23 Nisan 2010 Cuma

23 Nisan 2010 Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramı'nın, tüm Ulusumuza hayırlı ve uğurlu olmasını, TBMMeclisimizin, 90 yıl önceki Meclisimiz gibi, kararlı, azimli, adil, Ulus çıkarlarını, ve "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Ulusundur" düsturlarının, ilke olarak unutulmamasını dilerim.

22 Nisan 2010 Perşembe

TARİHİMİZDEN

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ


Burhan Bursalıoğlu


1919 un 19 Matıs’ında, Kurtuluş Savaşiını başlatan Mustafa Kemal Atatürk Ankara’ya gelir. Savaşın kazanılması için, bir meclisin ve bir hükümete ihtiyaç olduığuna inanarak, gereken girişimlere başlar. Son Osmanlı Mebuslar Meclisi'nin kapatılması ve İstanbul'un işgali üzerine, Türk Milletine yayınladığı beyannamede:

“ Yedi yüz senelik Osmanlı Devleti'nin hayat ve hakimiyetinin sona erdiğini, Türk Milletinin medeni kabiliyetini, hayat ve istiklal hakkını ve bütün istikbalini korumaya çağırıldığını” bildiriyordu.

Artık memleketi yönetecek bir makam kalmamıştı.Bunun için de Ankara'da milletin seçeceği temsilcilerinden oluşan, tam yetkiye sahip bir meclis gerekiyordu. Mustafa Kemal tüm birimlere, meclisi oluşturacak olan halk temsilcilerinin seçilerek Ankara’ya gönderilmesini, bir genelgeyle bildirildi. Ayrıca Osmanlı Mebusan Meclisinde iken dağıtılan vekillerin de aynı haklarla,kurulacak mecliste yer alacaklarını, tüm haklara sahip olduklarını bildirdi.

Mustafa Kemal Meclisin açılışı için hazırlıklarla meşgulken bir taraftan da İstanbul Hükümeti ve Anadolu'daki İtilaf Devletleri kuvvetleriyle mücadele ediyordu. Önce, elindeki kuvvetleri toplayarak, elle tutulur birlikler oluşturdu. Afyon ve Eskişehir’de bulunan İngiliz birliklerinin buraları terk etmesine mecbur bıraktı.

Türkiye Büyük Mille Meclisinin açılması , binanın hazırlanması için tüm Ankara halkı imece usulu , el birliği ile çalıştılar. Açık olan çatının kapatılması için, Ulucanlarda ilk okul için getirtilen Marsilye kiremitleri, vatandaşın kucağında meclis binasına getirtirildi. Bunlar yetmedi, halk kendi evlerinin çatılarından söktükleri kiremitlerle binanın çatısı kapatıldı. Okulların sınıflarında bulunan sıralar getirilerek toplantı salonuna kondu. Marangozlar ellerinde tahta, çivi, keser be testereyle gelerek kürsü yaptılar.

Milletin bağrından çıkan milletvekilleri, akıllı, kültürlü, vatan ve yurt sevgisdiyle dolu bağımsızlığına tutkuyla bağlı insanlardan oluşmaktaydı.

Kimisi işgal altındaki İstanbul'dan, kimisi sürgüne gönderildikleri Malta'dan, kimisi düşman güçlerinin kontrolündeki vatan topraklarından zorlu yolculuklar sonunda Ankara’ya ulaştılar.

23 Nisan 1920 Cuma günü, başlarında Mustafa Kemal olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Hacı Bayram Camiinde öğle namazı kıldıktan sonra, hep birlikte merasimle Meclis binasına gelinmiş, orada Vatan ve Milletin selameti ve bağımsızlığı için dua edilmişti. Meclisin en yaşlı üyesi olan Sinop Mebusu Şerif Bey Meclis Başkanlığına getirilmiş, böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi açılarak vazifesine başlamıştı.

Mecliste ilk sözü alan , Ankara Mebusu Mustafa Kemal Mondros Ateşkesinden o güne kadarki , Türk Milletinin geçirdiği mücadele safhalarını anlatarak demiştir ki:

"Hayat demek mücadele, müsademe demektir. Hayatta muvaffakiyet, mutlaka mücadelede muvaffakiyetle mümkündür. Bu da manen ve maddeten kuvvete, kudrete istinat eden bir keyfiyettir."

Aynı gün Meclise verdiği önergede:

1-Hükümet kurmak zorunludur.

2-Geçici kaydıyla bir hükümet başkanlığı tanımak doğru değildir.

3-Milli iradenin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir.

4-Memlekette Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üstünde hiç bir kuvvet yoktur.

5-Kanun yapmak, kanunları yürütmek Büyük Millet Meclisi'nin hakkıdır.

6-Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ayrılan bir heyet hükümet işlerini görecek, Meclis Başkanı bu heyetin de başkanı olacaktır.

Meclis bu önergeyi aynen kabul etti. Böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi bir "Kurucu Meclis" karakterini almış ve yeni bir rejimin temelleri atılmıştı. Osmanlı Mebuslar Meclisi'nden gelen milletvekillerinden birçoğu meclisin adının TBMM. Değil, Osmanlı Mebuslar Meclisinin bir devamı olmasını istiyorlardı. Reddedildi.

Başkan seçimi de mecliste tartışma konusu oldu. Bir heyet Mustafa Kemal'e ordunun başına dönmesini, başkan seçilmemesini önerdi. Bu öneri Mustafa Kemal tarafından kabul edilmedi. Meclis , muhalefete rağmen çoğunlukla Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Mustafa Kemal'I seçti (24 Nisan 1920). Mustafa Kemal'in Başkanlığında ilk Bakanlar Kurulu kuruldu (3 Mayıs 1920). Bu hükümete; Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti denildi.

Milletimizin tarih yolculuğundaki en zor imtihanını geçiren Meclis, kurtuluşa kadar kesintisiz toplanma kararı alarak kimi zaman gaz lambası, kimi zaman mum ışığı altında sabahlara kadar çalışmıştır.

Tüm olumsuz şartlara ve imkansızlıklara rağmen zaferin kazanılacağına olan inanç nedeniyle, zafere ulaşmanın yolu tüm yetkilerin tek elde bulunmasına inanan Mustafa Kemal, meclise verdiği önerge ile, “zafere kadar, Meclisin tüm yetkilerini geçici süre için kendisine verilmesini istedi. Her ne kadar, karşiı çıkanlar olduysa da, oy çokluğu ile yetkiler verildi.

TBMM. görev süresi içerisinde 338 kanun ve 389 karar çıkarmıştır.



Meclis, kapalı oturumlarda çok hararetli tartışmalara sahne olmuştur. Ama, açık oturumlarda birlik ve beraberliğin örneklerini vermiştir. Ulu Atatürk, üstün dehasıyla Meclis'teki çeşitli düşüncede olan millet vekillerini bağımsızlık ve vatanın kurtarılması söz konusu olunca bir araya getirmeyi başarmıştır. Aksi taktirde ne çalışma olur, ne de Vatan kurtulurdu.

Bugün bizler bu Vatan topraklarında yaşıyorsak bunu, Meclis'te hayat bulan milli iradeye ve milli mücadeleyi yürüten kahramanlara borçluyuz.

Meclisimizin hayat bulduğu 23 Nisan, cesaret ve kahramanlıklarla dolu Milli Mücadele'nin Önderi Mustafa Kemal Atatürk tarafından geleceğimizin teminatı çocuklarımıza bayram olarak armağan edilmiştir.

23 Nisan’ların çocuk bayramı olarak armağan edilmesinin bir de hikayesi vardır.

23 Nisan 1920 den sonra, Merclis o günün Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kutlanmasına karar verir. Karardan bir yıl sonra, 23 Nisan günü yaklaşırken, bütün Anklara Egemenlik Bayramını en güzel şekilde kutlamak için yoğun bir hazırlığa girer. Koşuşturmaların başında da, yeni kurulan Öğretmen Okulu mezunları Derneği gelmektedir. Öğretmenler, kutlamaların coşku içinde geçmesi için, kız- erkek ayırımı yapmadan tüm öğrencilerin bir tören alanında toplanması gerektiğini düşünmektedirler. Bunun için o günkü Zıraat Okulunun yanındaki meydanı çam dallarıyla süsleyerek, tüm erkek ve kız okullarına çağrı gönderip, kutlamaya katılmalarını isterler. Zamanın Ankara Valisi ve Milli Eğitişm Müdürü, öğretmenlerin bu kutlama çağrısından hiç hoşlanmaz. Okulları dolaşıp, kızlı erkekli bir kutlamanın yapılmayacağını, bu tür kutlamaya kimsenin katılmayacağını, katılan öğretmenler hakkında tahkikat açtıracağını, hatta işten çıkartılacaklarını söylerler. Karşılaştıkları bu durum, öğretmen okulu mezun öğretmenleri çok üzer. Kendi aralarında toplanıp, ne yapabileceklerini düşünürler. Sonunda bu durumu Mustafa Kemal’e duyurmaya karar verirler. Kutlamalara çok az bir zaman kaldığı için, Mustafa Kemal’e hep yakın olmuş Yunus Nadi’den yardım isterler. Aracılık yapmayı kabul eden Yunus Nadı, hemen Mustafa Kemal’e gidip, yaşananları tek tek anlatır. Y.Nadi’yi dinleyen M.Kemal kısa bir suskunluktan sonra, “Öğretmenler haklı” der ve ekler: “ Bu bayram, bütün çocuklar tarafından kutlanmalı.. Söyleyin, kutlamalara ben de katılacağım “ Vali ve Milli Eğitim Müdürü Mustafa Kemal’in tavrını öğrenince, bütün okulların kutlamalara katılmalarının serbest olduğunu duyurmak zorunda kalırlar. 1921 yılının 23 Nisan günü, Zıraat okulunun önündeki meydan, kız, erkek bütün öğrenciler tarafından doldurulur Sevinç çığlıkları göklere yükselmektedir. Konuşmalar yapılır, şiirler okunur. Kutlamalar coşkuyla devam ederken, M.Kemal de alana gelir. Herkesi selamladıktan sonra, okunan şiirleri dinler. Sonunda kürsüye çıkıp, kısa bir konuşma yapar. “…. Bu bayramın adı Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olsun” diyerek bitirir.

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 1935 de çıkarılan “Ulusal Bayramlar “ yasasıyla resmiyet kazanmıştır.

23 Nisan, bugün her ülkeden çocukların sevgi ve dostluk duygularıyla kaynaştığı evrensel bir bayram haline gelmiştir.

Çocuklarımız, ülkemizin gelişmesi ve demokrasimizin güçlenmesi için birlik ve beraberlik içerisinde çalışarak kendilerine bırakılan bu muazzam mirasa layık olacaklar.

Çocuklarımızın ve Milletimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı en içten dileklerimle kutluyorum.

Başta Meclisimizin ilk Başkanı, Milli Mücadelemizin Önderi Aziz Atatürk olmak üzere kahraman milletvekillerimizi şükran ve minnetle anıyorum.






20 Nisan 2010 Salı

G E Z İ

TURİZM MERKEZİ KİLYOS


Burhan Bursalıoğlu
18 Nisan Pazar günü, İstanbul’da, hava sıcaklığı biraz düşük ama, güneşin aydınlık ve ısıtma enerjisini boşa çıkarmayalım, gezelim diyeyerek, arkadaşım Ahmet Karslı ve eşini Göztepeden, Yeniköy’deki evimize çağırdık. Torunum Şevval’i de yanımıza alarak eşim de dahil 5 kişilik bir grupla, güzel ve açık günü değerlendirmek, karar verdiğimiz Kilyos’ a doğru yola çıkıp, uyanan tabiatın, yeşeren çevrenin saçtığı kokusunu içimize çekmek için, yola çıktık.

Bahçeköy ve Belgrat ormanlarının içinden, baharın kokusunu soluyarak Zekeriya köyü sapağından köy içine girdik. Burası köy değil, bir kasaba havasında. Her taraf villa tipi sitelerle dolmuş. Etraf tertemiz, yollar asfalt, bahçeler çiçek ve çimlerle bezenmiş. Bu güzellikler arasından geçerek Kilyos’a ulaştık.

15 senedir Kilyos’a gitmiyordum. Merkezde fazla bir değişiklik görmedim. Ama etrafta, birbirinden güzel , 2-3 katlı yalı tipi siteler oluşturulmuş. Çoğunun da boş olduğu görülüyordu. Hepsi kışlık olarak yapılmış, ama görüntüye göre yazlık olarak kullanılıyorlar.

Arabamızı park ederek, şöyle bir etrafı görelim dedik. Sahilde, müfettişmişiz gibi etrafı tetkike başladık. Sahil çok bakımsızdı. Taşlar, çöpler toplanmamıştı. Sahile yakın , insanların yüzme yapacağı yerde batan bir geminin iskeletinin görüntüsü çok çirkindi. Kilyos gibi, özellikle İstanbul’un temiz deniz plajının kumsalı geniş ve müşteriye rahat, tehlikesiz şekilde hizmet vermesi gerekirken, kumsaldan çalınarak 1.5 metre yüksekliğinde ve kumsala paralel, boydan boya beton setin neden yapıldığını anlayamadık. Görünüşe göre, Kilyos yaza henüz hazır değil.

Sahildeki kısa gezimizden sonra, dinlenme çayı için çay bahçesine çıktık. Çay bahçesi yüksekte olduğu için, çirkin görüntülü kumsal, batan geminin iskeleti, açıkta, boğaza girmek için bekleyen 20-30 civarında yük gemileri kuş bakışı görünüyorlardı.

Çaydan sonra etrafı gezmeye çıktık. İlk hedef kale idi. Kalenin girişine vardığımızda, iki nöbetçi askerle karşılaştık. Kale içine askeri birlik yerleşmiş. Onun için içeriye giremedik.

“Kilyos kalesi Cenevizliler tarafından yapılmış. Giriş kapısının üzerinde 2. Mahmut’ un tuğrası, her iki yanında da iki top, karşısında 1460 tarihini taşıyan çevre gövdesi 5-6 metre olan çınar ağacı bulunuyormuş. Kalenin burçlarında da, Almanların verdiği Krup Kamalı, çelik topları ve ayrıca etrafta da 8 adet daha top bulunmaktaymış.” Bu bilgileri internetten aldım.

Kilyos, tatil yapacak olan, turistlere ve misafirleri için tam bir tatil cenneti. Hepsi, denizi gören 5 yıldızlı oteller, ihtişamlarıyla, güzellikleriyle, plajların aksine, yaza hazır olduklarını haykırıyorlar.

Kilyos, bir turistin her türlü ihtiyacını karşılayacak alış-veriş mekanlarına sahip. Onun için buraya gelen bir turist pişmanlık duymaz, geri gitmez, başka bir yer aramaz. Çevreyi dolaşmamız biterek arabamızın yanına gelirken, vitrininde mısır ekmeğini gördüğümüz bir fırına girerek, simit büyüklüğünde olan mısır ekmeklernden aldık. Serde Karadeniz’lilik var ya, karadeniz yiyeceğini görünce

dayanamıyoruz. Fırının önünde, beşimiz, kurabiye, kek yer gibi onları bitirdik. Dönüş yolunda, kısa sürelerle uğradığımız ve her biri birbirinden güzel Uskumru, Kısırkaya ve Zekeriya köylerindeki değişimleri ve daha önce bozkır havasında olan yerlerin yeşillenip yüzlerce seranın kurulduğunu gördük. Yol boyunca yazlık ve kışlık yapılan yüzlerce siteler, Sarıyer çevresine çok yatırım yapıldığının işareti idi.

Aynı yollarla ve aynı güzellikler arasından geçerek, gezimizi tamamladık.

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...