ÖĞRETMEN OKULLARI AÇILMALIDIR
Burhan Bursalıoğlu
16 Mart 1848 tarihinde, sadece öğretmen
yetiştirme amacına yönelik, Abdülmecit döneminde, Ahmet Cevdet Paşa’nın
öncülüğünde, İstanbul’da darülmuallim okulu açıldı.
Darülmuallim okulunun açılmasında
asıl amaçlanan, eğitimi, Avrupa düzeyine getirmek ve insanı daha da insanlaştırmak; onun doğuştan
sahip olduğu bazı yeteneklerini ortaya çıkarmak ve geliştirmek olduğunu ve bütün
bunların gerçekleştirilebilmesi için de eğitim işinin ehli kimselerce, yani
öğretmenler tarafından uygulanmasını
sağlamaktı.
Zaman zaman şimdiki adıyla Öğretmen okulları değişimlere uğramış
olsa da, yetiştirdiği yüz binlerce öğretmenle birlikte 1974 yılına kadar devam etmiştir.
Sivas Öğretmen Okulu |
Aradan 167 yıl geçmiş olmasına karşın,
öğretmen okullarının Türkiye eğitim sistemindeki yerinin, yapılan bir çok
değişikliklere karşın hala
doldurulamamıştır. Bu günkü hükümetin,
eğitimde 4+4+4 dayatması uygulamaları ve Milli Eğitim Temel Kanununda ve
teşkilat yapısında yaptığı değişikliklerle,
bu alanlarında
yaşanan "muhafazakârlık" merkezli dönüşüm uygulamalarının yarattığı
sancıları giderek derinleştiği, yeniden medrese eğitimine dönme hesapları
kuşku ile karşılanmakta ve geleceğimizi karanlıklara gömmektedir.
Eğitim sistemimizin her açıdan yoğun bir
kuşatma altında olduğu, en temel haklarımıza yönelik saldırıların arttığı, her
Bakanın ve yönetimin kendi siyasal-ideolojik amaçları doğrultusunda şekillendirmek isteyenlerin eğitim emekçileri
olan yüz binlerce öğretmenlik mesleğini kazanmış olup sokaklarda dolaşan,
kariyerleriyle bağdaşmayan işlerde çalışanların sorunlarına da aldırış
etmemeleri, dikkat çekicidir.
Sivas Öğ. Okulu Yeşilay Kol görevlileri |
Son yıllarda okullarda oluşan
disiplinsizlik, azıya alan bazı eğitimcilerin (!) karıştığı şiddet, taciz
ve baskınlar, eğitim ve öğretimimizin ne
hallere düştüğünün ve eğitim kalitesinin
sıfırlara doğru düşüşün
örnekleridir.
Okullardan And ımızın yasaklanması Atatürk köşelerini kaldırılması,
Okulu basarak idarecileri tehdit eden
öğretmen, kız ve erkek öğrencilerin aynı merdivenlerden iniş ve çıkışını
yasaklayan okul müdürü, öğretmenleri, şuurlu ve şuursuz olarak ayırıp,”Şuurlu öğretmenler derneği” nin
kurulması, birçok devlet okulları kapatıp, İmam Hatip Okulları haline
getirilmesi, yetkili ağızdan “bütün okulları imam hatip yapacağım, Atatürk’e
yapılan saygı için “ sap gibi ayakta durmaya
gerek yok, her 10 Kasımda yaygara
koparılıyor, insanlar laik olmaz, demokrasinin amaç değil, araç olduğunu,
“elhamdulillah şeriatçıyız diyenlerin
yanında, okul müdür yardımcısının,
“senin ilacın benim” dediği kız öğrencisini kazan dairesine götürmesi, aynı
kişinin sınıfa lolipop götürüp,
kızlara “alın , siz de yalayın”
demesi, yine bir lise müdür yardımcısını şikayet eden öğrencinin “ göğüslerimi
elledi” şeklindeki ifadesi, bir lise müdür yardımcısı, kız öğrencisine, “ hem
eşim, hem kızım ol, sana ev tutayım, birlikte yaşayalım” dediği, bir lisenin
kadın müdür yardımcısı, kısa etek giyen kızlara taciz için, erkek öğrencilerden ekip kurdurmaya
çalışması, Din ve Ahlak öğretmeni, Özgecan eylemine katılan kız öğrencilere
“başınızı örtmüyorsunuz, size tecavüz mübah.. Siz de Özgecan gibi olursunuz, demesi,
içinde kadınları “dişi hayvanlar” olarak
tanımlayan “Çiçek Bahçesi” kitabının öğrencilere dağıtılması, 9 yaşından beri,
devlet yurdunda tacize ve tecavüze uğrayıp kaçan kız çocuklarının perişan
halleri, Eğitim ve Öğretim durumumuzun nerelerden nerelere geldiğini
göstermektedir. Açık alanlarda, meydanlarda, kapalı kapılar arkasında, medyada
söylenen bu laflardan cesaret alanlar, Ülkemizde ne ahlak, ne saygı ve ne de
vatan sevgisi bırakırlar. Kadrolaşmış eğitimciler de, yetiştirmekte oldukları
öğrencileri değil, kendilerini düşünerek , üst basamaklara tırmanmayı amaç
edinir duruma gelmektedirler.
Sivas Öğretmen Okulu Mezunlarından bir grup Anıtkabirde |
Bu
olaylar münferit olsa da mide bulandırıcıdır. Yapanlar ise, çuvaldaki
çürük cevizler de olsa, öğretmenliği zevklerini tatmin için araç olarak
görüyorlar.
Bunlar öğretmenliğin sevgi, sabır, şevkat ve fedakarlık mesleği olduğunu
bilmemektedirler.
Mesele “ Öğretmen olmak değildir.” Mesele, “
Öğretmenlik yapmaktır”. Herkes öğretmen olabilir. Ama herkes öğretmenlik
yapamaz.
Öğretmen okulu kız öğrencilerinden bir grup |
1974 de kaldırılan Öğretmen okulları, o
tarihten sonra değişik kökenli okullardan yetişen binlerce öğretmen adaylar,
girdikleri kamu personeli sınavlarını kazansalar da, bir kısmı kura ile
okullara atanmaktadırlar. Diğerleri ise sokaklarda boş boş gezerek, Bakanlığın
açıklayacağı kura gününü hayal etmektedirler.
Bu gün, Milli Eğitim
kadrosunda parmakla sayılacak kadar Öğretmen Okulu mezunu bulunmaktadır.
Bunların Ulu Önder Atatürk’ün inkilaplarına bağlı kalarak, özveri ve fedakarca çalışıp hizmet
etmeleri nedeniyle, Milli Eğitimimiz ayakta durmaya çalışmaktadır.
Bugün eğitimimiz “milli” liğinden çok uzaktır.
Eğitimimiz şahsileştirilmiştir. En küçük birime kadar kadrolaşmıştır.
Vatanını,
milletini,geçmişini sevenlere bu yakışıyor mu?Geleceğin planları eğitim üzerine
yapılmaz mı?Medrese eğitimine dönüş çabaları bu millete yakışmıyor. Yazıktır.
Tarafsız olması gereken eğitim sistemi
kalkınmanın, modernleşmenin ilk koşuludur. Bakanlara düşen ilk görev,
koltuklarına oturdukları zaman ilk işleri, müsteşarlarını, şube müdürlerini
değiştirmek değil, bilakis onları yerinde tutmaktır. Çünkü onlar eğitimi en iyi bilen uygulayıcı
kişilerdir.
Her yıl birkaç kez toplanan Sivas Öğ. Okulu mezunlarından bir grup Okulumuzda
“Ben okulda önlükten
nefret ederdim, onun için kararname çıkarıyorum, tüm öğrenciler serbest
kıyafetli olacaktır, kız öğrenciler türban takacaktır, kız öğrencilerin
etekleri diz altında olacaktır, hatta okullarda
haremlik, selamlık uygulamasını düşünen”
bakanlar eğitimimizi maalesef falakalı eğitime doğru götürdüklerini
düşünememektirler.
Her fırsatta söyledim ve
yazdım. Öğretmen Okulları tekrar açılmalı, kapatıldığı zamanki statüye bağlı
kalınmalı, aynı müfredat uygulanmalıdır.
Ülkemiz bir tarım ülkesi
olmasına rağmen, zıraatçılık yok, hayvancılık yok. Bunlar olmuyorsa, ilim,
irfan, sanat teknolojinin olması lazım. Bu da yok. Dış ithalatımız,
ihracatımızdan kat kat fazla. O halde, hayvancılığımızı, tarımımızı,
teknolojiyi, sanayimizi, sanatımızı en üst düzeye getirmek için,ihraç mallarımızı çoğaltıp, ithalatımızı azaltmak, hatta sıfıra indirmek gerekmektedir. Bu da açılacak öğretmen okullar
veya müfredatlarına eklenecek yeniliklerle, yeni okulları açmakla mümkün
olacaktır.
Öğretmen okulundan yetişen,eğitime baş koymuş H.Hüsnü Tekışık. |
Kapatılan Öğretmen okullarının
açılışlarını her yıl, 16 Mart’ta kutlamamızın nedeni,
Öğretmen okullarından yetişen öğretmenlerin, bu Ülkeye olan faydalarını unutmadığımızdandır.
Çünkü, 16 Mart ruhu, “
Karanlıkları aydınlatmak, ileri, huzurlu, çağdaş, mutlu, laik, adil ve eşit,
Türkiye Cumhuriyetini ilel ebed yaşatmak için, üretken, mücadeleci,sorgulayıcı,
dayanışmacı, kardeşçe bir anlayışça yetişmiş eğitim ordusunun ruhudur.
Bu ruhu taşıyan tüm
öğretmenlerin 16 mart’ını kutluyor, aramızdan ayrılan arkadaşlarımıza Allah'tan
rahmet diliyorum.
.