21 Mart 2011 Pazartesi

KÜLTÜRÜMÜZ



 
 ŞAMANİZM'den GÜNÜMÜZE KADAR  GELEN ADETLER


Türkler'in Şamanizm'den İslamiyete geçişi yüzyıllar öncesine dayansa da günümüzde Şamanizm'den kalan birçok adet ve gelenekleri bulunuyor. İşte onlardan birkaçı:
Su dökerek uğurlama:

Gidenin arkasından su dökmek eski Türkler'deki su kültünün doğurduğu bir adettir.

Mum:

Câmi avlularında mum yakılması, ağaçlara bez ve çaput bağlanması da Şamanizm döneminden günümüze aktarılan geleneklerdir.

Tahtaya Vurmak:

Yine, istenmeyen bir olay duyulduğunda tahtaya el ile tokmak gibi üç kere vurulması da, kötülükten korunmak, kötü ruhların duymasını önlemek amacına yönelik eski bir Şaman inanışıdır.
Tahtaya vurmak
Bazısı Amerikalılar'a da geçmiş adetlerdir. geçerken Kuzey Buz Denizi'ndeki Bering Boğazını kullanmış olsa gerektir. Zira Amerikalılar da "knock on the wood" deyip 3 defa tahtaya vururlar.

Kurşun Dökme:

Kurşun Dökme de Şaman geleneklerinden kalan bir âdettir. Şamanlar bu ritüele “Kut Dökme” anlamına gelen “Kut Kuyma” adını vermişlerdi. İnsana musallat olan kötü ruhların olumsuz etkisini ortadan kaldırmaya yönelik olarak çok eski dönemlerde uygulanan sihir kökenli bir ritüeldi.

Kırmızı kurdale:

Loğusa kadınların başına bağlanan kırmızı kurdela Şaman döneminden günümüze kadar ulaşmış bir adettir. Bu kurdelanın anneyi ve yeni doğan çocuğu, albız denen şeytana karşı koruduğuna, özelikle Alevilik'de gözlemlenen mezarın başına bağlanan kırmızı kurdelanın da ölüye kötü ruhların musallat olmasını engellediğine inanılır
AY:

Anadolu'da yeni ayın görünmesi sırasında yere diz çökerek niyaz edilmekte, gökyüzüne, aya ve toprağa bakarak dilekte bulunulmaktadır. Yeni ayın yeni umutlara ve yeni başlangıçlara vesile olacağı düşünülür. Bu olgu da Türkler'in eski Göktanrı inancından kaynaklanmaktadır.

40 Sayısı:

Eski Türk inanışına göre ruh fizikî bedeni 40 gün sonra terk etmektedir. Türk destanlarında kırk sayısı çok yer alır ve kırk yiğitler, kırk kızlar epeyce geçer. Manas destanında olduğu gibi, Dede Korkut hikâyelerinde kırk yiğitler görülmektedir. Kırgız türeyiş efsânesinde de, Sağan Han’ın bir kızı ve otuz dokuz hizmetçisi ile kırk kız bir gölün kenarına giderek sudan gebe kalmışlardı. Oğuz’un verdiği şölende, diktirdiği sırıkların boyu kırk kulaç uzunluğunda idi. Hikâyelerde ve masallarda kırk gün ve kırk gece düğünler, kırk haremiler, kırk satır ve kırk katır çok geçer. Bazı ejderhalar vardır ki onlar yenilmez ve ölmezler, ancak bunların tılsımları bozulursa ölürler. Bu gibi ejderhaların kırk günlük bir uyku zamanı vardır. İşte bu zamanda ejderhanın yanına gidilir, üzerinden kırk tâne kıl koparılır, ateşe atılarak yakılırsa ejderha da ölür.

 40  Sayısı
40 sayısı da totemcilik döneminden kalma bir inanıştır. Semâvî dinler dâhil tüm dinlerde 40 sembolizmasının görülmesi dinlerin evrim süreci konusunda fikir vermektedir. İslâmiyet'te ölümün ardından 40 gün geçtikten sonra Kur'an ve Mevlit okutma âdetlerinin, Musa'nın Tanrı'nın buyruklarını Tur dağında 40 gün 40 gecede almasının, eski Mısır’da firavunun ölümünden kırk gün sonra cennete gidebilmek için bir boğa ile mücadele etmek zorunda kalmasının, Hıristiyanlar'ın paskalyaya 40 gün oruç tutarak hazırlanmasının, Ayasofya kilisesinin zemin katında 40 sütununun ve kubbesinde de 40 penceresi olmasının kökeninde o devirlerden kalma Şaman veya totem geleneklerine benzetilmektedir.

Mezartaşı:

Şaman âyin sırasında yardımcı ruhlarını kullanmaktadır. Ölülerin, âilenin vefat etmiş büyüklerinin, eski Şamanlar'ın ruhlarının, ormanın, suyun ve yerin yardımcı ruhlarının da Şaman'a yardım ettiği kabûl edilir. Ölen büyüklerin ruhlarının çoğalması sonucu bu ruhların en kıdemlisinin ruhların başına geçeceğine ve bunun da diğerlerinin yardımı ile Şaman'a yol göstereceğine inanılır. Kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar Şaman'a gökyüzüne yapacağı yolculukta yardımcı olmaktadırlar. Toplumda ulu kabûl edilen kişilerin ölümünden sonra ruhlarından medet ummak mezarları kutsamış ve bu yerler medet umulan yerler hâline gelmişlerdir. Günümüzde mezar, türbe, yatır ve benzeri yerlerin ziyareti ve bunlardan medet umulması da bu inanç sisteminin devamı olarak ortaya çıkmıştır.

Mezarların Belirtilmesi
Eski Türkler’de mezarları gizleme geleneği yoktur, aksine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp, üzerlerine bir yapı (bark) yapılmış, barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren resimlerle süslenmiştir. Ayrıca mezarın veya mezar yapısının üstüne Balballar dikilmiş, sıradan kişilerin mezarlarına da, belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir.

Arap  Dünyasında
Arap dünyasında mezar taşı yoktur. Ölünün toprakla bütünleşmesi ve zaman içinde kaybolması istenir. Kutsanması günahtır. Mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın san'at eseri hâline getirilecek kadar süslenmesi İslam coğrafyasında sadece Anadolu’da görülmektedir.

Dilek tutma:

Göktanrı inancında kanlı kurbanlardan başka bir de kansız kurbanlar vardır. Saçı, yalma, yani ağaçlara veya kamın davuluna bağlanan paçavralar, ateşe yağ atma, tözlerin ağızlarını yağlama ve kımız serpme gibi törenler bu kansız kurbanlardır.

Ölüm:

Şamanizm'de köpek ruhun yaklaştığını uzaktan acı ulumayla haber verebilmektedir. Sıradan bir kişi bu ruhu görürse bu onun pek yakında öleceğine işaret sayılır. Anadolu’da günümüzde köpek uluması uğursuz sayılmaktadır. Köpeklerin bâzı olayları önceden algıladıklarına ve bunu uluyarak anlattıklarına inanılır.

İçki:

Şamanlar (kamlar), Tanrı ve koruyucu ruhlar için arak (rakı) saçı saçarlar, bu kansız kurban sayılır. Oysa İslâm’da içki içilmesi kesinlikle yasaklanmıştır. Eski Türk kültüründe içki içilmesi yaygın bir gelenektir. Özellikle düğünlerde ve mutlu günlerde müzik eşliğinde içki içilmesi geleneği vardır.

Kubbe:

Ayrıca, cami mimarisine kattığımız "kubbe" gök tanrı dini'nden taşıdığımız bir durumdur.

Nazar:

Anadolu’da halk arasında “nazar” olgusu çok yaygın bir inançtır. Bâzı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bunların bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük yaptığına inanılır. Bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu”, “deve boncuğu”, “göz boncuğu” v.s. takılır. Nazar olgusu da eski Türk inançlarındandır.

 
Halı Kilim Desenleri:

Şaman'ın üzerine giydiği giysiye yılan, akrep, çiyan, kunduz gibi yabanî ve zararlı hayvan şekilleri çizilerek onların kaçırılacağına inanılırdı. Bugün Anadolu’da Türkmen köylerinde dokunan halı, kilim gibi örgüler Şaman giysilerinin izleri taşımaktadır.

 
Müzik:

Şamanlar âyinlerinde davul ve kopuz kullanmışlardır. Müziksiz bir âyin düşünülemez. Oysa İslam dininde Kur'an dışındaki dinî eserlerin müzikle okunması günahtır. Şaman geleneğinin devamı olarak Anadolu’da Hz. Muhammed'in, Hz. Ali’nin hayatları müzikle okunmaktadır. Mevlit ve İlâhiler sâdece Anadolu’da uygulanan müzikli anlatımlardır.



18 Mart 2011 Cuma

YAKIN TARİHİMİZDEN ZAFERLER

ÇANAKKALE  ZAFERİ
Burhan Bursalıoğlu

Bugün 18  Mart . 2011  Çanakkale Zaferinin  96.  yıl dönümü. Tüm Türk Milletine kutlu olsun.
Çanakkale Savaşı, Dünya'nın emperyalist devletlerinin alışagelmiş sömürgecilik   huylarından vazgeçmeyerek, hasta adam olarak tanımladıkları Osmanlı İmparatorluğu'nu Dünya üzerinden silip, Ülke topraklarını aralarında bölüşmeyi güttüler. Ne var ki, Türk askerini, Türk Komutanlarını  hala tanıyamadıkları için, Çanakkale'deki kahraman Türk komuta ve  askerleri kendilerini  tanıtma başarısını göstermiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün komutasındaki  Ordunun, kendinden kat be kat üstün olan düşmanlarını, iman, cesaret ve vatan sevgisi  duygularıyla Ege'nin karanlık sularına gömmüştür.
Çanakkale Zaferi Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşunun başlangıcıdır.
Zaferle ilgili  siyasi, askeri stratejiler ve  anılar anlatılır. 96 yıldır göğsümüzü kabartan bu olayları zevk ve gururla dinliyor, okuyor ve seyrediyoruz.
Bugün bloguma Çanakkale Zaferiyle ilgili  videolar koydum. Umarım zamanınız müsait olur ve onları seyredersiniz.
Hafta başına kadar bu sayfam yayında olacaktır.




 

 









17 Mart 2011 Perşembe

Atatürk'ün Bugünü

17 -M A R T -  ATATÜRK'ün BU GÜNÜ

17 Haziran 1934
Ankara’da bir törende

17.MART. 1917 - Atatürk'ün, sabah, Ahmet İzzet Paşa'ya beraber Elaziz (Elazığ)'den otomobille Diyarbakır'a hareketi, akşamüzeri Diyarbakır'a gelişleri ve büyük törenle karşılanmaları.

17. MART. 1919 - Atatürk'ün, Amasya'dan Kâzım Karabekir'e millî birlik gereğine dair telgrafı: "...Anadolu'ya geçişimden şimdiye kadar en çok önem verdiğim taraf, milletin geleceğinin ve hayat hakkımızın ancak millî birlikle kurtarılacağını anlamak ve bunun için her çeşit siyasî ve kişisel ihtiraslardan uzak ve yalnız milleti hür ve müstakil yaşatmaya yönelik örgütün, yani Müdafaa-i Hukuk-u Milliye'nin her bucağa varıncaya kadar yayılması esaslarını hazırlamak oldu. Övmeye değer ki, her tarafta gerek askerî gerek mülkî, sizin gibi aynı fikir ve düşüncede arkadaşlarımızın çalışma ve önderlikleriyle her taraftan aldığım telgraflar milletin bu ihtiyacı duyduğunu ve birlik halinde bu işe eylemli olarak başladığını ispat ediyor."

İstanbul'da İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe'un, Atatürk'ün geri çağrılması için Hariciye Nezareti'ne müracaatı (Amiral Calthorpe, bu isteğini 6 Haziran 1919'da Harbiye Nezareti'ne bildirmişti. Hariciye Nezareti'ne bugünkü başvurusunu 2 Temmuz 1919'da bir kere daha yineleyecektir).

Yunan kuvvetlerinin Menemen'de katliam yapmaları. 

Damat Ferit Paşa'nın Paris Barış Konferansı'na, Osmanlı Devleti'nin barış isteklerini bildiren muhtırası.

17. MART. 1920 - İngiliz Yüksek Komiseri Amiral J. de Robeck'in, Lord Curzon'a yazısı: "...Mustafa Kemal'in askerleri Gebze'ye kadar geldi. Haydarpaşa ve Üsküdar'ı, Kemalistlerin basmasından korkuyoruz."


17. MART. 1921 - Koçkiri Ayaklanması bastırıldı. Liderlerden Alişan ve arkadaşları teslim oldu.
Sivas, Erzincan ve Tunceli yöresinde, adını ayaklanan Koçgiri aşiretinden alan ve 3.5 ay süren ayaklanma, Türk ordusu tarafından bastırıldı.

Ahmet İzzet Paşa'nın, Atatürk'e, Harbiye Nazırlığı'nı kabul ettiğini bildiren telgrafı.


17. MART.1922 - Atatürk'ün, Adapazarı'ndan İzmit'e gelişi.

17. MART.1926 - Kadıköy Su Şirketi devletleştirildi.

17. MART.1930 - Atatürk'ün, Ertuğrul yatıyla İstanbul'dan Yalova'ya gidişi.


17. MART.1932 - Türkiye Turing ve Otomobil Kulübü ile Milliyet gazetesince ilk kez düzenlenen otomobil yarışı, İstinye- Zincirlikuyu arasında yapıldı.

17. MART.1934 - Atatürk'ün, İran Şahı Rıza Pehlevi şerefine İsmet Paşa tarafından  verilen  öğle  yemeğinde  bulunması.  

Atatürk'ün, öğleden sonra Ankara'da İran Şahı Rıza Pehlevi ile askerî birliklerin, izcilerin ve okulların katıldığı geçit törenini izlemesi.

Atatürk'ün, akşam Ankara Palas'ta İran Şahı Rıza Pehlevi şerefine Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Araş) Bey tarafından verilen ziyafette bulunması.

17. MART.1935 - Türkiye'de şeker üretimini rasyonel hale getirmek amacıyla İş Bankası, Ziraat Bankası ve Sümerbank'ın ortaklığıyla Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. kuruldu. Bazı kaynaklarda 6 Temmuz 

17. MART.1935'te kurulduğu belirtilen 22 milyon Türk Lirası sermayeli şirkete mevcut 4 şeker fabrikasının (Alpulu, Uşak, Eskişehir, Turhal) bağlandığı açıklandı.

Atatürk'ün, Genelkurmay Başkanlığını ziyareti ve Mareşal Fevzi Çakmakla görüşmesi.

17. MART.1936 - Atatürk'ün, Başbakan İsmet İnönü'yle beraber Florya'da yaya bir gezinti yapması.

17. MART.1938 - Sermayesinin tamamı devlet tarafından verilmek suretiyle kurulan 'İktisadi Teşekküllerin Teşkilatı ile İdare Murakebeleri Hakkında Kanun' TBMM'de kabul edildi.

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...