansızlıklarla, yırtık
asker kıyafeti, delik postallar, kuru ekmek ve peksimetlerle savaşan,
ama, milliyet sevdası ve iman dolu duygularla , 30 Ağustos 1922 de Büyük
Taarruz zaferini kazanarak, düşmanları yurt dışına sürdü.
29 Ekim 1923 de idealini gerçekleştirerek
Cumhuriyet’i ilan etti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, önemli olan 4
tarihin bayram şenliği içinde anılması için, Meclisin kabulü ile, 19
MAYIS’ı gençlere, 23
NİSAN’ı çocuklara, 30 AĞUSTOS’u askere,
29 EKİM’i de, Cumhuriyet’in kuruluşu nedeniyle, Türk Ulusuna adandı. Bunun için
gereken yasalar kabul edilerek, her yıl bu dört Ulusal bayramlarımızı coşku
ile, stad, meydan ve okullarımızda kutlamaktayız.
Ancak, son 10 yılda bazı gerekçeler ileri sürülerek,
kutlamalar kesintiye uğratılmıştır.
Son olarak, yarın 96.
Yılını kutlayacağımız ULUSAL EGEMENLİK
VE ÇOCUK BAYRAMI’ mızın törenleri “
şehitler var” gerekçesiyle iptal
edildiği açıklandı.
Yıllar öncesine gittim.
Henüz çocuktum. İlkokuldaydım. 2. Dünya savaşı sonlarına gelinmişti. 23
Nisan Bayramına az bir süre kala, kimsesiz ve şehit çocuklar yararına, Çocuk
Esirgeme Kurumu adına, yardım toplamak için, her okuldan öğrenciler seçilir, büyükçe, sarı renkte, galiba pirinçten
bir kumbara, boynumuza astığımız, içinde toplu iğne, ÇEK in kağıttan, amblemi, yuvarlak rozetler olan
tabla ile ( ki, ben 3 yıl görevlendirildim) sokak sokak, çarşı Pazarı, büyük
bir özveri ve onurla dolaşır, yakasında
rozet olmayan herkese rozeti takardık. Yakasına rozet takılan kişi gönlünden geçen bir miktar parayı kumbaraya
atardı.
Kimin kumbarasından çok para çıkarsa, ÇEK ona armağan verirdi. Birinci gelmem için babam ve tanıdıklarımdan çok para atmalarını isterdim. Bu sayede ilkokullar arasında 2 yıl
birinci geldim. İlk yıl, okullara tavsiye edilen kılasik eserlerden 2 adet,
ikinci yıl da, Türk yazarlarından 3 adet roman armağan vermişlerdi.
Bayram arifesinde, okullarımızı, sınıflarımızı süsler, cadde
ve binalar bayraklarla donanır, caddelere taklar yapılırdı. Kutlamalar okul
bahçelerinde, hükümet konağı meydanlarında
yapılırdı.
23 Nisan 1920 tarihi, Kurtuluş Savaşının resmi ve programlı
tatbikinin başlangıç günüdür. Şehitler vermeye, çocukların babasız ve yetim
kaldığı sürecin başladığı tarihtir. Bu
nedenle, öksüz ve yetim kalan çocuklar için Atatürk’ün önerisiyle,
Ankara’da “ANKARA HİMAYE-İ ETFAL CEMİYETİ” kuruldu.
23 Nisan Bayramı 1926 da Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya
başlandı.
1928 de “23 Nisan HAKİMİYETİ MİLLİYE ve ÇOCUK BAYRAMI, 1929 da da bir günlük bayram
bir haftaya çıkarıldı.
1935 de de HİMAYE-İ ETFAL CEMİYETİ “ÇOCUK ESİRGEME KURUMU” adını aldı.
23 Nisan, çocuklara sahip çıkmanın simgesidir. Bu Bayramı
engellemek, şehitlerimizi ,yetim ve kimsesiz çocuklarımızı
tanımamak değil midir?
Acaba diyorum; belleğimde kalan birkaç olayı hatırlatarak
bir sonuca varabilir miyiz? Veya, nereye doğru yönlendiğimizi anlayabilir
miyiz?
“ Bilimsel,laik ve demokratik eğitim” sloganıyla yürüyüş
yapan öğretmenlere hapis cezası verildi.
“ Düz Devlet lise ve
orta okullar İmam Hatip okullarına
dönüştürüldü”.
“Kurtuluş savaşını konu alan kitapları öğrencilerine tavsiye
eden öğretmene soruşturma açıldı”
“Tişörtlerinde Atatürk portresi olan çocukların öğretmenine
ceza verildi.”
“İlkokullara kadar inilerek ,tüm okullarda türban serbest bırakıldı
“Ailece pikniğe giden öğretmen ve ailesi hakkında, bir
basında “ öğretmen öğrencileriyle rakı içtiler” iftirası sonrasında, gazeteyi
dava edip tazminat kazanan öğretmen hakkında soruşturma açıldı”.
“Bir ana okulunda ders veren bir imam, çocuklara (cennetin
dünyadan daha güzel olduğunu, ölümün sonunda cennete gidileceğini, onun için
ölümün güzel bir vaka olduğunu) anlatması
sonucu, eve giden çocuk babasına ölmek
istediğini açıklıyor.
Kız ve erkek öğrencilerin
aynı merdivenleri kullanması, Milli
Eğitim Müdürünü rahatsız ettiğini açık açık söylüyor.
Edebiyat öğretmeni,
Atatürk’ün Gençliğe hitabesini açıklarken,
parçada geçen ” “iktidar” sözcüğünden gocunan yöneticiler, öğretmeni sürgün
ediyorlar.
Öğrencilerine, “Gazi
Paşa ve
Şu Çılgın Türkler” romanlarını
tavsiye eden öğretmen soruşturma geçiriyor.
Tabelaların çoğundan TC
ibaresi kaldırılıyor.
Atatürk büst ve heykelleri tahrip ediliyor.
Okullarda “Andımız “ kaldırıldı. Anayasanın iptaline rağmen
hala asmayanlar var.
Cadde, sokak, alan, park
ve spor salon ve statlardan
Atatürk adı kaldırılıyor
Şu ana kadar, yeni yapılan 22 stadın
12 sinin Atatürk adı değiştirildi. Ya katkı yapanın ya
şehrin ismi verilerek arkasına “arena” ekleniyor. Vodafon arena, Telekom arena,
samsun arena, torku arena, çaykur didi arena, çotanak arena gibi. Adı İnönü olan 3 stadın adı değişti.
7 tanesinin adları önemli kişileri taşıyordu. Onlar da değişti. O kadar çok şey yaşamımızdan silindi, değişti ve yasaklandı ki, hepsini yazmak için sayfalar yetmez.
Bu değişikliklerle , Atatürk , arkadaşları ve bıraktıkları eserler unutulmaya çalışılmıyor mu?
Ülkemizde her gün 3-5 şehit haberleriyle sarsılıyoruz. Şehit aileleri kan ağlıyor. Ama hayat devam
ediyor.
Sportif faaliyetler devam ediyor. 10 binler yarışmalara koşuyor.
Televizyonlar, radyolar, gazinolar, sinemalar,
barlar normal programlarını uygularken , şen ,şakrak zaman geçiriyorlar.
Kimse de şehitleri düşünmüyor. Nişan ve düğünler yapılıyor, önemli kişiler buralarda
boy gösteriyorlar. “Şehitimiz var”
demiyorlar.
Vodafon Arenanın açılışı yapıldı. Bütün yöneticiler orada
idi. Göstermelik top bile oynadılar. “Oynamayalım, şehitlerimiz var” demediler.
23 Nisan gelince mi
şehitle düşünülmeye başlandı ?
Morali bozuk olan Milleti bırakın da, hiç olmazsa
çocuklarının hazırladığı gösterilerle moral bulsunlar.
Bahanelerle bu Ulus
kandırılamaz. Açıkca, gerçek
niyetleDİLİYORUM.r söylensin de biz de bilelim.
TÜM ULUSUMUZUN BAYRAMINI KUTLAR, SAĞLIK, ESENLİK VE MUTLULUKLAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder