Şişşt Kemal Bey orada mısın, sesimi duyuyor musun?
- Levent
Kırca
“Azınlık” adlı oyunla turnedeyim. Gittiğim pek çok şehirde
Cumhuriyet’in adım adım yok oluşuna tanık oluyorum. Herkes mutsuz, korkuyor ama
bittiğini anlıyor. Tarsus’ta oynadığımız oyundan sonra Belediye’nin restoranına
götürdüler bizi. Adana’ya has, Tarsus’a özel yemekler, kebaplar mevcut. Şalgam
suyunu öncelikle getirip koyuyorlar önünüze. Ne var ki rakı yada herhangi bir
alkollü içecek yasak. Oysa ki gençliğimizde Adana’da, Tarsus’ta öğrenmişiz rakı
içmesini. Şalgam suyu rakısız gitmez; ağlar, demişler; rakıyla birlikte
içirmişler bize. Hayatımda ilk özel yapım rakıyı, yani Boğma rakısını ilk
Tarsus’ta içmişim. Kemal Bey sana sesleniyorum, artık buralarda bir Atatürk
rakısı içirmiyorlar adama. Neden böyle diye soruyorum; garip garip boyunlarını
büküp “emir büyük yerden” diyorlar.
Kemal Bey sana sesleniyorum
Azınlık oyununu önce sana oynamak istedik. Çünkü CHP’den
daha çok muhalefet yapıyoruz bu oyunda. Oyunun bir yerinde “Babam memurdu
bütçesini hiç denkleyemedi, bu yüzden kıçı hep açıktı” diyorum, arkasından
ilave ediyorum “sanki günümüzdeki memurun durumu çok farklı” diyorum alkışlıyorlar,
ilave ediyorum. “O kadar memur yollara döküldü, yollar yürümekle aşındı, memur
hakkını elde edemedi. Yine de koşar bunlara oy verirsiniz” diyorum. Salondan
bağırıyorlar; “Atatürk’ü Cumhuriyet’i, CHP’mi kurtaracak yoksa Kemal Bey mi?”
diye soruyorlar. Her oyunda duyuyorum Kemal Bey. Peki ya sen, sen duyuyor
musun? Kimsenin CHP’ye güveni kalmamış. Bu nasıl muhalefet Kemal Bey? Biliyorum
her taraf işgal altında. Sesinizi duyurmakta güçlük çekiyorsunuz. Artık yandaş
medyada yeterince sözlerinize yer verilmiyor, televizyonlar yeterli haber
yapmıyorlar. Arkadaşlarınızın ve sizin çok çalıştığını söylüyorsunuz ama biz
göremiyoruz. Eğer bu maça centilmen takılalım, kibar oynayalım, dur bakalım iyi
olan, dürüst olan kazansın diye çıkarsanız, silerler sizi sahadan.
Hangi ahval ve şerait içinde olursan o şartlarda mücadele
edeceksin Kemal Bey!
Bak ne diyeceğim Kemal Bey
İzmir’in üç ayrı ilçesinde oynadım. Oyunlardan birinin
akşamında üç belediye başkanıyla aynı sofrada oturduk. Başkanlar üzgün ve de
süzgün, aileleri de öyle... Haftada üç gün ifade vermeye gidiyorlarmış. Bu üç
başarılı belediye başkanı “en çok da kendi partimiz CHP’den hançerleniyoruz”
diyorlar... “Kemal Bey de ilgisiz” diyorlar. Her sabah uyanıp yatağın içinde
oturuyorlarmış, acaba Silivri sırası bizde mi, diye. Kendi adamlarına neden
sahip çıkmıyorsun Kemal Bey?
Duydun mu Kemal Bey gazetecilere Tayyip Bey ‘köpek’ dedi
Başbakan aldı başını gidiyor. Avaz avaz bağırıyor.
Gazetecileri kastederek; “Bunların tasmalarını biz gevşettik” diyor. Gazeteciler
de duymuyor bunu, duymazdan geliyorlar. Hâlâ korkaklar, Bay Tayyip’i övüyor.
Sen duymuyor musun Kemal Bey? Muhterem kürtajı yasaklayacak...
Kürtajı Uludere ile bir tutuyor, kürtaj yasaklanırsa
yüzlerce vatandaşımız ya kendi kürtajını ilkel bir şekilde kendi yapacak ya da
kaçak kürtaj yaptıracak, el altından kapı aralığından... Muhterem tabanına hoş
görünecek diye insanlar göz göre göre ölüme gidecek. Farkındasın değil mi Kemal
Bey? Peki, seninle dalga geçtiğinin de farkında mısın? Seni rakip olarak zayıf
görüyor. Eğer muhteremin karşısında güçlü bir rakip, güçlü bir muhalefet
edemiyorsan; niye duruyorsun orada Kemal Bey, çekil de kuvvetli birisi çıksın
karşısına Kemal Bey; kusura bakma ama Deniz Baykal’ı aratıyorsun Kemal Bey...
Bir şey hatırlatmak istiyorum Kemal Bey sana
Koç Holding’in Başkanı Vehbi Koç ölmeden önce ömrünü “Nüfus
Planlaması”na adamıştı. Herkes tek tek bilinçlendirilmeli, diyordu.
Bakamayacağınız çocuk cahil kalacaksa doğmamalı, diyordu. Herkes okutup
doğurabileceği kadar doğurmalı, fazla çocuk günah, diyordu. Ben de aynı
fikirdeyim. Rahmetli Vehbi Bey’le defalarca toplantı yaptık bu konuda.
Kurmayları yan gözle bakarlardı, Vehbi Bey Levent Bey ile ne konuşuyor, diye.
Şunu konuşuyorduk, daha doğrusu o konuşuyordu ben dinliyordum. Diyordu ki bana;
“Nüfus çok kabarıyor; işsiz, aşsız,kültürsüz bebeleri art arda sıralamak doğru
değil” ve devam ediyordu; “Sen sevilen bir sanatçısın, halkımıza anlat bunu
seni dinlerler. İstersen bir oyun hazırla , istersen film çek ama mutlaka anlat.
Eğitmediğimiz, doğuramadığımız çocuk yerine istikbalini garanti edebileceğimiz
kadar çocuk” diyordu. “Vehbi Koç Vakfı maddi olarak yanında olacak” diye
güvence veriyordu. Benim yasaklanan Olacak O kadar programını çekip yayına
yetiştirebilmek için yoğun çalıştığım günlerdi, ihmal ederdim Vehbi Bey’in bu
arzusunu. Gördüğü her yerde koluma yapışır “Gel buraya kaçak” derdi. Hani,
senden istediğimi yapmadın. Ben yapamadım... Peki sen bu konuda ne düşünüyorsun
Kemal Bey? Çok çocuk yapmak günah mıdır, sevap mıdır? Susma Kemal Bey konuş,
tatmin edici bir açıklama yap, inandır kendi insanlarını... İnanmaya ve sonuç
görmeye ihtiyacımız var.
Kemal Bey artık tiyatro seyretmek istersen yurtdışına
çıkarsın
Zira senin muhalefet olduğun Türkiye’de Devlet Tiyatroları
da Şehir Tiyatroları da kapanıyor. Yakın bir gelecekte özel tiyatrolar da
kapanacak. Basın susuyor, sermaye çevresi sessiz, konuşan işinden atılıyor.
Peki sen ne yapıyorsun Kemal Bey? CHP olarak, olmayacak öneriler veriliyor.
CHP hükümet ortağı mıdır, Neredesin Kemal Bey? Bırakın iç
çekişmeleri lütfen, silkelenip ortaya çıkın. Zira partinizin kurucusu
Atatürk’ün kemikleri sızlıyor. Çıksa bir daha gelse Samsun’dan sizin yakanıza
yapışır, “partimi ne hale getirdiniz” der.
Bıçak kemiğe dayandı bilmem anlatabiliyor muyum Kemal Bey?
Kemal Bey bak ne diyeceğim
Atatürk’ün kurduğu ama yakında onun olmayacak bu ülkede Türk
rakısı, Atatürk rakısı içemiyorum. Bildiğin bir yer varsa, gizli gizli buluşup birer
kadeh içelim. Sana yazamadığım ama anlatacağım çok şey var, tamam mı Kemal Bey,
anlaştık mı? Ha eğer bildiğin bir yer yoksa çıkalım seninle yurt dışına hem
beraber tiyatro seyrederiz, iki duble de Türk rakısı içeriz. Ha Kemal bey, ne
dersin?..
Alıntıdır