22 Kasım 2013 Cuma

KISSADAN HİSSELER






 
KISSALARDAN HİSSELER:))))))))))))
Sözleri ile dünyayı değiştiren 5 Yahudi:


Musa herşey EMİR dedi


İsa herşey SEVGİ dedi



Freud herşey SEX dedi

Marx herşey PARA dedi

Einstein herşey İZAFİYET dedi  

BİR DENİZ YILDIZI HİKAYESİ
Şair ve bilim adamı Lauren Iseley , bir gün sahilde yürüyüş yapıyordu. Uzakta danseder gibi hareketler yapan bir adam dikkatini çekti. Merak edip hızlı hızlı ona doğru yürüdü. 

Yaklaşınca bir gencin yerden bir şey alıp denize attığını ,
sonra birkaç adım koşup aynı hareketi sürekli tekrarladığını gördü.
Biraz daha yaklaşıp genci selamladı ve aralarında şu konuşma geçti:
- Ne yapıyorsun böyle ?
- Okyanusa denizyıldızı atıyorum.
- Denizyıldızı mı ?
- Evet.... Güneş yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları hemen suya atmazsam
az sonra ölecekler.

- Ama görmüyor musun ki , kilometrelerce sahil var ve baştan aşağıya denizyıldızı ile dolu ,
 ne farkedecek ?
Genç adam eğilerek yerden bir denizyıldızı daha aldı , denize fırlatırken:
- Bakın..........................!!!
 Onun için fark etti!

Hiçbirimiz herkesin hayatını değiştiremeyiz, ama en azından bir kişinin, yalnızca bir kişinin biz var olduğumuz için daha iyi halde yaşamasını sağlayabiliriz.:))

 
Küçük bir oğlan çocuğu Tanrı ile karşılaşmak istiyordu. Tanrının çok uzaklarda yaşadığını ve önünde uzun bir yolun olduğunu biliyordu. Böylelikle sırt çantasını çörek ve meyve suyu kutularıyla doldurup yola koyuldu. Evinden üç apartman ileride yaşlı bir adama rastladı. Yaşlı Adam parkta oturmuş güvercinlere yem veriyordu. 
Çocuk adamın ......yanına oturup sırt çantasını açtı. Tam meyve suyundan bir yudum içecekti ki adamın acıkmış olabileceğini fark etti. Çantasından bir çörek alıp adama Verdi. Adam hoşnut bir şekilde çöreği Kabul etti ve çocuğa gülümsedi. Adamın gülümsemesi o kadar muhteşemdi ki çocuk bunu tekrar görmek istedi. Adama meyve suyu uzattı. Adam çocuğa tekrar gülümseyerek karşılık Verdi. Çocuk mest olmuştu! Bütün gün öylece oturup çörek yediler, gülümsediler; tek bir sözcük bile konuşmadılar.
Hava kararmaya başlayınca, çocuk NE kadar yorgun olduğunu fark etti. Ayağa kalkıp bir iki adım yürümüştü ki geri döndü, adama doğru koşup ona sımsıkı sarıldı. Adamsa çocuğa yaşamındaki en güzel gülümsemeyle karşılık Verdi.

Kısa bir süre sonra çocuk evine varıp kapıyı açtı. Çocuğun yüzündeki mutluluğu gören annesi çok şaşırdı. "Seni bu kadar mutlu edecek NE yaptın bugün?" diye sordu annesi. 
"Tanrı ile yemek yedim,"diye yanıt Verdi çocuk. Annesi daha bir yanıt veremeden devam etti çocuk. "Biliyor musun? Tanrı, gördüğüm en güzel gülümsemeye sahip!"

Öte yandan, yine çocuk gibi mutluluktan ışıl ışıl olan yaşlı Adam evine döner. Adamın oğlu babasının yüzündeki huzuru görünce şaşırır.
 "Baba, seni bu kadar mutlu edecek NE yaptın bugün?" 
Adamın yanıtı şu oldu: "Parkta Tanrı ile çörek yedim." Oğlu daha bir yanıt veremeden de devam etti: "Biliyor musun, beklediğimden çok daha genç." 
Çoğu kez bir insanın tüm yaşamını değiştirebilecek bir dokunuşun,
Bir gülümsemenin, güzel bir sözün, kulak verip dinlemenin,
içten bir iltifatın ya DA gösterilen en küçük bir ilginin NE denli güçlü olabileceğinin farkında değiliz.

Karşılaştığımız her insan yaşamımıza belli bir neden için, belli bir süre için ya DA
ömür boyu bizimle kalmak için girer.:)))))
 Hepsini de sevgiyle kucaklayın.....:)))

 
Ben......Zorsa Başarırım...bilirsiniz!!!
Sadece..... İmkansızsa  Biraz Zaman Alacaktır...:)))
Yaşam dediğimiz bu yolculukta; payımıza düşen herşeyin
bizleri tatmin etmesi dileğiyle... :))

 SEVGİYLE  KALIN
RÜYA 

Alıntıdır.

15 Kasım 2013 Cuma

ŞİİR DÜNYAMIZIN DEĞERLERİ - 18 -



ŞİİR  DÜNYAMIZIN  DEĞERLERİ - 18 -

AZİZ  NESİN 
Burhan Bursalıoğlu

20 Aralık 1915'te İstanbul'da doğdu. İki yıl Darüşşafaka Lisesi'nde öğrenim gördü. Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdi. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulu'ndan mezun oldu. Üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullanmak" suçlamasıyla yargılanıp ordudan uzaklaştırıldı.
 Bir süre bakkallık yaptı. Ardından gazeteciliğe başladı. Yedigün, Karagöz ve Tan Gazetesi'nde çalıştı. Cumhuriyet adlı bir magazin dergisi yayınladı. Sabahattin Ali ile birlikte, Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Alibaba mizah dergilerini çıkardı.
 1951'de bir kitapçı dükkanı, ardından bir fotoğraf stüdyosu açtı. 1954'ten itibaren Akbaba mizah dergisinde takma isimlerle mizah öyküleri yazdı.
 Yazın yaşamı boyunda 100'ün üzerinde takma isim kullandı. Kemal Tahir'le birlikte Düşün Yayınevi'ni kurdu.Yeni Gazete, Akşam ve Tanin'de köşe yazıları yazdı. Yazarlığı, Öncü, Yeni Tanin ve "Ustura" isimli bir mizah eki de hazırladığı Günaydın gazetesinde sürdürdü.
1962'de Zübük isimli mizah dergisini çıkardı. 1963'te yayınevinin yanmasının ardından sadece yazmaya başladı. 1972'de Çatalca'da kimsesiz çocukların eğitimini gerçekleştirmeyi amaçlayan Nesin Vakfı'nı kurdu. Kitaplarının tüm gelirini bu vakfa bağışladı. 
1976-1980 arasında her dalda edebiyat ödülleri veren Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı'nı çıkardı. 1979'da seçildiği Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı görevini yıllarca sürdürdü. Sadece Türk edebiyatının değil dünya mizah edebiyatının da sayılı isimleri arasında yer alan Aziz Nesin, düşünceleri ve yazıları nedeniyle siyasi iktidarlardan sürekli baskı gördü, tutuklandı, yargılandı, sürgün edildi, cezaevlerinde kaldı.
6 Temmuz 1995 tarihinde yaşamını yitirdi.
 Öykülerinde Türk toplumunu ayrıntılarıyla yansıtır. Anlatımında halk edebiyatının ana öğelerinden yararlanır. Yer yer masal temasıyla ve mizah aracılığıyla günlük olayları, toplumsal aksaklıkları eleştirir. Türk edebiyatında çağdaş mizah yazarlığı tekniklerini geliştiren, genç mizah yazarlarının doğmasına yolaçan yazardır.


ZORLA

Kendiliğimden şiir yazmadım 
Şiir yazdırttı kendini 
Hiçbir seviyi ben bırakmadım 
Seviler bıraktırttı kendini 

Kaçmadığıma bakmayın siz 
Döğüştümse namus deyip 
Hiçbir kavgayı ben çıkarmadım 
Kavgaya zorladılar beni 

Bu amansız yarışa kendim girmedim 
Soluk soluğa yarışta buldum kendimi 
Gönüllü katılmadım hiçbirine 
İstesem de istemesem de yarışa kattılar beni 

Biliyorum ki yazılan artık yaşanmaz 
Ben yazmak istemedim 
Yaşamak istedim sevgimi 
Kendileri yazdırttılar kendilerini..

 

BİTKİ OLACAKSAM


Bitki Olacaksam 

Çayır çimen olayım 
Aman baldıran değil 
Yol altında kalacaksam 
Gelin arabaları geçsin üstümden 
Çelik paletler değil 
Üstümde çocuklar koşuşsun 
Ne kaçan ne kovalayan 
Askerler değil 
Kerpiç yapacaksanız beni 
Okullarda kullanın 
Ceza evlerinde değil 
Soluğum tükenmez de kalırsa 
Islık öttürsünler 
Aman ha düdük değil 
Kalem yapın beni kalem 
Şiirler yazın sevgi üstüne 
Ölüm kararı değil 
Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında 
Sakın ola ki 
Silahlarda değil.


MERAK


içimde bir merak 
öyle bir merak ki 
ölümümden bir ay sonra 
bir güncük yaşamak 
ve 
dostu düşmanı 
suç üstü yakalamak


HOŞÇAKAL GÜZEL DÜNYAM

Hiç kimse buyur etmedi beni 
Bu dünyada hiçbir yere 
Ama açtım bütün kapıları tekmeleyerek 
Bütün engelleri göğüsleyip yıkarak 
Buyrun dediler o zaman incelikle 
Buyur ettiler 
Ve 
Buyurdum 

Elimden geldiğince görevimi yaptım 
Gülümsedim hıçkırıklarımı boğarak 
Sonunda kimsenin yorulmadığı denli yoruldum 
Artık kapılar açık kalsın 
Bundan sonra gireceklere 
Şimdi dinlenmeye gidiyorum 
Hoşcakal güzel dünyam.


BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİTMEZ

Bütün anneler, annelerin en güzeli, 
Sen, en güzellerin güzeli. 
Onüçünde evlendin, 
Onbeşinde beni doğurdun, 
Yirmialtı yaşındaydın, 
Yaşamadan öldün. 
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum. 
Bir resmin bile yok bende, 
Fotoğraf çektirmek günahtı. 
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro. 
Elektrik, havagazı, su, soba, 
Ve karyola bile yoktu evinde. 
Denize giremedin, 
Okuma yazma bilmedin. 
Güzel gözlerin, 
Kara peçenin arkasından baktı dünyaya. 
Yirmialtı yaşındayken 
Yaşamadan öldün... 
Anneler artık yaşamadan ölmeyecek... 
Böyle gelmiş, 
Ama böyle gitmeyecek!


DOĞUM GÜNÜ TELGRAFI

Sen iyi ki doğdun 
Ben iyi ki yaşıyorum 
Ne güzel şey 
Seni hala seviyorum



BOĞULAN ŞAİR

Senin seyircilerin düşman 
Senin yargıcıların düşman 
Öylesine yenmek zorundasın ki 
Kıl payı bırakmadan 

Sayısız genlerle donatmalısın 
İmgeden kristallerini 
Ki kamaşsın gözleri 
Yüreğinden yansıyan ışıltılardan 

Elmasını öyle yontmalısın ki sözcüklerden 
Bakırı kükürdü çevirip altına 
Ki gözlerini alsınlar da kör olsunlar 
Kanının akkora kesmiş parıltılarından 

Her şair gibi değilsin sen 
İşin zor ki ne zor 
Yargıcıların bakışlarında parlıyor 
Keskin dişleri köpekbalıklarının 
Her şairin bir çalgısı var 
Senin tek çalgından duyulmalı orkestralar 

Her şair senin gibi değil 
İşin zor ki ne zor 
Seyircilerin tırnakları sende 
Yargıcıların dişleri sende 
Her şairin bir sesi var 
Senin sesinden haykırmalı korolar 

Yine de yenik sayarlarsa 
Yok sayarlarsa yine de 
Öylesine yok olmalısın 
Taksınlar nişan diye cinayetlerini 
Şiirin koynundayken suç üstünde 
Seni boğdukları zaman

10 Kasım 2013 Pazar

ÖNEMLİ GÜNLER


75.  Y I L


Burhan Bursalıoğlu

TÜRK  ULUSUNUN  ATASI, SENİ,  HAYAT  VERDİĞİN, DÜNYA  ULUSLAR   ARASINA  ONURLA  ŞEREFLE  KATTIĞIN , HAYATINI  HİÇE  SAYIP,  FEDA  ETTİĞİN  ÇOK  SEVDİĞİN  ULUSUNDAN  SOĞUTMAYA,   UNUTTURMAYA,  ESERLERİNİ  YOK  ETMEYE   ÇALIŞAN,  İNSANLARIN  VAR  OLDUĞUNU,  BU  İNSANLARIN  BİLE BİLE  CUMHURİYETİMİZE  İHANET  ETTİKLERİNİ,  ÜZÜLEREK,  SİZE  ŞİKAYET EDİYORUM.
SİZİN  ARAMIZDAN  AYRILIŞINIZIN  75  YIL  OLDUĞUNU  SÖYLEYENLER  YANILIYORLAR.   SİZ  ÖLMEDİNİZ, İÇİMİZDE  YAŞIYORSUNUZ. TÜRK  GENÇLİĞİ , VERDİĞİNİZ  EMİRLERİN  SORUMLUĞU BİLİNCİNDEDİR. MÜSTERİH  OLUN, İÇİMİZDE  RAHAT  UYUYUN.. 











8 Kasım 2013 Cuma

ŞAİRLERİMİZ


ŞİİR DÜNYAMIZIN DEĞERLERİ -17-

AHMET  KUTSİ  TECER



Cumhuriyet  tarihiimizin  ünlü şairlerinden biridir.
Babasının memuriyeti sebebiyle 4 Eylül 1901'de Kudüs'te doğmuştur. Asıl adı Ahmet olup Kutsi ismi doğduğu yer olan Kudüs'ten dolayı verilmiştir. İlk öğrenimini Kudüs'te bir Fransız okulu olan Kudüs Frers Okulu'nda tamamlamıştır. Ahmet Kutsi, babasının Kırklareli'ne tayini sebebiyle orta okulu Kırklareli'de, lise öğrenimini Kadıköy Sultanisinde tamamlamıştır. Lise sonrası iki yıllık olan Halkalı Yüksek Ziraat Okulu' nu bitirmiştir. Daha sonra Yüksek Öğretmen okulu imtihanını kazanarak iki yıl İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne devam etmiştir. 1925 yılında, Yüksek Öğretmen Okulu bursuyla biyoloji öğrenimi için gönderildiği Paris Sarbonne Üniversitesi'nde felsefe öğrenimini sürdürdü, ancak bu öğrenimini de tamamlayamadan yurda döndü ve tekrar Edebiyat Fakültesi'ne devam ederek öğrenimini tamamladı . 1930'da Gazi Eğitim Enstitüsü'ne edebiyat Öğretmeni olarak atandı. 
Ahmet Kutsi, mecburi hizmetinden dolayı Sivas'a Milli Eğitim Müdürü olarak atandı. Sivas, Ahmet Kutsi için yönünü bulması bakımından önemli bir yer olmuştur. Âşık geleneğinin büyük bir canlılıkla yaşatıldığı bu ilimizde şiirin, çalışmalarının kaynağını bulmuştur. 
Ahmet Kutsi, Sivas'ın Deliktaş Köyü'nden olan Ruhsati'nin bir şiirinde geçen Tecer Dağının adını soyadı olarak almıştır.
Ahmet Kutsi 1931'de Sivas'ta "Halk Şairlerini Koruma Derneğini" kurdu. Bu çalışmalar Halk müziğinin tanınmasında, bu müziğin okula ve radyoya girmesinde önemli bir rol oynadı.
1934'te Yüksek Öğrenim Genel Müdürü oldu. Yedi yıl süren bu görevi sırasında özellikle Devlet Konservatuarı'nı teşkilatlandırdı. 1942'de Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atandı ardından Adana ve Urfa milletvekili oldu. (1942-46) 1941-45 yılları arasında ülkü mecmuasını yönetti. Bu yıllarda köy temsilcileri ile ilgilendi, köy tiyatrosunu inceledi ve Koç yiğit Köroğlu oyununu yazdı.
1948'de Devlet Konservatuarı'na, 1949'da Paris Kültür Ateşeliğine atandı; daha sonra UNESCO ( Uluslar arası Çocuk Yardımlaşma Derneği ) Yürütme Komitesi Türk Delegesi oldu. 1951'de Galatasaray Lisesinde,1953'te İstanbul Konservatuar ında görevlendirildi. 1957'de Güzel Sanatlar Akademisinde estetik dersleri verdi; İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünde ve İstanbul Radyosunda folklor öğretmenliği yaptı.
1966'da İstanbul Eğitim Enstitüsü Öğretmeni iken yaş haddinden emekli oldu; 25 Temmuz 1967'de İstanbul'da öldü ve Zincirli kuyu mezarlığı'na defnedildi. 


NERDESİN

Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar:-Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Âşıkıyım beni çağıran bu sesin.

Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Bu ses rüzgârlara karışır gider.
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana:-Nerdesin?

Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben.
Elverir ki bir gün bana, derinden,
Ta derinden, bir gün bana "Gel" desin


ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA

Orda bir köy var, uzakta,
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.

Orda bir ev var, uzakta,
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da
O ev bizim evimizdir.

Orda bir ses var, uzakta,
O ses bizim sesimizdir.
Duymasak da, tınmasak da
O ses bizim sesimizdir.

Orda bir dağ var, uzakta,
O dağ bizim dağımızdır.
İnmesek de, çıkmasak da
O dağ bizim dağımızdır.

Orda bir yol var, uzakta,
O yol bizim yolumuzdur.
Dönmesek de, varmasak da
O yol bizim yolumuzdur.


ANNELER 

Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna: 
- Tenimde bir yara işler gibisin 
Titrerim rüzgarlar keder vermesin. 

Anneler beşikten der çocuğuna: 
- Acını görmesin gözüm alemde 
Teselli demeksin bana son demde. 

Bütün ümitleri yel alır gider 
Tomurcuk açılır, sel alır gider 
Anneler büyütür, el alır gider.

HALAY

Çekin halay, çalsın durmadan sazlar
Çekin ağır ağır, halay düzülsün.
Süzülsün oyunlar, süzülsün nazlar
İnce beller, mahmur gözler süzülsün.

Tutun kızlar tutun, birleşsin eller
Çalın sazlar çalın, kırılsın teller.
Dönün kızlar dönün, kıvrılsın beller
Uzun, siyah saçlar tel tel çözülsün.

Bakışlar saçılsın kirpiğinizden
Kayan yıldızlar gibi geceki izden
Etekler içinde naz eden dizden
Üzülsün bu deli gönlüm üzülsün.


SENİ SEVİYORUM DEMEK İSTERDİM

seni seviyorum demek isterdim
ölesiye bir duyguyla,
taparcasına dil dökmek
ve saçlarım ağarmadan söylemek isterdim

seni sarmak isterdim sonsuzlukla
delicesine sevmek
bir sarhoş gibi adını sayıklamak 
ve bağırarak kollarında ölmek isterdim 
gülüm ...

BİR TOPRAK İŞÇİSİNE

Sen omuzunda yorgan, elinde torban,
Sen mevsim işçisi, büyük gezginci,
Doğduğundan beri sen, anan, baban,
Orakçı, çapacı, ırgat, ekinci.

Sen, anan, baban...Siz topraksızlar,
Sizi ben tanırım uzun yollardan.
Size en yığın yığın büyük yalnızlar,
Sizi de yaratmış bizi yaradan.

Ekip biçtiğiniz toprak sizindir,
Sizindir zorluğu, derdi, mihneti.
Sizin çektiğiniz derde dar gelir,
Tanrının ambarı olsa cenneti.

Ve cennet, dünyanın kurulduğundan
Beridir Tanrının düşüncesidir.
Sen sabrını yere çaldığın zaman
Bu güzel hülyadan Tanrı ürperir.

Siz ey yığın yığın büyük yalnızlar,
Sizi de yaratmış bizi yaradan.
Ey mevsim işçisi, ey topraksızlar,
Sizin toprağınız size bu vatan.


AHMET  HAŞİM

MERDİVEN
 
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden 
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak 
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak 

Sular sarardı yüzün perde perde solmakta 
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta 

Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller 
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller 
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer 

Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta 
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta   
 



30 Ekim 2013 Çarşamba

CUMHURİYET BAYRAMININ GECE KUTLANMASI




CUMHURİYET  GECEMİZ

Burhan BURSALIOĞLU

2013  yaz  sezonumuz  anlamlı ve coşkulu  bir gece ile noktalandı.

Cumhuriyet’imizin 90. Yıldönümü nedeniyle, Bank-Ev sahil sitesi Yönetim Kurulu, her  29 Ekim’de olduğu gibi  bu sene de, sitemizin sosyal tesislerinde kutlama amaçlı  kokteyl verildi.

Sitemizin yazlıkcılarının çoğu memleketlerine dönmüş olmalarına rağmen gecemize, çevre sitelerden gelenlerle birlikte 150 kişi katılım oldu.

Saat 16.00 dan itibaren,barkavizyondan tüm marşlarımızın  çalınmasına başlandı. Arada bir, beyaz ekranda da Ulu Önder Atatürk’ümüzün resimleri ve  O’na  ait video gösterileri  yapıldı.  Saat 20.00 kadar devam eden yayın,  davetlilerin hazır olması nedeniyle, geçici olarak durdu.

Salon tıklım, tıklım dolmuştu. Her masada dörder, beşer kişilik , tabaklar içinde yiyecekler  konmuştu.

Her zamanki  gibi, neşeli ve sempatik tavırlarıyla,  sitemizin sevilen müdavimlerinden Yılmaz GÜNDOĞAN,  programı takdim ettikten sonra, Yönetim Kurulu Başkanımız  Esin ŞAHİNBOZKIR’I günün anlamını içeren konuşması için mikrofona davet etti.

 
 
Esin Hanımın alkışlarla biten konuşması  sonrasında,  Yılmaz GÜNDOĞAN, saz ve koro  elemanlarını tek, tek ismen  sahneye davet etti.

Şef  (Piyanist)  Mustafa KÖKER

Udlar: Ali YÜCEGÖNÜL, Münire  YÜCEGÖNÜL, Temel GÜR.

Ritim: Özer  ÖKTE  ve Nesrin  KİPMEN

Arkada el sallayan Y.K.Başkanı Esin Şahinbozkır.
Önde oyun oynayan Yılmaz Gündoğan
 
KORO:

Saadet DÜŞLÜOĞLU,  Okşan  MUNANOĞLU,  Müzeyyen  BAŞAR, Esin YAMAN,  Mehmet ÖZEKEN,  Ülkü AVİS,  Sühendan DURAK,  Sami  KÖROĞLU  ve  Gülseren  KÖKER  den oluşmuştu.

Seçilen parçaların tamamı Atatürk’ümüzün sevdiği şarkılardı.

Konacık Belediye Başkanı Mehmet Tosun konuşuyor
 
Saim KÖROĞLU’nuın söylediği   Tatyos Efendinin Hicazkar  Mani oluyor halimi takdire hicabım.

Şarkısından sonra,

Udi  Ali  YÜCEGÖNÜLDEN   Uşşak  taksimi ve devamında,  korodan, Griftzen Asım Efendini n    Uşşak şarkısı

Cana rakibi  handan edersin ‘i dinledik.

 
Daha sonra sıra ile :

Hüseyni  türkü: Havada bulut yok, bu ne dumandır.

Sadettin KAYNAK’ın,  Muhayyer şarkısı:  Çile bülbülüm çile

Rumeli yöresinden:  Bülbülüm altın kafeste

Yine Rumeliden: Evlerin önü handır.

Belediye Başkanı koroda
 
Udi Ali  YÜCEGÖNÜL’de  Hicaz ud taksiminden sonra;

Hicaz Rumeli türküsü: Kırmızı gülün alı var.

Kaptanzade Ali Bey’in Hicaz şarkısı: Eğilmez başın gibi gökler bulutlu efem.

Hicaz türkü: Estergon Kal’ası.

Hicaz Rumeli türküsü: Dağlar, dağlar, viran dağlar.

Hicaz  türkü: Sarı kurdelem sarı.

Bu türküden sonra koro ve tüm davetlilerin iştiraki ile,  10. YIL MARŞI’  bayrakları sallayarak okundu.

Marştan sonra  topluca, yasaklanan ANDIMIZ  ı söyledik.

Koro, Hicaz Türkü Karanfil oylum oylum la programına devam etti.

Belediye Başkanı ve Y.K.Başkanımız Esin Hanım koroda
 
Tam bu sırada,  sitemize çeşitli konularda  yardımcı olan  Konacık Belediye Başkanı  Mehmet TOSUN bey salona girdi.

 
Herkesin elini  sıkarak  bayramımızı kutladı ve sonra günün  anlamı hakkında kısa bir konuşmadan sonra koronun içine girerek, bundan sonraki şarkılara iştirak etti. Daha sonra da çökertme oyununu oynadı.

Hicaz Rumeli türküsü: Pencere açıldı Bilal oğlan.

Hicaz türkü: Şu gelen atlı mıdır?

Yine bir Hicaz türkü: Mayadağdan kalkan kazlar. Bu türküyü  Solo olarak Münire  YÜCEGÖNÜL söyledi.

Son olarak Ankara koşması: Hey hey, yürü dilber yürü ömrümün varı, söylenip oyun oynandı.

Davul ve saz eşliğinde, zeybek oyunları oynandı.

Tekrar marşlarımızı topluca söyleyerek “ NE MUTLU  TÜRK’ÜM  DİYENE “  Atatürk’ün bu veciz  yasaklanan sözü  hep birlikte tekrar edilerek , 29 Ekim Cumhuriyet’imizin 90. Kutlama programımız, “Nice 90 lara  “ temennisiyle sona erdi.

Geceyi düzenleyen  Bank-Ev Yönetim kurulu  Sayın   Başkanı Esin ŞAHİNBOZKIR VE Yönetim Kurulu üyelerine, gecenin düzenlenmesinde emeği geçen, başta Yılmaz GÜNDOĞAN ve çalışanlara teşekkür ediyor,  sonsuza değin Cumhuriyetimizin  devamına olan inancımızı asla kaybetmeyeceğimizi, gerekirse son kanımız akana kadar mücadelelerimize  devam edeceğimizi  gururla beyan  ederim..

 

 

 


 

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...