ÖĞÜNMEYİ HAK EDEN KENTİMİZ
Burhan Bursalıoğlu
Balıkesir Necati Bey
Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü
mezunlarının her yıl yaptıkları 3 gece 4 günlük
mutat toplantıları bu yıl, 5 – 8 Mayıs arasında Eskişehir'de yapıldı.
Geçen yıl Balıkesir
Gönen’de yapılan toplantıya da katılmıştım. Galiba Eskişehir adı , katılanları
ikiye katladı. Yaşları 70 in üzerinde,
155 delikanlı katıldı. Bu yazımda sizlere Eskişehir’in gezilip, gördüklerimizi anlatmaya çalışacağım.
Yöneticiler, gezi programı düzenlemelerini JAN LİMA
adlı turizm şirketine vermişler.
GENÇLİK MERKEZİ |
5 MAYIS 2014 PAZARTESİ:
5 Mayıs öğle saatlerinde ANEMON adlı otelde ağırlanmaya başlandık. Yerleşme ve dinlenmeden sonra saat: 16 da tur
otobüslerine binerek, bir zamanlar hal
binası olarak hizmet veren, sonradan harabeye dönen binanın restorasyonundan sonra “HALLER
GENÇLİK MERKEZİ” adı ile, içinde hediyelik eşya, tatlıcı dükkanları, kafeler,
butik mağazaları, büfeler gibi iş yerlerinin bulunduğu sevimli bir mekan
durumuna getirilen bu yere geldik.
Ortada kurulmuş masalara oturarak, Mazlumlar
muhallebicisinin, Turizm şirketinin ikramı olarak, Eskişehir’in su
muhallebisini yedik. Kısa alışverişten sonra, Odun pazarı olarak bilinen, şimdi
ise birçok etkinliklerin yapıldığı bölgeye gittik.
Safranbolu evlerine benzer evlerin aralarından yürüyerek,
1525 yılında yapılan, Kurşunlu Camii ve Külliyesinin içinde sergilenen lüle
taşı sergisini gezdik.
Akla gelebilecek her şeyin lüle taşı ile yapılması, lüle
taşının Eskişehir’ li lerce ne kadar
değerli olduğunu anladık. Bu taş sayesinde Eskişehir büyük gelirler elde ediyor.
Aynı bölgede ATLIHAN EL SANATLARI ÇARŞISI na gittik. Lüle
taşı ve cam sanatının icra edildiği atölye ve satış mağazalarını
gezdikten sonra, saat 19 civarında otelimize döndük.
Saat 20 de tanışma
kokteyinden sonra, açık büfe akşam
yemeğini de yiyerek istirahata çekildik.
6 MAYIS
2014 SALI:
Salı sabahı kahvaltıdan sonra, saat 9 da tur otobüslerimize
binerek , 70 km. mesafedeki Çifteler
ilçesine hareklet ettik.
Yoldan, Çifteler Köy Enstitüsü ‘nden 1947 mezunu , emekli öğretmen İlyas KÜÇÜKCAN ‘ı da alarak,
Mahmudiye’de bulunan, 1954 de
kapatılan Çifteler Köy Enstitüsünün
bulunduğu, şimdi ise, yapılan yeni binalarla, Yunus Emre Öğretmen Lisesi
olarak görev yapan mekana gittik.
Aynı okuldan mezun İlyas Bey’in Enstitü hakkında verdiği
geniş bilgilendirmeden sonra, harap ve viran durumda olan , zamanın öğrencileri
tarafından yapılan binaları gezdik. Yüreğimiz acıdı.
Bir tarih olan o binalar, restore
edilerek hizmete açılamaz mıydı?
Türkiye’nin birçok illeri dolaşılarak parça parça toplanan motor
aksamlarından elde edilen elektrik, motor malzemeleri, Porsuk çayının bir
kolunun üzerinde yapılan köprü ve suyu
verimli hale getirerek el emeği, göz nuru ile elde edilen hububatın öğütülmesi için yapılan değirmen
parçaları, sağa sola serpileceği yerde
değerlendirilemez miydi?
Ana Binanın görüntüsü
sağlam. Ama Eğitim için kullanılmıyor. Sınıflara ders araç
ve gereçler dağınık olarak konmuş. 60-65
yıl önce kullanılan ders araçları da bir
sınıfta sergilenmiş şekilde muhafaza altına alınmış. Yapılan vefalılık sadece bu.
Köy Enstitüsü
öğrencilerinin yiyecek ve her
türlü ihtiyaçları, 100 dekarı bulan tarlalardan ve bahçelerden , besledikleri hayvanlardan elde ediliyormuş. Un mamüllerini de yaptıkları fırınlarda pişiriyorlarmış.
O zamanda, bataklık
durumunda olan 100 dekarlık araziyi, kurutarak orman ve tarla yapmışlar. Yol
güzergahında ve Mahmudiye’ den Hamidiye’ye kadar uzanan bölgeyi ormanlık
haline getirmişler. Hayvancılık,
arıcılık, demircilik, duvarcılık, marangozluk, ciltcilik gibi beceriler elde
edilmiş. Sağlık elemanları, yazar, şair, ressam, müzisyen yetiştirilmiş.
Kısaca Çifteler Köy Enstitüsü dışarıya bağımlı kalmamış,
aksine dışarıya satış yapmış.
SAKARİBAŞI |
Ülkemizin 21 Köy Enstitüsü , her zaman söylediğim gibi,
kapatılmamış olsa idi, Türkiye’nin çehresi daha değişik olur, tüm dev letlerin
itibarını, saygınlığını kazanırdı. Güçlü ve aranır bir devlet olurduk.
Bu ziyaretin sonunda, 15 dakikalık mesafedeki,
Çifteler'deki Sakarya nehrinin doğduğu SAKARİBAŞI denen mesire yerine gittik.
Burası aynı zamanda, çok partili döneme geçişte, demokrasinin mitinginin ilk yapıldığı yerdir.
Buraya vardığımızda öğle olmuştu.
Mercimek çorbası, salata meşrubat ve kiremitte alabalıktan oluşan menü, arkadan
semaverde çay, yorgunluğumuzu bir nebze azalttı.
İkinci günün yüklü
programı bitmemişti. Yemek sonrası
verilen yarım saat dinlenmeden sonra, arabalarımıza binerek, Yazılı kaya köyüne
hareket ettik. Hafif yağmurla birlikte köye vardık.
Midas antik kentin girişinde bulunan, yüksekliği 17 m. Eni
16 m. olan Yazılı kayanın
önünde hatıra fotoğraflarıi
çekilerek, İlyas Beyin
yazılı kayanın tarihçesini
dinledik. Programda olan, bir saatlık yürüyüşte, Kırkgöz Oyma
Kaya Manastırı, Frig ve Roma Kaya
mezarları, Kral yolu, Hitit Kabartmaları, Büyük ve küçük sunaklar, bitirilmemiş Yazılı kaya ve su
sarnıcı merdivenlerini görmeye gidemedik. Çünkü yağmur şiddetlenmişti.
Köy girişindeki kafeye inerek çaylarımızı yudumladık.
Saat 16 gibi tur otobüslerimize binerek Seyitgazi ilçesine
doğru yola koyulduk. Güzergahımız
üzerinde, panoramik olarak bulunan Doğanlı Kale ve Gerdek Kaya Anıt Mezarı ile Araztesiz Anıtlarını da görerek , yaklaşık 45
dakikada Seyitgazi ilçesine girdik.
Burada bulunan Seyit Battal Gazi Türbesi ile Külliyesine
çıktık. İlyas Bey Battal Gazi’nin geçmiş
kahramanlıklarından bilgiler vererek ,Battal
Gazinin 8 metrelik mezarının
yanında bulunan küçük mezarın da
Bizans tekfurunun kızı Elonora olduğunu,
ve hikayesini anlattı.
SEYİT GAZİ İLÇESİ |
Battal Gazi Bizans tekfuruna esir düşerek zindana atılıyor.
Tekfurun kızı Elonora Battal’a aşık oluyor. Batyal’ı zindandan kurtararak birlikte kaçıyorlar. Gel zaman, git zaman Battal ölünce, kısaca, Tekfur kızına çağrı yapıyor. Elonora, babasının çağrısına.
“Gelmiyorum. Ben de öldüğümde Battal’ın
yanına gömüleceğim” diyor. Battalın yanındaki mezar Elonora’nın
mezarıymış.
Türbede birçok
insanın mezarları bulunuyor. Hepsinin de geçmişi tabelalarla belirtilmiş.
SEYİT GAZİ TÜRBESİ |
Battal Gazi’nin mezarının 8 metre oluşu birçok insanın dikkatini çektiği gibi,
Yunanlı işgal komutanı merak ederek , yanına Belediye Başkanını da alarak türbeye
geliyor. Battal’ın mezarını görünce “ Bu ne saçmalık, 8 metre uzunluğunda insan
olur mu?” diye tepki gösteriyor.
Belediye başkanı. “ Efendim, biz saygı duyduğumuz kahramanarımızın mezarlarını
büyük yaparız “ diyor. Komutan “ Ölürsem benim mezarımı da büyük yapın” diyor.
Belediye Başkanı hemen cevap
veriyor. “ Tabi efendim. Sizin
mezarınızı İzmir’e kadar uzatırız.”
Diyor.
Akşam olmak üzereydi
Otobüslerimize binerek otelimize doğru yola çıktık. Böylece ikinci günün sonuna da gelmiş olduk.
ÜÇÜNCÜ GÜNÜN ANLATIMINI
İKİNCİ YAZIMDA YAPACAĞIM.