5 Ağustos 2014 Salı

G E Z İ



İTALYA GEZİSİ


YEDİNCİ  VE  SEKİZİNCİ GÜN 

  
Burhan Bursalıoğlu,

Saat 9 da, ETS  nin otobüsü  ile yola çıktık.

POMPEİ
VEZÜV YANARDAĞI. HALA DUMANI TÜTMEKTE

 Etraftaki  yeşillikli, güzel köylerden, ve hem ihtiyaç hem de alışveriş yapmak için mola verdiğimiz yerleşim yerlerinden  geçerek,  bir zamanlar , bir kentin katili olan , haşmetli  görüntüsü ile Vezüv Dağının yanından geçerek, Pompei’ye vardık.
POMPEİNİN KALE DUVARLARI

MS. 62 yılında depremle sarsılan, MS. 79 da da patlayan ve  şehri  yok eden Vezüv yanardağının eteklerinde uzayan  Pompei şehrin insanları, Vezüv’ün çıkardığı gazdan  boğulup, 6 metre kalınlığa ulaşan küllerin altında kalmışlar. Sonradan yağan yağmur, külle birleşince, insanlar taşlaşmış.
POMPEİ HARABELERİ

25 000  nüfuslu iken, haritadan silinen Pompei  1594 de, yani faciadan 1515 yıl sonra,  bir su kemeri  inşaatı sırasında keşfedilen şehirde, ciddi kazı çalışmaları  1748 yılında, yani  1669 yıl sınra yapılmış.
Bu günkü kalıntılar, taşlaşmış insan ve hayvanlar , o tarihteki kazılardan sonra gün yüzüne çıkarılmış.,
TAŞLAŞMIŞ BİR İNSAN

Taşlaşmış insanlar, cam sandıklara konarak ziyarete açılmış olarak, odalarda muhafaza ediliyor.
Pompei’de kazıdan sonra tüm kent ortaya çıkarılmış. Zenginlere ait şatolar, evler, hamamlar hatta genel evler.Binaların  bir  kısmı yıkılmış, bir kısmı da sonradan onarılmışsa da kullanılmaz halde bulunuyor.
TAŞLAŞMIŞ BİR İNSAN

Örneğin, Vettii evi. Aulos Vettius  Conviva adlı bir zenginin evi. Bu   ev  kısmen onarılmış. Bir çok da  kabartma resimler var.
 Genelde, ne işte kullanılıyorsa, o evin duvarlarında o işle ilgili resim ve kabartmalar bulunuyor.
Soylu Castii’in villası önünde çıplak bir çocuk heykelciği   bulunmakta. 
 
Genelevin  duvarlarında uygunsuz resimler olduğu gibi, caddelerde, özellikle d enizciler için
 genelevin yerini gösterir, caddelerde ok işaretini  yerine erkek uzvu  işaret olarak kullanılmış.
MACELLUM  MEYDANI

Via Dell ABBONDANZA  yolunun iki tarafında hamamlar sıralanmış.

MACELLUM:

Şehrin ticari açıdan önemli bir Pazar meydanı . Ayrıca hamamlar, fırın, genel ev, büyük tiyatro, spor alanları, bahçeli evler, tapınakları, müzeleri buruk bir şekilde izledik.  En çok rağbet gören taşlaşmış insan, hayvan ve ev araçlarıydı.
Öğle yemeğini, yeni şehre inerek yedik.
Yemekten sonra Napoli’ye hareket ettik.
POMĞPEİDEN KALAN EV EŞYALARI

NAPOLİ’

Napoli etkileyici bir şehir. Napoli  körfezinin kıyısına, Kapri, İschia, Procido adalarının karşısında  ve arkasında Vezüv  yanardağı konumunda.
BODUR KULELİ CASTEL NUOVO

Napoli , ünlü sinema yönetmeni  Fellini’nin filmlerine konu olmuş, gerçek İtalya kültürünü tanıma fırsatı  elde edilecek bir kent.
Rehberimiz Davut Bey , önce Duomon’u gezdirdi.
1294- 1323 yılları arasında inşa edilmiş, antik sütunlar ve hükümdarlara ithaf edilmiş heykeller ile, Lanfranco ve  Domenichino’nun resimleri bulunmakta.
NAPOLİ' DE  BİR CADDE

Duomo’ da, MS.305 yılında öldürülen Napoli’nin  koruyucusu Azizi San  Gennaro’nun kalıtları korunuyormuş. Başı, Cappella San  Genaro ‘da gümüş yaldızlı bir büst içinde saklanıyor.
Yılda üç kez, Mayıs’ın ilk Pazar günü, 19 Eylül ve 16 Aralık’ta, mucizevi  bir şekilde  sıvılaşan, şişeler dolusu pıhtılaşmış kanı da  yine burada muhafaza  edilmekteymiş.
Kan sıvılaşmayacak olursa bela geleceğine inanılıyormuş.
Muhteşem tavan resimleri  de  Giodano’nun eserleri
Napoli’de zengin alış veriş mağazalarının olduğu geniş bir cadde var. Alışveriş yapanlar mağazalardan  kolay kolay da ayrılamadı.
DUOMON

CASTEL  NUOVO:

1279 yılında Anjoulu Charles için  inşası başlamış.    Bir zamanlar Ana kraliçe şatosu olarak hizmet görmüş, Bodur kuleleri ile, genelde Aragon tarzında yapılmış.

PALAZZO  REAL:

1600 yılında Domenico Fantna tarafından, İspanyol valileri için inşa edilen bir saray.

GALLERİA  UMBERTO:

1887  de inşa edilmiş. 2. Dünya savaşından sonra yenilenmiş. Görkemli bir iç  mekana sahip. Ünlü insanların heykelcikleri duvarları süslemekte.
Serbest gezi zamanında, deniz kenarına giderek , liman ve plajları seyrettim. Geniş caddeler ve diğer kentlere göre daha yeni sıralanmış 4-5 katlı evler ve geniş meydanlar dikkate değer görüntülerdi.
Geç vakit Napoli’den hareket ederek Roma’daki otelimize vardık.
NAPOLİDE  BURCUMUN ÜZERİNDEYİM

SEKİZİNCİ  GÜN:  CUMARTESİ

Sabah kahvaltı sonrası otobüsümüzle Roma hava alanına  doğru yola koyulduk. 10.30 civarında hava alanına vararak pasaport ve bagaj işlemlerini yaptırdık.
Akşam 18 civarında, tarifeli Pegasus uçağı ile, Sabiha Gökçen  havalimanına indik.

SONUÇ:

İtalya’ya gitmeden önce, Avrupa Ülkelerini, insanların yaşayışlarını, kültürlerini, tabiatın doğal görüntüsünü,   teknolojisini  merak ederdim. 
Düşüncelerimi açıkca ifade edeceğim.
BİR GRUP KILÇIK ANTEN

Bir defa, İtalya’ da yaşayan insanlara acıyorum. Orta çağdan kalma binalarda oturuyorlar. Hava yok, yeşillik yok, estetik yok, kapılarda kocaman kocaman kilitler. Görmedim ama onların mutfaklarının da olmadığını düşünüyorum. Adamlar, çalışanlar, eş ve çocukları ile  piza ve makarnacılarda. İtalya mutfağının  ün yapmış olması halk için değil. Olsa olsa  itibarlı insanlar için.
Yeşillik özlemlerini gidermek için, pencere kenarlarına, balkon  (varsa)  kenarlarına saksılarla çiçek yetiştiriyorlar.
DARACIK SOKAKLARIN HER İKİ YANINDAKİ GÖRKEMLİ, ORTA ÇAĞDAN KALMIŞ BİNALAR HAVA ALMIYOR. O BİNALARIN İÇİNDE İNSANLAR YAŞIYOR.
ÇÖP KOVASI

Şehir  merkezleri dışındaki  köy ve kasabada yaşayanlar daha şanslı. Yeşillikli  ve havadar. Beslenmeleri de tabii.
KEMAN ÇALARAK PARA TOPLAYAN BİRİ

CADDE VE SOKAKLAR ÇOK TEMİZ. HER  7 VE 10  METREDE BİR  DEMİR DÖKÜM  SABİT  ÇÖP  KONTENYERİ   KONMUŞ. DIŞI  HER İKİ YANA AÇILARAK İÇİNDEKİ  KOVA ALINIP BOŞALTILIYOR. ÜSTÜ KAPAKLI VE SİGARA SÖNDÜRME BÖLÜMÜ DE VAR. KÖY SOKAKLARI  DAHİL,  HER YERDE ,  ŞEKLİ BİRAZ  DEĞİŞİK KONTENYERLER  BULUNUYOR.  HALK TEMİZLİĞE  ÖNEM VERİYOR VE UYGULUYOR.

Gezdiğimiz bütün kentlerde  uydu anteni yerine , bizim eskiden kullandığımız  KILÇIK antenleri kullanıyorlar.  Anladığım kadarıyla, televizyon seyrine pek değer vermiyorlar. Kanallarında yabancı  kanallar yok.
MERDİVENLER  YORGUNLUK ÇIKARMA YERLERİ

ÇOK MİKTARDA MOTOSİKLEK VAR.  KADIN, ERKEK, GENÇ , İHTİYAR HEP MOTOR  KULLANIYORLAR.
Otomobiller genellikle küçük. 4 ve iki kişilik. Park sorunu nedeniyle küçük arabalar tercih ediliyormuş.Ayrıca çok çeşitli taşıma araçları kullanılmakta.
ÇALIŞANLARA VERİLEN ÜCRETLER BİZİM HEMEN HEMEN ÜÇ MİSLİNDE. ONUN İÇİN TÜRKİYE’YE GELEN İTALYAN VE AVRUPA HALKI UCUZ TATİL YAPMAKTALAR.

Her ne şekilde olursa olsun yıkılan bir yerin yerine, AVM değil , yeşillik ve çim yapıyorlar.  İtalya’nın en güzel ve yaşanacak bölgesi   Po  ovası   ve  Po  nehri  güzargahı.
TRAFİK POLİSLERİ HER AN YANIBAŞINIZDA

NAPOLİ VE TOSKANADA YÜKSEK YENİ BİNALAR VAR. DİĞER  KENTLERDE,  BİZDEKİ  GİBİ GÖKDELEN VEYA YÜKSEK BİNALAR YOK.

Trafik  sorunlarını halletmişler. Her caddede bir polis arabası görmek mümkün.
Restorantlarda, pastanelerde,  çay hanelerinde garsonlar bahşiş kabul etmiyorlar. Garsoniye yerine göre, % 5  den  % 10  a kadarı faturaya ekleniyor.
ADI ÇIKMIŞ İTALYA PİZASI, BİZİM KAŞARLI, ETLİ  PİDEYE BENZİYOR, AMA CIVIK BİR ŞEY. BEĞENMEDİĞİM İÇİN GENELDE SİPAGETTİ , YANİ MAKARNALARINI TERCİH ETTİM.

Meydanlar ve merdivenler çok olduğu için, gezenlerin dinlenme , oturma mekanları bu merdivenler oluyor.

HAYAT BİZE GÖRE ÇOK PAHALI. BİZİM ALDIĞIMIZ ÜCRETİN  3-4 MİSLİ FAZLASINI ALIYORLAR.  ORADA YURO GEÇİYOR. YURO DA BİZİM PARAMIZIN YAKLAŞIK  ÜÇ KATI.  BİR KÜÇÜK SÜ ORADA 1.5 – 2  YURO. ÜÇ TOP  DONDURMA  15  YURO   TEKSTİL ÜRÜNLERİ NDEN, BİR TAKIM ELBİSE, BİZİM MAHMUTPAŞA AYARINDAKİ MAĞAZALARDA  600 YURODAN BAŞLIYOR.

Parlamento binasının etrafını gezerken  öğle paydosu zamanına rastgelmiştik. Çevredeki          pasta haneler ve bizdeki çay bahçeleri gibi bahçelerde, o sıcakta takım elbiseli ve kravatlı vekiller oturuyorlardı. Tıpkı bizimkiler gibi (!).
RESTORAN ÖNLERİNDE, GİTAR, KEMAN ÇALARAK BAHŞİŞ TOPLAYANLAR VARDI. 
HÜNERLİ DİLENCİ

Bizdeki dilenciler ellerini açıp yalvararak para isterler. Orada da dilenci var ama, kendi buluşlarını gösteren becerilerini           sergileyerek para topluyorlar. Esmer vatandaşlar, özellikle Afrikadan gelenler boş gezmeyip hepsi ticaret yapıyorlardı.
MODERN DİLENCİLER

BENZİN İSTASYONLARI ŞEHRİN DIŞINDA İDİLER.
 Bizdeki gibi yoğun trafik yok.  Yayalara saygılılar. Karşıdan karşıya gececek bir yayayı gören şoför durarak yayanın geçmesine müsaade ediyor.

Halk mutlu görünüyordu. Ama ben onlar için üzülüyorum.  Çünkü biz, Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz. Halkımız mutlu olmasa da yaşadığımız memleketimiz Dünyanın en güzeli. 



 SON

NOT:  DAHA SONRA İTALYA'DA ÇEKTİĞİMİZ RESİMLERİ YAYILAYACAĞIM.

31 Temmuz 2014 Perşembe

GEZİ





ALTINCI  GÜN:      PERŞEMBE

Burhan Bursalıoğlu


Program gereği  altıncı gün göller bölgesine  gitmek gerekiyordu. Biz Roma’da kalıp  Roma’yı daha çok tanımak için gruba katılmadık.
Koleziyumun dıştan görüntüsü
O sabah,  ben eşim, kızım, damadım gelinimiz Sevim’le otelden çıkarak 40-50 dakika yürüyerek  yer altı metrosuna ulaştık. Fazla yürümemizin sebebi, otelimizin Roma haritasının dışında olmasındandı. Etrafı seyretmek için yürümeyi tercih ettik.
Koleziyumun içi
Kolezyum’a yakın bir istasyonda indik. İkinci kez kolezyuma gitmemizin amacı içeriye girme isteğimiz di. Sabah olmasına rağmen kuyruklar kıvrım kıvrım uzuyordu. Benden başka  kimse girmeyi istemedi. Damadım tüm gişeleri dolaşarak en kısa kuyruğa girip  17 yuro karşılığı bir bilet alarak içeri girdim.
Koleziyumun iç görüntüsü

Aslına bakılırsa değmezmiş. Kolezyumun  meydanı yok. Labirent gibi  kanallar  ve vahşi hayvanların barındığı kafesler.Yıkık duvarlar onarılmamış. Onarılıcak gibi de değil. İmparator Vespasianus tarafından 8 yılda yapılan ve 55 bin kişilik bu dev yapının onarımı için İtalya bütçesi yetmez. Yetse de orijinalı gibi olmaz.
Koleziyumun içi
Kolezyum, ölümcül gladyatör savaşları ve vahşi hayvanların dövüşlerinin izlenmesi  amacıyla yapılmış. İmparator ve  zenginler tarafından, genellikle popülerlik kazanmak  içinmiş. 9 bin vahşi hayvan öldürülmüş.
Kolezyum resim çektirmek  için  iyi  bir  fon oluşturabilir.
O günü dolaştığımız ve gördüğümüz tarihi yapılar birbirinden uzak yerlerde idi. Yaya dolaşmayı, etrafı  seyretme bakımından tercih ettik.
Gördüklerimizin içinde  önemli olanlarından, sırası ile değil de karışık olarak, kısa kısa, aklımda kaldığıyla anlatacağım.

PİAZZA  NAVONA: - NAVONA MEYDANI.

Bir zamanlar, Roma stadyumunun bulunduğu yer. Sokak ressamları ve falcıların iş merkezi olmuş. Ayrıca, Lorenzo Bernini’nin meşhur 4 ırmak havuzu da bu meydanda.

PANYHEON:

Bütün tanrıların tapınağı. Kentin iyi korunmuş antik yapılarından biri. MS. Birinci yüzyılda İmparator Hadrianus tarafından inşa ettirilmiş.
Pantheon çevresinde ki sokaklar labirent gibi. Turistlerin tercih ettiği yerler. Ayrıca, burada parlamento binası, hükümet daireleri, borsa  bulunmakta. Kısaca, şehrin finans ve politika merkezi  durumunda.
Meydanda, Berninin sırtında, Mısır dikili taşını taşıyan fil heykeli de buradadır.


CASTEL  SANT’ ANGELO:

Tiber  nehrini, Hadrianus’un, MS. 134 tarihli köprüsü.  Pons Aelius’un kemerlerini de içeren Ponte Sant’  Angelo üzerinden geçtiğimiz   köprü,  Tiber nehri  üzerindeki  köprülerin en güzeli imiş.
1598 – 1660  yıllarında, Bernini ve öğrencilerinin  yaptıkları, her biri İsa’nın çarmıha gerilişinden simgeler taşıyan on melek heykeli köprünün korkuluklarını süslemekte. Ayrıca, burada gerilen iplere, niyet tutulup çaput ve akla gelen her şey asılabiliyor.

CAMPO  DE  FLORİ  VE  ÇEVRESİ:

17. yüzyılda halka açık idamların infaz edildiği Campo De’Fiori   çevresi , meyve, sebze ve çiçek pazarı haline gelmiş.
1600 yılındaki, karşı reform sırasında, canlı canlı yakılan Filozof Giordano Bruno’un, düşüncelere dalmış heykeli, meydanın kanlı tarihini anımsatır gibi  durmakta.


CONSTANTİNUS  TAKI:

MS.315 yılında, Costantinus’un, imparatorluğun başkentini Bizans'a taşımadan önce Milvian köprüsü savaşındaki zaferini kutlamak için inşa edilmiş.

PALAZZO NUOVO (Yeni  saray):

Piazza ve Aracoeli kilisesinin köşesindeki, Palazzo Nuovo nun yapımına 1603 de başlayıp 1654 yılında tamamlanmış. 1734 yılında da halka açılmış.

CAMPELLA  SİSTİNA – SİSTİNA ŞAPELİ:

15. yüzyılda  5. Sixtus için  inşa edilen Campella Sistina  20 yılda tamamlanmış.
Bugün, Kardinallerin Papa seçmek için toplandıkları yer olarak kullanılıyormuş.

Şapelde, insanın  Kitabı  Mukaddes’te  yer alan öyküsü, üç  bölümde  betimlenmiş. Ademden Nuh’a, yasanın Musa’ya verilmesi, ve  İsa’nın doğumundan Son Yargıya kadar olan bölümler.

Tavanın ortasına doğru, Adem’in yaradılışında ileri doğru uzatılmış parmak görülüyor.

Ayrıca, burada , Mısır, Roma, Ronesans, ve barok eserlerinin  arasında, Michelangelo, Rafaello, Caravaggio ve Canova gibi sanatçıların eserleride bulunmakta.


Ayrıca Roma gezimizde, S.Pietro İn Vinceli, piazza del Cinquecento, Quirinale,  Trinita dei Monte, Fontana di Trevi, Piazza Del  Popolo, Tempio Adriano ve Piazza del Trubiunal, gibi meydan, kilise ve  tarihi vasfı taşıyan binaları gezdik.
Geç vakit yorgun argın otelimize dönerek, Pompeinin hayaliyle uykuya daldık.


Roma’da bu son gün programında Pompei ve Napoli vardı.

 DEVAM  EDECEK

23 Temmuz 2014 Çarşamba

G E Z İ



İTALYA  GEZİSİ

                                                                                                         
                                                                                        BEŞİNCİ  GÜN - ÇARŞAMBA
Burhan Bursalıoğlu

BEŞİNCİ  GÜN: ÇARŞAMBA
Floransa’dan  saat 8.30 da ayrılarak 260 km. lik yolu kat ederek  Roma’ya  vardık.

ROMA

Roma, engebeli bir bölgede  7  tepe üzerine kurulmuş bal renkli çeşmelerin şehri   veya Augustus tarafından yaratılan mermerler şehri de deniyor. Efsaneye göre, Roma, MÖ. 753 yılında REMUS  ve  ROMİLUS tarafından kurulmuş.
Roma, 1821 yılından itibaren, İtalya Cumhuriyetinin başkenti ve  Papalığın ikamet yeridir. Batı uygarlığının beşiği ve Katolik dininin kalbi olan Roma, bugün İtalya’nın siyasi,  idari  ve kültürel hayatın  merkezidir.

Roma’ya geldiğimiz andan itibaren, önce, Colosseum’u n  dışının heybetli görünüşünü seyrettik. İçeri girmek istedikse de  yüzlerce metrelik kuyruklarda zaman harcamayalım diye girişi ertesi güne bırakarak Venedik Meydanına gittik.

VENEDİK  MEYDANI:

Roma’nın merkezi. Vatikan’ a yakın. Ayrıca şehrin ulaşım ağlarının da  ana duraklarının başında gelir. 2. Vittoriano anıtı ve  Palazzo Venezia  (Venedik sarayı) da  bu   meydandadır.
Oradan   İspanyol  merdiven lerine,  Vatikan   ve  San Pietro Bazilikası’na, Aşk çeşmesine  gittik.

İSPANYOL MERDİVENLERİ:

İspanyol elçiliği bu meydanda  yer aldığından adına “ İspanyol   merdivenleri “ denmiş. Bu merdivenlerin çevresinde bulunan alışveriş mağazalarının pahalı ve sosyetik oluşu nedeniyle oldukça fazla turist çekmektedir.
1720 de  yapılan merdivenler,  16. Yüzyıl tarihli Fransız kilisesi Trinita Dei Monti’ye de çıkıyor.
Halk tarafından bu merdivenler, baharda açelyelerle süsleniyormuş.

AŞK  ÇEŞMESİ:   ( Trevi  çeşmesi)

Aşk çeşmesi, eski Palazzo Poli’nin ön cephesi olup, kayalar, çeşmeler ve havuzlar cümbüşü içindeki  mitolojik yaratıklardan oluşuyormuş. Geceleri de ışıklandırılıyormuş. Üzerindeki Tritonların bindiği iki kanatlı denizaltının çektiği, bir deniz kabuğuna binmiş dev bir Neptün figürü yer alır. Şaha kalkmış at, denizin hırçınlığını, sakin olanı ise dinginliği simgeliyormuş.
Aşk  çeşmesinin diğer bir özelliği de turistlerin niyet ederek,  dilekleri   için suya para atmalarıdır.  Bozuk para , sağ elle sol omuzun üzerinden çeşmeye atılıyor. Zaman zaman toplanan paralar kızılhaça veriliyormuş.
Biz gittiğimizde onarım olduğu için çeşmede su yoktu.

SAN PİETRO BAZİLİKASI:

1656 İle 1667 yılları arasında Bernini  tarafından, 284  traverten sütunu ve tepelerinde azizlerin 140 heykelinin bulunduğu 88 gömme sütunu ile yapılmış. Elipsin ortasında, Caligula’nın Mısırdan getirdiği 25 metre yüksekliğinde ki kırmızı granit dikilitaş bulunmaktadır.

VATİKAN:

Hiristiyan dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan, Dünyanın en küçük devletidir. Normal   900 civarında olan nüfus, turistlerle 2000 ni geçmektedir. Vatikan, çevresi  yüksek duvarlarla çevrili ve kameralarla izlenmektedir.
Vatikan Devleti Monarşıyla yönetilmektedir.

Devlet başkanı Papadır. Her söylediği yasa hükmündedir.
Papa, devlet başkanlığı dışında da, Katolik mezhebinin ruhani lideridir.

Vatikan’ın 100 kişiden oluşan küçük  bir ordusu vardır.
1929 da Musolini ile imzalanan antlaşma sonunda, bağımsız ve egemen bir devlet olmuştur.

Vatikan’ın 200 den  fazla gazetesi, 154 radyo istasyonu,  49  TV  kanalı bulunmaktadır.

Bütçesi, Katoliklerden kesilen kilise vergisi, aidatlar, bağışlar, hisse senetleri,  şirket gelirleri, bankacılık ve faiz gelirleri, hediyelik eşya satışları ve reklam gelirlerinden oluşmaktaymış.

Vatikan’a  girdiğimizde, çok büyük bir meydan ve etrafında heybetli binalar.  Ana kiliseye girmek için  kuyrukta bekleyen  yüzlerce insan.

Papa’nın bulunduğu binanın kapısında  kırmızı giysileriyle nöbet tutan iki asker.


Kilisenin içini anlatmak mümkün değil. Görmek lazım.

15 Temmuz 2014 Salı

GEZİ




İTALYA  GEZİSİ


DÖRDÜNCÜ  GÜN:  SALI

Burhan Bursalıoğlu

 Kahvaltıdan sonra  otobüsümüzle, Antik Etrüsk  medeniyetinin doğduğu  ve eskiden beri  bağımsız, hatta Roma ve diğer bölgelere karşı açıkça soğuk tavırlar sergileyen  Toskana kentine gittik.
Gelişmeyi simgeleyen, surlarla çevrili  villa ve şatolar, Galileo gibi seçkin bilim adamlarını desteklemiş olan Ronesans’ın önemli  sanat hamilerinden  Mediciler için inşa edilmiş, etkileyici  şatolar ve  villalar, Toskana’nın  tarihi belgeleri niteliğinde görülmektedir.

Toskana gezimiz üç ana ayaklı oldu. Önce’San Gimignano’ya, sonra Pisa ve son olarak da Sıena’ya gittik. Bu  yolculuklarda  bazı köy ve yerleşim yerlerinde molalar vererek, hem ihtiyaç giderildi, hem de yörenin yetiştirdiği yiyecek ve  sembol olarak gördükleri turistik eşya alış verişi yapıldı  

SAN  GİMİGNANO:

12 ve 13. Yüzyıllardan kalma bu kasaba ,Toskana’ın en güzel dağ kasabalarından biridir. Kulelerin oluşturduğu  bir yer. Aynı yüzyıllarda soylu aileler  tarafından inşa edilen şehrin merkezi, Cisterne olarak kabul ediliyor. Meydan alış veriş merkezi. Gezerek alışverişler yapıldı.  Buradaki kuleler, ticaretin getirdiği üstünlüğü ve saygınlığı simgeliyor.  Kulelerin sayısı 70 şi bulmuş. Ancak 14.  Yüzyılda, Floransalı istilacıların hücumuna uğrayan Gimignano’da  kuleler yıkılarak sadece 14 dü ayakta kalabilmiş.

PİSA:

11  ve  13. Yüzyıllar, Pisa İparatorluğunun en parlak dönemi olmuş. Kurduğu güçlü donanma ile Akdeniz de yaptığı ticaretten kazandığı para ile yörenin en zengin kırallığı oldu. Bu gün , hala ayakta duran Duomo,Vaftizhane ve eğik kule gibi muhteşem yapıtlar  o dönemin eserleridir.  1284 de, Cenova’ya yenilen  Pisa  imparatorluğunda çöküş başlamış ve 1406 da Floransaya da yenik düşünce İmparatorluk çökmüş.

PİSA  KULESİ – EĞİK KULE:

Zemini, en dip, minerallerden oluşan kum, üstünde gri mavi kil, daha üstünde de taşlı molozlu, killi  alüvyonlardan oluşan zeminde, 1173 de yapımına başlanan kulenin ikinci katı bitince, kule eğilmeye başlamış. İnşaat durmuş.  Yapılan iki katın yıkılması beklenmiş. 60 yıl beklemişler. Kule yıkılmamış. 60 yıl sonra  3. Kat yapılmış. 15 yıl beklenmiş. 

Her yapılan kattan sonra 10- 15 yıl beklenmiş. Nihayet 177 yılda pisa kulesi tamamlanmış.
En üst kat, eğimin tersi yününde yapılmış. Yıkılmasın diye.
20. yüzyılda , ana akstan  4.5 m. Kayınca 1990 da ziyaret yasaklanmış. 2001 de, kaymanın ters tarafından toprak alınınca, kule o tarafa doğru yaslatılıp yüzde on düzeltilerek dengelenmiş. Daha sonra da ziyarete açılmış.
Kulenin bulunduğu  Miraceli meydanına  “Mucizeler meydanı” da denmektedir.

VAFTİZHANE: 

Mucizeler  meydanında, eğik kulenin  yanında 1152 yılında yapımına başlanan Vaftizhane mali sıkıntılar nedeniyle 100 yıl ara verilmiş ve  nihayet Giovanni  tarafından  1260 da tamamlanmış. İçinde  Yahya’nın heykeli bulunmakta.
Bronzdan yapılan, yarı at, yarı ejderha heykeli burada bulunmaktadır.Giovanni ve Duamonun  fildişi oyma eserleri de burada  sergilenmektedir.
Pisa gezimizde bizi çok duygulatan bir konuyu açıklamak istiyorum.  Eğik kuleye, yani pisa kulesine ve Mucizeler meydanına giderken ana caddede üstü  kapalı  tezgahlarında, çevrenin turistik eşyalarını  satan satıcılar vardı. Otobüsümüzün önündeki ETS TUR  levhasını görünce, sanki   sihirli

 bir el değmiş  veya biri komut verilmiş gibi tüm satıcılar içerden Atatürklü Türk Bayraklarını çıkararak tezgahlarına asıp  Türkiye lehinde slogan atmaya  başladılar. Özellikle söyledikleri  “HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞ” “ EN BÜYÜK ATATÜRK, BAŞKA BÜYÜK YOK”gibi. Şaşırmıştık. Biz de onları alkışladık. Dönüşte alış veriş yaparak, onları memnun ettik.

SİENA:

Siena, orta çağlardan kalma, dar sokaklı, kısa kısa caddeli bir kent. Buna karşılık, Avrupa’nın en büyük meydanı  kabul edilen Campo meydanı burada.
ÇAN  KULESİ

Toskana ve  Siena, bizdeki  Aşiretlere benzer aşiretler tarafından  yönetiliyor.  Burada 14 aşiret var.  Sadece  sporda ve ortak yarışmalarda rekabet içindeler. Onurlarına çok bağlılar.
PİEZZA  DEL  KAMPO

Aşiretler her yıl iki kez, 2 Temmuz  ve  16  Ağustos’ta Palio adlı  festivallerde at yarışı düzenlerler. Aşiret mensuplarının tüm amacı Palo yarışını kazanmak  . Yukarıda tarihlerini verdiğim festival öncesinde,   kura ile  14 aşiretten  10 aşiret yarış için seçilir. Çıplak atla, Dünyanın en büyük meydanı olan Del  Campoda yarışırlar. Meydan zeminin, taş-tuğla oluşu ve çok keskin  virajları  olduğundan, zaman zaman, virajı alamayan jokey atı ile birlikte bariyerlere çarparak yaralanıyor veya ölebiliyor. 3 turu bir buçuk dakikada almak mecburiyeti var. Onun için yarışçı, zeminin taş, virajların keskin olmasına aldırmaz. Tüm  amacı YARIŞI KAZANMAKTIR.
Binlerce seyircinin izlediği festival  öncesinde, Contrada kilisesinde at binicileri  kutsanır, renkli gösteriler, kostümlü resmi geçitler ve yoğun bahislerin ardından, rakipler arasındaki  yoğun  çekişme ile yarış başlar.
Yarışı kazanan yarışçıya dolayısı ile yarışçının aşiretine  sadece bir flama verilmekte. Aşiret mensupları kazandıkları flamanın kutlanması aylarca sürermiş.
PALAZZO  PUBBLİCO:

Gotik tarzında olup, Belediye sarayı olarak görev yapıyor.  1342 de tamamlanmış. 102 m. Boyunda çan kulesi bulunmaktadır.  B u kule, İtalya’da , orta çağda inşa edilen en yüksek ikinci kuledir.
PİAZZA DEL  CAMPO:

Yukarıda  adı geçen ve yarışların olduğu  meydan  genelde bir Pazar yeri imiş. 1293 yılında Siena’nın  yönetimini elinde bulunduran Dokuzlar Konseyi, büyük bir kent yaratma isteği nedeniyle  kırmızı tuğla kaldırımlı meydanın yapımına 1327 de başlanmış ve 1349 da bitirilmiştir. Meydan, Dokuz konseyin otoritesini yansıtmak için dokuz dilim şeklinde yapılmıştır. Meydanın yapımından sonra,boğa güreşleri ve idamlar yapılmış.
Verilen serbest  dolaşımdan sonra akşam  floransa’daki otelimize dönerek, ertesi günü gideceğimiz Roma’nın düşlerini kurduk.


DEVAM  EDECEK







8 Temmuz 2014 Salı

G E Z İ




İTALYA  GEZİSİ                          ÜÇÜNCÜ  GÜN


Burhan  Bursalıoğlu

Venedik ziyaretimiz bitmişti.  Üçüncü gün, yani Pazartesi gününü sabahı kahvaltıdan sonra saat 9 da  hareket ederek  250 km. yolculuktan sonra Floransa’ya vardık.
İtalya’nın en verimli toprakları olan ve zıraatın  üçte ikisini karşılayan Po Ovasından geçerek , Dante, Petrarca ve Machiavelli gibi yazarların yanında, Batticelli, Michelangelo ve Donatellio gibi usta ressamların, heykeltıraşların yetiştiği kente vardık.
15. yüzyılda, Ronesansın da başlatıldığı kenttir Floransa.
Şehirde önce şehrin merkezi ve odak noktası olan  Doumo’ya uğradık. Buraya  Kadedral veya heykeller meydanı da deniyor. Her tarafta Ronesasın ve daha sonraki zamanlarda yapılan tüm heykeller  burada bulunmakta. Her heykelinde bir hikayesi var.
SİNYORLAR MEYDANI

SANTA  MARİA  DEL  FİORE KATEDRALİ:

1260 yılında mimar  Armolfo di  Cambio tarafından yapımına başlatılmış. Yeşil, beyaz ve pembe renkli Toskana mermerinden, Neo Gotik tarzında olup, 600 yılda ancak tamamlanabilmiş.
414 basamaklı  yukarısında çan kulesi bulunmakta.
Donatello, Mchelangelo’nun bitmemiş pietasını, Katedralin müzesi   olan Museo  Dell ‘opera, Del  Duomo da buradadır.
12. yüzyıldan kalma , Romanesk, San Giovanni vaftizhanesinde klasik sekizgen biçim korunmuş.
Floransa’nın en eski yapısı olan vaftizhanenin rölyeflerle süslenmiş bronz kapılarından güney kapısı 1300 yılında Andrea Pisano tarafından Gotik tarzında  yapılmış. Yukardaki rölyeflerde San Giovanni Battista’nın hayatı, aşağı bölümde ise 8 adet hiristiyan fazileti resmedilmiştir.
Lorenzo Ghiberti tarafından yapılan Kuzey kapısInda, İsa’nın hayatını anlatan sahneler bulunmaktadır.
Doğu kapısı, Michelangelo tarafından Cennetin kapısı olarak adlandırılıyor.

MEDİCİ  SARAYI:

15. yüzyıl tarihli  Plazzo Medici  - Riccardi oldukça görkemli bir bina olup, bugün  Floransa Valilik binası olarak görev yapmaktadır.

SAN LORENZO  KİLİSESİ:

 Medici Sarayının hemen yakınında yer alır. Kilise, Doumo’nun kubbes i üzerinde çalışmaya başlamadan önce Brunelleschi tarafından tasarlanmış.
İçeride atların önündeki zeminde Medici hanedan arması görülüyor.
Kilisenin  hemen yanında, Biblioteca, 1524 yılında  yaptırılmış ve Michelangelo nun tasarladığı merdivenlerle de ünlüymüş.
SABİNE KADINLARININ KAÇIRILIŞI


SİNYORLAR  MEYDANI – PİAZZA DELLA SİGNORİA:

Şehrin sosyal ve kültürel merkezi. 1299 dan beri, belediye sarayının bulunduğu meydan  her zaman canlılığını muhafaza etmekte imiş. Sebebi de,  ünlü Uffizi’nin  bu meydanda olması imiş.
Meydanın  güney ucunda 14. Yüzyıldan kalma Loggia  della Signoria, şehrin kurucularının trübünü olan yapı, daha sonra İsviçreli paralı askerlerin muhafız odası  ıolmuş.  Burada Benveuto  Cellini’nin başyapıtı  Preseus dikkat çekiyor.  Giambologna’nın Sabin kadınlarının kaçırılışı Mediciler tarafından bağışlanmış.
Açık hava galerisinden farksız olan meydanda, girişin solunda Donatello’nun  Floransa Aslanı  Marzocco’nun kopyası bulunmakta, onun yanında, başı kesilen Tiran’ı betimleyen Yudit ve Holofernes bulunmakta. Bandinrlli’nin 16. Yüzyıl Hercules ve Cacus heykeli  bulunmakta.
Barok çeşmenin  yakınlarında yere işlenmiş bir plakada da, Savonarola’ın kazıkta yakıldığı yeri göstermektedir.
DUOMO VE VAFTİZHANE

LOGGİA DEİ  LANZİ:

14. Yüzyılın sonlarında inşa  edilmiştir.  Bugün bir Açıkhava müzesi  durumunda  olup, önceleri toplantı yeri olarak kullanılıyorken daha sonra Küçük Lanzi Cosimo muhafızlarının odası olarak kullanılmış.
Antik ve Ronesans  heykelleri bulunmaktadır. Loggiada  sergilenen en önemli eser,  Benvenuto Cellini tarafından yapılan “PERSEUS’UN Medusa’ nın başını kopardıktan sonra havaya kaldırması”  sahnesidir .  
SANTA  CROCE KİLİSESİ

SANTA CROCE. ( KUTSAL HAÇ KİLİSESİ)

Floransa’nın  eski meydanlarından bulunan kilise 13. Yüzyılın sonuna doğru Armolfo di  Cambio’nun tasarladığı bir yapı olup, Neo-Gotik ön cephesi 1863 yılında  eklenmiştir. Miçhelangelo, Ghiberti, Mach iavelli, Galileo bve Rossini’nin mezarlarına ev sahipliği yapmaktadır.
PONTE VECCHİO  


PONTE  VECCHİO  -ESKİ KÖPRÜ:

14. Yüzyılda tarihlenen ve üzeri kapalı olan köprünün Dünya’da bir başka eşi yokmuş. Köprünün her iki yanında da 16. Yüzyıldan itibaren kuyumcu dükkanları bulunmsaktadır. Bu dükkanlar ilgi ile izlenip alış veriş yapıldı.

Daha sonra verilen serbest zaman sonrasında, yorgun argın otelimize döndük.

DEVAMI  VAR

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ