BALKANLARI DOLAŞIYORUZ
- 3 -
Burhan Bursalıoğlu
20. MAYIS. CUMA
RESNE – MANASTIR -
SELANİK
RESNELİ NİYAZİ |
Sabah erken Manastıra doğru hareket
ediyoruz. Manastır’a varmadan , yolumuz üzerinde Resne’ye de
uğruyoruz. Resne, akedonya’da Manastır ile Ohri arasında
yer alan bir kasaba. Ülkenin güneybatı kesiminde yer alan Resne, elma üretimi
ile oldukça meşhurdur.
Resne’nin toplam nüfusu 17.500
kişidir. Bu nüfusun etnik dağılımı şu şekildedir: Makedonlar 13.000; Türkler 2.000; Arnavutlar 1.500 ve
diğerleri…Resne’nin merkez nüfusu ise 9.000
civarındadır
Resne’yi biz, Resneli Niyazi’den
ötürü tanırız.
Manastır Askeri
İdadisi’nde öğrenim gördükten sonra
Harbiye Mektebi'ni bitirdi ve teğmen rütbesi ile 1897 Osmanlı-Yunan savaşına
katıldı. Savaşta gösterdiği
yararlılık nedeniyle üsteğmenliğe yükseltildi. Kendisine “Padişah yaverliği”
ünvanı da verilmek istendi; ancak kazaskerin 13 yaşındaki oğluna da aynı
ünvanın verilmesi üzerine bu ünvanı kabul etmeyip cepheye dönmeyi istedi.
SARAYIN BUGÜNKÜ HALİ |
Resne’de ambar memurluğu gibi
pasif bir göreve atanan Niyazi Bey, 1903 yılına dek bu görevde kaldı. Daha
sonra Balkanlar'da ayaklanan Sırp ve Bulgar çetecilerle mücadele görevi
verildi. Bu mücadele sırasında vatanseverliği ve silahşörlüğü ile tanındı. Yüzbaşı
rütbesine yükseltildi. Bu dönemde İttihat ve
Terakki Cemiyeti’ne katıldı ve cemiyetin önde
gelen kişileri arasına girdi.
Makedonya’ya bağımsızlık
verilmesini önlemek ve Sultan Abdülhamit’e meşrutiyeti zorla kabul ettirmek
üzere İttihat ve Terakki gizli cemiyetinin devrim stratejisi doğrultusunda bir
isyan başlatarak 3 Temmuz 1908 Cuma günü, emrinde topladığı 150 kadar asker ve
gönüllü ile Ohrid yakınındaki dağa
çıktı.
Bu olay, İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesine öncülük etti.
Padişah II. Abdülhamit’in 1878 yılında askıya aldığı meşrutiyet rejimi 24
Temmuz 1908’de resmen ilan edildikten sonra Resneli Niyazi Bey, şehre indi.
Selanik’te “Hürriyet kahramanı” olarak büyük gösterilerle karşılandı. Dağda
bulunduğu sırada evcilleştirdiği geyik, bir hürriyet sembolü kabul edildi,
"gazal-i hürriyet" olarak tanındı.
Meşrutiyet ilan edildikten sonra
Resneli Niyazi yanında geyiği ile İstanbul’a, Padişahın yanına gider. Geyiği de
yanında olduğu için onu görmek ve resim çektirmek için saray mensupları kuyruğa girer. Resneli Niyazi geyiği yanında padişahla
muhabbet etmesi yeni bir terimin çıkmasına neden olur. “GEYİK MUHABBETİ.”
1908’de İstanbullu bir ailenin
kızı olan Feride Hanım ile evlendi. Mithat (1911) ve Saim (1913) adlı iki oğlu
oldu
31 Mart Olayı'nda
yanındaki fedailerle Hareket Ordusu'na katıldı, isyan
bastırılınca Resne'ye çekildi. Bir kez daha ordudan ayrılan Niyazi Bey,
Resne'nin imarı ve halkın eğitim-öğretimi ile ilgilendi.
Balkan Savaşı sırasında
birlikleriyle tekrar orduya katıldı. Savaştan sonra 17 Nisan 1913 de Arnavutluğun Avlonya limanında İstanbul'a gitmek üzereyken İttihat ve
Terakki’nin ona muhafızlık edip, korumalık yapmakla görevlendirdiği kişi
tarafından vuruldu. Öldürülme sebebi bilinmedi. Mezarının Avlonya’da
olduğu söylenmektedir Buraya bir heykeli dikilmiştir.
Öldürülme nedeninin bilinmemesi ve kendi
koruması tarafından vurulmuş olması "Ne şehittir ne de gazi, pisi
pisine gitti Niyazi" deyiminin kaynağı olmuştur Resneli Niyazi
Bey adına İstanbul'un Şişli semtinde Fulya’da bir okul açılmıştır.
Resneli Niyazi Paris Elçiliğine
atanmayı beklerken arkadaşı Paris’e,
Niyazi de Resne’ye atandı. Bü olaya üzüldü. Arkadaşı Paristen kaldığı sarayın fotoğrafını gönderince,
Niyazi aynı sarayın benzerini Resne’de yaptırdı. Resneli Niyazi’nin sarayı,
bahçe içinde, ancak dışından görebildik.
MANASTIR
MUSTAFA KEMAL'in OKUDUĞU ASKERİ LİSE ,BUGÜN MÜZE OLARAK KULLANİLİYOR. |
Makedonya’nın Üsküp’ten sonra en
büyük kenti durumunda olan Manastır, biz Türkler için de ayrı bir özelliği bulunmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün lise öğretimini
burada almış olmasıdır.
ATATÜRK'E AYRILAN ODANIN LEVHASI |
Bugün müze olarak kullanılan binanın tabelasında. “ÇAĞDAŞ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ nin YARATICISI VE İLK CUMHURBAŞKANI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 1899 YILINDA
ASKERİ İDADİYİ BU KIŞLADA BİTİRDİ” yazıyor.
Binanın 2. Katında Atatürk’e
ayrılan bölümde, Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından
yapılan “Atatürk heykeli” bulunmakta.
Ayrıca, Ata’nın kullandığı eşyalar,
madalyaları, kitapları paraları sergilenmekte. Duvarlarda resimler ve
resimlerin yanında, Atatürk’e ölünceye kadar aşık olan, başka birini sevmeyen
ELENİ KARİNTE’ nin Ataya yazdığı ilk ve son mektubunun kopyası bulunmakta.
ELENİ KARİNTE'NİN EVİ |
İşte Eleni'den Mustafa Kemal Atatürk'e
yazılmış, Senarist Aneta Şiyakova tarafından filmi yapılmış, tiyatroya konu
olmuş o aşk ve geriye kalan mektubu:
"Kemal Atatürk'e,
Bir zamanlar bir
yerde...
Çok seneler geçti, ben
hâlâ her gün senden haber bekliyorum.
Herhangi bir zamanda
mektubumu alırsan, beni hatırla.
Kâğıttaki gözyaşlarımı
göreceksin.
Yıllar geçiyor.
Buralarda seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor. Bir şeyler oluyor.
ELENİ KARİNTE |
Bu satırları okurken
başka kadını seviyorsan, mektubumu yırt ve ona sor:
'Manastırlı Eleni
Karinte adında birinin, bir günlük tanıdığı ve âşık olduğu adama bütün ömrünü
harcamış olduğuna inanıyor mu?'
Benim seni sevdiğim
kadar, o kadını o kadar çok seviyorsan, kendisine hiçbir şey söyleme.
Senin kadar mutlu
olmasını diliyorum.
Fakat balkondaki kızı
hatırlıyorsan ve başkasını sevmiyorsan, seni beklediğimi ve ömrüm boyunca
bekleyeceğimi bilmeni istiyorum.
Döneceğini, beni
unutmayacağını biliyorum...
Babam vefat etti.
Beni senden
ayırdığından tam bir yıl geçti, beni eve kapattı ve bir ay çıkmama izin
vermedi.
Ağlıyordum.
Biliyordum, tüm kilitleri ve hapisleri boşunaydı.
Beni evlendirecek
adamı sadece bir kez gördüm ve kendisi bana onu sevebileceğimi söyledi.
Ben kendisine, 'Hayır,
ben sadece ilk aşkımı seviyorum' dedim.
Bir daha da görmedim.
Babam beni hiçbir
zaman affetmedi, ben de kendisini.
Ölmeden birkaç gün
önce yanına çağırdığında, 'Eleni, biliyorum yanlış yaptım, hiçbir zaman iyi bir
baba olamadım' dedi. 'Affetmeni istemiyorum, sen de isteme benden, Allah
ikimizi affetsin. Senin için en iyisini isterken en kötüsünü yaptım' dedi.
Babam kötü bir adam
değildi.
O zamanlardaki gibi
artık genç ve güzel değilim.
Bütün hayatım bir gün
içinde.
Ebediyen seni seven ve
seni bekleyen Eleni Karinte'n..."
Manastırın şehrini dolaşırken
sarı badanalı, altı restoran olan Eleni’nin evini görüyor ve resimler
çekiliyor.
İSAK BEY CAMİİ |
Yeni Mehmet efendi camii, saat
kulesi, haydar Kadı camii, yeni camii, İsak bey
camii ve çeşmeler gördüğümüz diğer eserler.
Eski Türk çarşısında alış veriş
yapıyoruz.
Manastır’ı gezip, kültürümüze
girmiş “Manastır türküsü” söylenmez mi. Otobüsümüzde hep bir ağızdan:
Manastır'ın ortasında var bir havuz
Aman havuz canım havuz
Dimetoka kızları hepsi de yavuz
Dimetoka kızları hepsi de yavuz
Biz çalar oynarız
Manastır'ın ortasında var bir çeşme
Aman çeşme canım çeşme
Dimetoka kızları hepside seçme
Manastır'ın ortasında var bir çeşme
Aman çeşme canım çeşme
Dimetoka kızları hepside seçme
Biz çalar oynarız
Manastırın ortasında var bir pınar
Aman pınar canım pınar
Dimetoka kızları hepsi de çınar
Manastırın ortasında var bir pınar
Aman pınar canım pınar
Dimetoka kızları hepsi de çınar
Biz çalar oynarız.
YENİ CAMİİ |
21 MAYIS CUMARTESİ
SELANİK
Manastır’dan Selanik’e geç saatte
gelebildiğimiz için doğruca otelimize gittik.
Sabah , her günkü gibi erken kalkıp
kahvaltı sonrası kente indik. Heyecanımız doruk noktasında idi. Çünkü Atamızın
doğduğu evi görecek, Onun koşup oynadığı
odaları, duvarları, dışarıya kafasını uzatıp baktığı pencereleri
görecektik.
ATATÜRK'ün DOĞDUĞU EVİN ARKADAN GÖRÜNTÜSÜ |
Erkenden Atanın evinin yanına
gittik. Kalabalık dükkan ve satıcıların bulunduğu yerde otobüsten indik. Kapı kapalı idi. Saat 9 da açılacağı söylendi. Bizden önce bir otobüs gelmiş, onun
yolcusu, eve girecek ilk kafile.
ATATÜRK'ün EVİNİN ÖNDEN GÖRÜNTÜSÜ |
Biz ikinci sıradayız. Bizden sonra da 7 otobüs
daha geldi. Orası karma , karışık oldu. Rehberler kendi kafilelerini bir araya
toplamak için firmalarının adlarını
söyleyerek bağırmaktan herhalde sesleri de kısılmıştır. Çok şiddetli yağmurun
da yağması işi daha da zorlaştırıyordu.
Saat 9 a kadar alış, veriş yapıldı. Herhalde Atatürk
hatırası almayan kalmamıştır. Oradaki satıcılar çok iyi para kazanıyorlar.
Bizim paramıza göre de pahalı. Ufak bir magnet avro olarak 1.5, biraz büyüğü 5
avro.
Bize sıra geldiğinde avluda
toplandık. İlk sıradakiler evin alt katından çıkarken biz de merdivenlerden ilk
kata girdik. Oradan da 2. Kata yönlendirdiler. İlk göze çarpan , bizim
albümlerimizde olan Ata’nı değişik ebattaki resimleri duvarları kapladığı idi.
Bir odada, Atanın masa başında oturarak, diğer odada ayakta ve koltukta oturarak yapılmış heykelleri.
Bir başka odada Zübeyde Hanımın
oturarak yapılan heykeli. Atatürk’ün kıyafetleri, kullandığı mutfak gereçleri,
ayakkabı, madalya, vazo, kol düğmeleri, evin maketi ve duvarlarda bolca
resimler, gazete kupürleri ve kitaplar. Fotoğraf çekmek serbestti.
En alttan dışarı çıkarken,
girişimizdeki heyecan kalmamıştı. 20
yüzyılın dev adamının müzesi bu kadar basit olmamalıydı. Açıkça, daha teferruatlı
bekliyordum. Atamızın evini görmüş olmamız, ve hala düşmanca davranan
Yunanlıların Bu hatıra evi korumaya almış olmasına şükrediyorum.
Müzeyi gezdikten sonra şehri ,
yağmurun şiddeti nedeniyle kısmen
otobüsle kısmen yaya Selanık’in belli başlı eserlerinden , Beyaz kule, kordon boyu, döçner kule,fuar
meydanı, Aya Dimitros katedrali, Hamza bey camii, Büyük İskender heykeli,
Vardar ve Makedonia meydanları da görülmeye değer, Selanik’in süslerinden idi.
Selanik gerçekten güzel bir
şehir. Bizim olmalıydı.” İzmir’in kız kardeşi” deniyormuş.
Kavala’ya doğru hareketimiz
başlayınca, bir an önce Ülkemize varalım heyecanı başladı.
Yemeklerimizi,
çayımızı, tatlılarımızı özlemiştik. Yol kenarında, büyük panolarda, Kıbrıs
haritası, Kuzey Kıbrıs kırmızıyla boyanmış, aşağıya doğru kan damlaları ve altta Yunanca “GÖR-UNUTMA anlamına gelen
ifadeler.
Sanki, 1919-1922 yılları arasında
Yunan askerinin Anadolu’da yaptığı kıyımı unutmuşlar gibi küstahça ifadeler.
Kavala’da fazla vakit geçirmek
istemiyorduk.
Kavala’nın kurabiyesi meşhurmuş. Mola yerinde kurabiye alındı, çay içildi. Burada içtiğimiz çay, Balkanlarda içtiklerimizin en iyisi idi.
SELANİK'TEN GÖRÜNTÜ |
Şehirde panoramik olarak, Mehmet
Ali paşa külliyesi, Kavala Kalesi, su kemerlerini ve limanı görerek Türkiye’ye
doğru yola devam ediyoruz.
İskeçe, Dereağaç ve İpsala
güzergahını takip ederek, pasaport işlemlerinden sonra Tekirdağ üzerinden gece 12 civarında hareket ettiğimiz noktaya varıyoruz.
BİTTİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder