5 Mart 2009 Perşembe

EĞİTİM SİSTEMİMİZ - 6 -

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİ KAPSAYAN ANKET SONUÇLARI

Burhan BURSALIOĞLU


Bundan önceki yazılarımda, okullardaki disiplin vakalarının arttığını, tedbir alınması gerektiğini, örneklerle belirtmiştim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Komisyonu, 261 ortaöğretim okulunda yaptığı anket sonucunda çarpıcı ve ilerisi için tehlike oluşturacak biçimde elde ettiği sonuçlar açıklandı. Bunları aşağıda sıralıyorum.
1 - Ortaöğretim kurumlarına devam eden öğrencilerin yüzde 15.6 sı, haftada en az birkez sigara içiyor, yüzde 5.4 ü, haftada en az bir kez alkollü içki kullanıyor.
2 - Öğrencilerin yüzde 6.9 u da şimdiye kadar en az bir defa uyuşturucu, uyarıcı maddeleri denediğini söylüyor.
3 - Sigara ile tanışan öğrenci oranı yüzde 37. Bu oran devlet okullarında yüzde 37, özel okullarda yüzde 38.2 dir.
4 - Öğrencilerin yüzde 30 unun alkolle lisede tanıştığını, bu oranın özel okullarda yüzde 50.1 çıktığı saptandı.
5 - Öğrencilerin yüzde 9.2 si, okula delici ve kesici alet, yüzde 5.9 u ateşli silahla geliyor.
6 - Öğrencilerin yüzde 55.9 u, silah taşıma nedeni olarak "güvensiz bir ortamı" gösterirken, yüzde 20.6 sı "kendisini daha iyi hissettiğini", yüzde 7 si" filmlerdeki insanları örnek aldığını " ve yüzde 3.9 u " arkadaşlarının da silah taşımasını" gerekçe olarak gösterdiler.
7 - Ortaöğretime devam eden öğrencilerin yüzde 7.7 si "çete üyesi "olduğunu söylüyor.
8 - Çete üyesi olma nedenleri arasında da yine ilk sırayı " güvenlik" alıyor. Bu öğrencilerin yüzde 42.3 ü " kendini güvende hissetmek" için çete üyesi olurken; yüzde 29.8 i "yakın arkadaşları çete üyesi olduğu için " , yüzde 27.9 u" bir gruba üye olmak adına çetelere katıldığını" bildiriyor.
9 - Öğrencilerin yüzde 2.9 u "kumar", yüzde 19.1 i "şans oyunu"," yüzde 3.3 ü de "her ikisini" de oynuyor.

Yorum okuyucuların.

ATATÜRK'TEN ANILAR


Atatürk’ün Eşitlik Anlayışı... Atatürk birgün dolmabahçe’den gizlice çikar Topkapı sarayı müzesine gelir. Müzeyi gezmek ister. Kendisini kapıcıya tanıtır, fakat kapıcı: Henüz saat 9 olmadı, memurlar da gelmedi. Atatürk değil, kim olursan ol, bekleyeceksin der. Hiç şüphe yok ki , kapıcı Atatürk'ü tanımamiş ve birden fazla bu sözlere muhatap bulunduğu için, gelenin Atatürk olabileceğine inanmamiştir. Fakat bu anekdotta mühim olan nokta, Atatürk'ün kapıcının sert cevabı karşısında israr etmeyerek, bir kenara çekilip, saatin 9 olmasını ve memurların gelmesini beklemesidir.

Yazılmayan yönleriyle Atatürk, S. Arif Terzioglu sayfa 4



Atatürk'ün bahçe mimarı Mevlüt Baysal anlatıyor: Çankaya Köşkü'nün bahçesini yapıyordum. Bir gün Atatürk, yaveri ve ben bahçede dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağaç Ata'nın geçeceği yolu kapatıyordu. Ağacın bir yanı dik bir sırt, diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu. Ata, havuz tarafındaki kısma yaslanarak karşıya geçti. Derhal atıldım:- Emrederseniz derhal keselim Paşam! Bir an yüzüme baktı, sonra: - Yahu, dedi, sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin!



Babalık Duygusu: Düğün, O'nun varlığı ile son sınırına ulaşan bir neşe içinde geçmişti. Ata, ayrılmak üzere ayağa kalkınca kendisini uğurlamak için halk iki sıra diziliverdi. Sevecen bakışlarını sağa sola yönelterek yavaş yavaş ilerlerken bir yerde durakladı, sonra durdu, elini yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğunun başına uzattı.çocuğun arkasında yer alan ve anası ile babası olduğu belli olan çifte yavaşça seslendi: "Öpeyim mi?"Herkesi derinden duygulandıran bu isteği ana babanın nasıl yerinde bir minnetle karşıladıkları kestirilebilir.Atatürk, çocuğu iki eliyle kaldırdı, öptü ve bıraktı. Fakat sahne bununla kapanmış olmadı.Uyanık ve duygulu çocuk: "Ben de öpeyim, ne olursunuz Atatürk, ben de sizi öpeyim." diye direndi.Ata, belki de hiç ummadığı halde kendisine babalık mutluluğu tattıran bu içten davranışı, çocuğu bir daha yerden alarak yüzüne yaklaştırmakla karşıladı.Bilmiyorum, halk bu dokunaklı sahneyi, gözleri yaşlı alkışlayarak kutlu kılarken, o çelik iradeli insanın da iki damla gözyaşını tutamadığını görebilmiş mi idi?



Üç inek hasreti: Korkunç bir kış günü... Atatürk sabaha karşı şu emri verir: "Bu kış kıyamette memleketin ne halde olduğunu görmek isterim.Otomobille görmeye çıkacağız." Bugüne göre, zaten yetersiz, bakımsız olan yollar kapalıydı, buna rağmen hareket edildi. Öndeki askeri araç dahi karlara saplanıyor, Atatürk'ün arabası, zaman , zaman kendisi de inerek, çekiliyordu. Bir tepe aşılıyor ki, tek başına bir köylünün telaşlı, telaşlı koşuştuğu görüldü, çağırttı, sordu:"Bu havada dağ başında ne arıyorsun?""İneğim kayboldu paşam.""Seni kurtlar yer bu havada.""İneğimi yedilerse ko beni de yesinler.""İneğin kaç lira kıymetindeydi?""Eh, elli altmış kağıt ederdi."Gazi, yaverine emretti:"Bu vatandaşa yüz lira verin, bir de otomobile bindirin."Köylü karşı çıktı:"Sana rastlamak benim talihimdir, ama yine de kendi ineğimi ararım. Verdiğin yüz lira ile iki inek alacağım, benimkini de bulursam eder üç... Bu benim düşümdü. Sana rastlayan bahtlı adamın üç ineği olması çok mu?"

3 Mart 2009 Salı

ATATÜRK' TEN ANILAR
















ATATÜRK' mü, FATİH' mi?

Birgün, İstanbul ve İstanbul'un fethinden konuşulurken, söz tabii Fatih'e geldi. Atatütk'ün tarihin kendi hakkında vereceği hükmü, etrafındakilere sık,sık sorduğu bir gerçektir. Söz sırası kendine geldiğinde, ortaya şöyle bir soru attı. "Tarih, acaba benim mi, yoksa ikinci Mehmet'in yaptığı işleri daha önemli bulacaktır?" Orada bulunanların hemen hemen hepsi "Siz" dediler. Atatürk, "Niçin ?" diye sorunca, genelde hepsi Atatürk'ün Fatih'ten daha büyük olduğunu söyleyip, ispatlamak için de ellerinden geldiğince kanıt toplama yarışına girdiler. Hatta, bazıları " Fatih'de kim oluyormuş" diyecek kadar ileri gidenler oldu.Fakat, ne söylenirse söylensin, verilen cevaplar Atatürk'ü hiç tatmin etmiyordu. Nihayet söz, orada bulunanların en gencine geldi."Efendim, Tarih bir sınav salonuna benzer. Karşısına gelenlere birtakım özel meseleler verir. Neticede verdiği problemleri halledişine ve bundaki başarısına göre birtakım notlar verir. Aşağı yukarı, tarihin sınavına çıkanların hepsi aynı şartlar dahilinde, ayrı ayrı problemler karşısında kalmışlardır. Bunları en iyi çözenler de tereddütsüz on numara almışlardır. Zannımca, tarihin adamı olan şahsiyetlerin karşısında kaldıkları olayları birbirleriyle karşılaştırmakla sonuçlara varmak mümkün değildir. Fatih, karşısına çıkan meseleleri en iyi şekilde hallederek on numara almıştır. Siz de önünüze konan problemleri halletmiş ve on numarayı kazanmış bir tarih büyüğüsünüz" Atatürk, bu sözleri büyük bir dikkatle dinledi ve neticede "Bravo " dedi. Sonra, biraz evvel Fatih'i küçümseyen kişiye dönerek:"Sen halt etmişsin. Ben Fatih'den büyük olabilir miyim? Çok kereler Fatih'in karşısında kaldığı meseleleri düşündüğüm zaman, ben de aynı hal çarelerine varmışımdır. Yalnız, Fatih, benim karşısında kaldığım hadiseleri nasıl hallederdi. Bunu çok merak ederim İkinci Mehmet büyük adamdır büyük..." Not: Münir Hayrı Egeli'den

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...