BALKANLARI DOLAŞIYORUZ
Burhan Bursalıoğlu
GENELLEME:
13 Mayıs 2016 Cuma günü , saat 22 de,
Mersin Tema Vakfının üyeleri ile birlikte İstanbul’dan Balkanlar’a
doğru hareket ettik.
Gezimizin ayrıntılarına geçmeden önce Balkanlar’da
dikkatimizi çeken birkaç önemli özellikleri belirtmekte fayda görüyorum.
1- Dünya’nın, belki de, en çok ormanına sahip bir
bölge. Gür ve sık ağaçlık.
Tabandan en yüksek
dağlara kadar orman.
Yeşilliğe çok
önem veriyorlar. Cadde etrafında dikili ağaçlar
nedeniyle, cadde kenarlarında
bulunan evlerdeki kişiler,
karşı evleri görememekte. Her ağacın
üzerinde çakılı
plaketlerde, geçmişi
ve ne zaman kesileceği
tarihler yazılı.
2- Geniş
ve düzenli parklar, piknik alanları, halkın
doğa sevgisini yansıtıyor.
3- Yugoslavya’nın savaş sonrası
parçalanmasından
oluşan 7 küçük devlet halkı,”
savaşın çıkması kaçınılmaz”
düşüncesindeler. Her yerde savaşın
izleri var. Bu nedenle, savaşta
yıkılan
binaların bir kısmı yıkık vaziyette bırakılmış. Yetişen gençlerin belleklerinden, savaşın “felaket” olduğu
gerçeğini
silmemek için, “gör, unutma”
yı hatırlatmak için.
4- Her
ülkde, yakın tarihin ve geçmiş
zamanın kahramanlarının heykelleri meydanları
süslemiş.
Bunlara saygıda kusur etmiyorlar.
5- Tüm Balkanlar’da Osmanlı’ların izleri
görülmekte. Cami, hamam, şadırvan, köprü, kervansaray ve bazı binalar muhafaza edilmiş, bazıları
da başka amaçlar için
kullanılmaya açılmış.
6- Ülkelerin kendine has para birimi var. Ama,
turistlerden genelde AB ülkelerinin kullandıkları euro almaktalar.
- Bu 7 devlette
ticaretle uğraşanların % 90 nı
kadın. Erkek zaten az. Bir erkeğe 6 kadın düşmekte. Bu da savaşın
sonuçlarından
biri.
9- Nehirler deniz gibi masmavi, etrafları çevrili ,
her çeşit kullanıma hazır.
10- Ülkeler
genelde fakir, ama çok temizler. Oteller eski binalar ama,
1- Pasaport kontrolü geçişlerde çok bekletiliyoruz. AB Ülkeleri otobüslerinin işi 5 dakikada bitirilmesine rağmen Türk plakalı otobüslerin 1,5 saat bekletildikleri oluyor.
1- Pasaport kontrolü geçişlerde çok bekletiliyoruz. AB Ülkeleri otobüslerinin işi 5 dakikada bitirilmesine rağmen Türk plakalı otobüslerin 1,5 saat bekletildikleri oluyor.
12 - Hiçbir resmi daire önünde ne polis ne de asker nöbetçi göremedik.
14 -MAYIS – CUMARTESİ:
İSTANBUL - SOFYA
İstanbuldan,
13 Mayıs
Cuma günü gece saat 22 de ayrıldıktan sonra ilk durağımız sabah 08 de Sofya oldu.
1.3 milyon nüfusa sahip, Bulgaristan’ın baş kenti. Panoramik şehir turundan sonra, bazı kiliseleri, parlamento binasını,
sofya Üniversitesini, başbakanlık
binasını
ve Atatürk’ün Sofya Elçisi
iken, yeniçeri kıyafeti
ile katıldığı balonun yapıldığı
Ordu evini ziyaret ettik. Bina başka bir amaçla kullanılıyor.
Sofya’da fazla kalmadık.
ÜSKÜP - skopj
1991 de
Yugoslavya’dan koparak, halk
referandumu ile bağımsızlığına kavuşan
Makedonya’nın başkenti
Üsküp’e doğru,
yolumuza devam ettik.
Kentin ortasından
Vardar nehri geçiyor. Şehri
adeta ikiye bölmüş.
1392 den, Balkan savaşına kadar, Osmanlı
yönetiminde kalmış.
ÜSKÜPTEKİ BU MEDRESE DUVARINDA
AŞAĞIDA GÖRÜLEN 5 ATATÜRKÜN BOY RESİMLERİ VAR
ÜSKÜPTEKİ BU MEDRESE DUVARINDA
AŞAĞIDA GÖRÜLEN 5 ATATÜRKÜN BOY RESİMLERİ VAR
1900-1908 yılları arasında, Osmanlı paşası Hafız paşa tarafından islahhaneler, idadiye, değişik
amaçlı binalar yaptırılıp, Vardar ve Serava
nehirlerinin islahını yaptırmış.
Yahya Kemal Beyatlı’nın da doğduğu kent olan Üsküp’ün
can damarı olan Vardar nehri ve ovası için
söylenen türkü hala kulaklarımızda:
VARDAR TÜRKÜSÜ
Mayadağ'dan
kalkan kazlar
Al topuklu beyaz kızlar
Yarimin yüreği sızlar
Eylenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam
Vardar ovası Vardar ovası
Kazanamadım sıla parası
Mayadağ'ın yıldızıyım
Ben annemin bir kızıyım
Efendimin sağ gözüyüm
Eylenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam
Vardar ovası Vardar ovası
Kazanamadım sıla parası
Al topuklu beyaz kızlar
Yarimin yüreği sızlar
Eylenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam
Vardar ovası Vardar ovası
Kazanamadım sıla parası
Mayadağ'ın yıldızıyım
Ben annemin bir kızıyım
Efendimin sağ gözüyüm
Eylenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam
Vardar ovası Vardar ovası
Kazanamadım sıla parası
TAŞ KÖPRÜ |
Yahya paşa,
camiisi, kullanılmayan Davut paşa hamamı
ve meşhur,
220 m uzunluğunda,
13 kemer gözü bulunan
ve 1469 da tamamlanan Taş
köprü,
diğer adı ile “Fatih
Sultan Mehmet
köprüsü” ve heykellerin bulunduğu alanlarda fotoğraf çekiliyor.
Şehri
tepeden gören Üsküp kalesini geziyoruz. Vodno dağının
tepesine yapılan, 33 katlı milenyum haçı ise çok tartışmalara neden olmuş.
Üsküp’ ün nüfusu 650 bin civarında. Bunların % 66 sı
Mekodonya’lılar, % 21 ri Arnavut, % 4.5 i Romanlar, % 2.8 i Sırplar, % 1.7 si
Türkler, % 1,5 i Boşnaklar ve %
0.5 i de Aromaniler.
BÜYÜK İSKENDER |
Kafelerin bulunduğu
caddeye giriyoruz. İnsanlık adına
yaptığı çalışmalarla
tanınan ve Nobel Barış ödülü
sahibi, 1997 de hayatını
kaybeden, 2003 yılında Papa tarafından “AZİZE” ilan edilen, Rahibe Terasa’ nın heykeli
ve fotoğraflarını
, kendine hediye edilen binada görüyoruz.
Üsküp’de Türkçe eğitimi veren üç ilkokul, bir ortaokul ve Yahya Kemal
Beyatlı adlı
bir kolej bulunuyor.
Osmanlıların izniyle yapılan
Sveti Spas kilisesinin bakımsız
olan dış görüntüsüne
karşılık
iç kısımda ahşap
oymalar görmeye değer.
Osmanlılara karşı
ayaklanmanın başını çektiği Gotse Delchev bu
kiliseyi merkez yapmış
ve tüm kararlar burada alınmış. Gotse nin mezarı
da kilisenin bahçesinde bulunmaktadır.
TERESA VE EVİ |
Yahya Kemal Beyatlı adına düzenlenmiş binanın
bulunduğu Makedon meydanında ,Makedonya’ lıların kahramanı
Büyük İskender’in dev heykeli objektiflerin hedefi oluyor.
Eski Üsküp’te, Murat paşa,
İsa bey ve Mustafa
paşa’nın
camileri yanında, Kapan hanı, Sulu han bulunuyor.
Verilen serbest molada yapılan alış verişler
ve yemekten sonra otelimize istirahata çekiliyoruz.
MAKEDON MEYDANI |
15. Mayıs . 2016 PAZAR
BELGRAD
Üsküp’ten ayrılarak, yeşillikler
arasından geçerek,
Sırbıstan’ın başkenti
Belgrad’a geliyoruz.
Tuna ve Sava nehirlerinin birleştikleri platoda kurulmuş, bir buçuk milyona yakın
nüfuslu
büyük
bir kent.
Yugoslavya’nın dağılmasından
sonra oluşan 7 yeni
devletten biri de Sırbıstan.
Burada da Osmanlı kalıntılarını görmek
mümkün.
Bir çoğu
savaşta zarar gördüğü
için
yıkılmış,
onarılmasına
rağmen özelliklerini kaybedip başka amaçlar için
kullanulmalarından dolayı “kalıntı sözcüğünü
kullanma gereğini
duyuyorum.
Bayraklı camii, Damat Ali paşa türbesi, Sokullu
Mehmet Paşa çeşmesi,
İstanbul ve Zindan
kapıları görülmesi gereken başlıca
eserler.
Belgrat kalesi, saat kulesi, askeri müze, leopol dev kapısı
Stefan Lazareviç anıtı Nebojsa kulesi, Kale meydanı, Cumhuriyet meydanı, Taş meydan, Terazi meydanı ve Saborna kilisesi de görülecek
eserlerden.
Belgrad kuşatmaları:
1. kuşatma,
1440 da, II. Murad önderliğindeki ordu, üç ay kadar süren kuşatma sonucunda, Ağustos ayında Semendire'yi ele geçirdi Ordu, Nisan
1440 sonlarında Belgrad'a ulaştı
Kuşatmanın üçüncü ayında, Macaristan Kralı III. Władysław, kuşatmanın kaldırılması
konusunu görüşmek üzere Murad'a elçiler
gönderdi.Bir müddet
sonra kuşatma kaldırıldı ve Osmanlı
kuvvetleri İstanbul'a döndü.
2. kuşatma: Osmanlı Padişahı II. Mehmed 1453'te İstanbul'un Fethi'nden
sonra, Macaristan Krallığı'nı
hükmü
altına almak istiyordu. Bunun için Belgrad’ı kuşattı. Kuşatma,
sonunda büyük
bir savaşa dönüştü.
Belgrad komutanı Hunyadi'nin komutasındaki ordu, ani karşı saldırı ile Osmanlı
kampını
istila etmesi sonucunda, yaralanan II. Mehmed kuşatmayı kaldırmak
ve geri dönmek zorunda kaldı. Bu arada Macar kampındaki vebaya yakalanan János Hunyadi, savaştan üç hafta
sonra öldü.
3. Kuşatma: 1521 de
I. Süleyman'ın
1520 Eylül'ünde Osmanlı Padişahı olmasının ardından
Macaristan Kralı II. Lajos'a gönderdiği elçinin
hakaret görmesi veya öldürülmesi ve Macar kuvvetlerinin Knin'i
ele geçirmesi üzerine Süleyman, Belgrad üzerine sefer düzenlemeye karar verdi.
18 Mayıs 1521 tarihinde Belgrad üzerine sefere çıkan Padişah 1. Süleyman'ın
önderliğindeki Osmanlı Ordusu, Temmuz ayında şehri kuşatma altına aldı. Sadrazam Pîrî Mehmed Paşa'nın komutasındaki ordu 29 Ağustos 1521 de Osmanlı Padişahı birinci Süleyman tarafından alındı. Kent çok zarar gördü. Bu nedenle Ortodoks halk, bu gün Belgrad ormanları dediğimiz bölgeye gönderildi.
önderliğindeki Osmanlı Ordusu, Temmuz ayında şehri kuşatma altına aldı. Sadrazam Pîrî Mehmed Paşa'nın komutasındaki ordu 29 Ağustos 1521 de Osmanlı Padişahı birinci Süleyman tarafından alındı. Kent çok zarar gördü. Bu nedenle Ortodoks halk, bu gün Belgrad ormanları dediğimiz bölgeye gönderildi.
Üçüncü kuşatmadan
sonra devamlı el değiştiren
Belgrad 5 kez daha, 1688, 1690, 1717, 1739, 1789 tarihlerinde
kuşatıldı.
16. Mayıs. 2016
PAZARTESİ
SARAYBOSNA
Saraybosna, Bosna Hersek’in başkenti.
GALATASARAYIN ESKİ OYUNCUSU TARIK HODZİC İN KÖFTECİ DÜKKANI |
YIKILAN CAMİNİN AVLUSUNDA BULUNAN MEZAR TAŞLARI NI BİR KÖŞEYE YIĞMIŞLAR. MEZARLAR YAPILAN BİNANIN ALTINDA KALMIŞ |
Şehri
gezerken gördüğümüz
tramvay hattı, oteller bölgesinden Baş çarşıya
kadar uzayan hat Osmanlılar tarafından
yapılmış. Hala
kullanılmakta.
Ladin köprüsü tarihi bir köprü. Birinci Dünya Savaşına
neden olan Arşidük Franz Ferdinand’ın,
Gavrilo Princip adlı bir Sırp
Milliyetçisi tarafından öldürüldüğü
köprü.
Gavrilo, Sırplar tarafından bir şair ve kahraman; Hırvatlar
tarafından, Sırplarca
eğitilmiş
bir suikastçı; Boşnaklar
tarafından, Sırp Milliyetçisi olarak
tanınıyor.
FERDİNANDIN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ KÖPRÜ |
Aslında Franz
Ferdinand’ın öldürülmesi için görevlendirilip , üç ayrı köşede, pusuda bekletilen 7
kişi varmış. Cinayeti işlemek Gavrilo’ya
kısmetmiş.
Gezimizde Merkez Kütüphanesine uğruyoruz. 1922 deki savaşta 2 milyon kitap yakılmış.
Bunların 150
000 ni el yazmalı kitap. Kütüphanenin
onarımı
için Avusturya hükümeti gereken katkıyı sağlamış.
Bugün bu kütüphanede
6 milyon kitap bulunmakta imiş.
Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzet
Begoviç’in mezarını ziyaret ediyoruz.
Türk Konsolosluğu |
1531 yılında yapılan
Gazi Hüsrev Bey camisi savaş sırasında çok
hasar görmüş. Onarımı
yapılmış ama aslından çok
farklı olmuş.
Gazi Hüsrev Bey bu caminin avlusunda yatıyor.Caminin hemen dışında Gazi Hüsrev Bey çeşmesi var. Rivayete göre
bu çeşmeden su içen sık sık buralara gelirmiş.
Gazi Hüsrev Bey’in annesi Selçuk Hatun adına yapılan
medresenin üstü kurşunla
kaplı olduğu
için “Kurşunlu medresesi” deniyor.
Başçarşının
meydanında sebil var. Bunun da rivayeti: Bu sebilden su içen aşıklar hiç
ayrilmazlar mış.
Başçarşıda ayrıca,
Morica han, saat kulesi, Katolik Kadedrali, Markale pazarı, kapalı Pazar yeri
ile devam eden gezimiz, 2. Dünya savaşı sonrasında
yapılan ve 3 dilde de yazılımı olan,
“Barışla yaşayacaklarına”
yemin ettikleri metnin bulunduğu
Tito Barış
ateşini görerek sonlandı.
Ama ne yazık ki, bu yemine uyulmamıştır.
Diğer
Ülkelerde de olduğu gibi buradaki satıcıların
çoğu
kadın.
Katliamlarda öldürülen insanların toplu mezarları,
bulunmasın diye çok derinlere kazılmış
ve üzerlerine ağaçlandırma yapılmış.
Halk tarafından toplu mezarların olduğunun
varlığı biliniyor ama nerede oldukları, tüm
çabalarına
karşı bulunamıyorlarmış.
Bazı bölgelerde çok miktarda kelebeklerin yaşadığı halkın dikkatini çekmiş. Uzmanlar incelemeye başlamış
. Toprağın çok
zengin olduğu görülmüş.
Nedenlerini öğrenmek
için kazılara
başlamışlar.
Sonuçta
toplu cesetlere ulaşmışlar.
Kelebeklerin çokluğunun esrarı
çözülmüş.
Onun için bunlara “ölüm kelebeği” adını vermişler.
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder