9 Ekim 2009 Cuma

GÜNCEL






S.Ö.O. MEZUNLARI DİDİM'DE


Burhan BURSALIOĞLU


Sivas Öğretmen Okulu Mezunları olarak, 1979 da başlattığımız birlikteliğimize hiç ara vermeden sürdürmeye devam ediyoruz.

Bodrum’daki sitemizden 5 araçla saat 9.30 Didim’e doğru hareket ettik.

Bu sene, 170 arkadaşla, 25 Eylül – 05 Ekim tarihleri arasında, Didim’in Akbük bölgesinde ki, Zıraat Bankası Eğitim ve dinlenme tesislerine vardık..

Tesisi anlatmaya gerek yok. Her taraf çeşitli kokular saçan çiçekler ve yeşillikler. Bloklara bile çiçek isimleri verilmişler. Bizim bloga papatya adı konmuştu. Odalara kartlı giriş ve aynı kartla elektrik sistemi de çalışmakta. Odalarda Para kasasından tutun da, klima, televizyon, telefon, buz dolabı, fön ve saç kurutma makinesi, havlular, şampuanlara varıncaya kadar her şey vardı.

Bitişik nizamla yapılan odalarda, banyo-tuvalet , balkon, dolaplar, masa sandalye, askılar, çamaşır kurutma aracı ve en önemlisi ter temiz, çarşaf,yastık ve battaniye hizmetimize sunulmuştu.

Bizleri güler yüzle karşılayan personelin davranışları, oradan ayrılana kadar devam etti ve10 numarayı da hak ettiler.

170 arkadaşla buluşma, sanki ilk defa karşılaşıyormuşuz gibi heyecanlı oluyor. Şu bir gerçek; insanlar her yıl değişmektedir. Bir yıl önceki Ahmet, Mehmet’deki değişiklikler hemen sırıtıyor. Ne yazık ki, tıp, değişikliğin olmamasına bir çare bulamadı. Gelen arkadaşlarla sarılıp koklaştık. Hepsini sağlıklı görmek beni mutlu etti. Aramızdan ayrılan 5 arkadaşımız için ise duadan başka yapacak bir şeyimiz yoktu.

Çeşitli nedenlerden ötürü gelemeyenler de vardı. Ama onların selam ve sevgi mesajlarını da ilk akşam yemekte iletildi.

Biri 2. gün, diğeri 8. gün, hoş geldin ve veda geceleri düzenlendi. Geç saatlere kadar canlı müzikle eğlenildi,

Her gittiğimiz yerde olduğu gibi çevre gezileri düzenlendi. Başta Afrodisyas, Selçuk, Efes, Meryem Ana, Kuşadası, Şirince, Bafa gölü ve tekne ile koy gezileri gibi. Ben, Meryemana, Şirince, Selçuk ve Kuşadası gezisine katıldım. Birkaç kez gitmiş olmama rağmen yine de hayretle seyrediliyor. Yeni gelişmeler insanı sıkmıyor. İnsanlar gibi zamanla, ziyeret yerleri değişmektedir. Şirince, dağın tepesine yakın bir yerde kurulmuş. Evler aynı mimari tarzda inşa edilmiş. Şarap, zeytinyağı ve reçel en çok satışa sunulan yiyecekler. Satışlarda, sabun da ilk başlarda bulunuyor.

Bu gezide, en çok dikkatimi çeken, Selçuk-Kuşadası yolu üzerinde, Maket Köy adı ile anılan, bir öğretmenin eşi ile yaptığı maketlerle, 1950 yılındaki doğduğu köydeki yaşantıları sergilemesi. Çok ilginç bir sergi. Bu konuyu bir sonraki yazımda ele alacağım.

Didim, ovaya kurulmuş, şirin ve güzel bir ilçe. Tüm Ege ve Akdeniz sahil yerleşim bölgeleri gibi. Her tarafta otel, restoran ve çay bahçeleri. Antika ve hatıra eşya satan dükkanlar ı söylememe gerek yok. Birkaç gün önce Başbakan T.Erdoğan’ın kurdelesini kesip açtığı marinaya gittik. Neden bu kadar acele ederler bilemem. Marina daha tamamlanmamış. Gösteriş olsun diye 2 tekneyi koymuşlar, öte taraftan işçiler hala çalışıyor. Tamamlanırsa güzel bir tesis olur.

Kaldığımız tesisin hiçbir tenkit edilecek yanı yok. Yemeklerden başka. Açık büfe. Üç oyun yemek. Sabah kahvaltısında, 4 çeşit peynir, 7 çeşit reçel, ek olarak tahin ve bal. Çay veya meşrubat. 3 çeşit zeytin. Domates biber, salatalık yumurta, tereyağı. Yumurtanın omletini de yaptırabiliyorsun. 2 çeşit ekmek, simit, poğaça, kuru üzüm, ceviz, badem. Öğlen 8 çeşit salata , 8 çeşit sıcak yemek. Bunların üç çeşidi, et, tavuk ve balık. Her gün bu 3 çeşit et çıkmakta ama değişik türleri yapılmakta. Tatlı olarak 5 çeşit, ilave olarak da 2 çeşit meyve çıkmakta. Akşam yemeğinde de aynı tür ve aynı sayıda yemekler. Her yemekte, içecek olarak, su, vişne, ayran ve limonata bulunmaktadır.

Ayrıca 5 çayı ve yanında 4 çeşit kurabiye olmaktadır.

Şimdi gel de şikayet etme. Büyük israf. Artan yemekler dökülüyor.El değmiş ekmekler, yani sepetlere konup, kalan ekmekler çöpe. Dahası, bütün bunlar biz gibi yaşlı insanlara fazla. Her sabah yürüyüşümü yaptığım, yemeklerime dikkat ettiğim halde 3 kilo almışım. Tabaklarını tıka basa dolduranların aldıkları kiloları geri vermek için herhalde bir yıl mücadele etmeleri

Gerek.

5 Ekim sabah kahvaltısından sonra dağılma başladı.

Ben ve Bodruma gelecek arkadaşlarla konvoy halinde yola çıktık. Bafa gölünde, Milas’ta ve uyuyan vadide mola verip, yemek işini de hallettikten sonra saat 16 sıralarında yeğenimiz Hülya’yı İstanbul’a yolcu etmek için hava alanına bıraktık. Saat 5 civarında mekanımıza vardık.

SONUÇ: 31 senedir sürdürdüğümüz bu beraberliğimizin daha bir benzeri yok. Sabırla, hevesle, heyecanla beklenen beraberlikteki ruh, Sivas Öğretmen Okulu Öğrencileri olarak Öğretmenlerimizden aldığımız eğitimden kaynaklanmaktadır. O eğitimi veren ve yaşayan öğretmenlerimiz de, bu birlikteliğimizde hep yanımızda oldular. Bize destek verdiler. Ne yazık ki kader, bazı öğretmenlerimizi aramızdan aldı. Onlara gani gani rahmet diliyorum. Halen aramızda bulunan, matematik öğretmenimiz Necmettin Özcan ve Sabiha Gülaydın öğretmenlerimize de sağlıklı uzun ömürler, aramızda oldukları için de teşekkür ediyorum.

2010 da yine buluşma dileğiyle….


23 Eylül 2009 Çarşamba

10 günlük veda



Değerli okuyucularım, 25 Eylül ile, 05 Ekim 2009 tarihleri arasında, 30 senedir sürdürdüğümüz Sivas Öğretmen Okulu Mezunlarının 10 günlük birlikteliğimiz için Didim'de olacağım. Bu süre içinde Siz Doslarımdan ayrı kalacağım. 05 Ekim'de görüşmek üzere sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Burhan Bursalıoğlu

18 Eylül 2009 Cuma

BAYRAM KUTLAMASI



B A Y R A M I N I Z K U T L U O L S U N


Ramazan Bayramımızın, başta şahsınız, Aileniz ve yakınlarınız olmak üzere, tüm Ulusumuza, başarı, mutluluk, sağlık, huzur, dirlik,düzenlik, bol kazanç getirmesini, gözyaşı göstermemesini diler, sevgi ve saygılarımı sunarım.

Burhan Bursalıoğlu

ŞİİR BAHÇESİ

YANLIZLIK ÇİÇEĞİM


Mehmet Altıntop

Bu Eller Özlem
Bu Eller Sevda
Bu Eller Umutla
Uzanıyor Sana.

Öpmek, Sarmak, Sıkmak
Sıkmak, Kırmak Kemiklerini
Saçlarını Dağıtmak Koklamak
Duymak Sıcaklığını, Yanmak, Kavrulmak

Hadi.. Hadi.. Uzat Ellerini
Esret Prangam
Yaşama Ruhsatım
Yanlızlık Çiçeğim...




17 Eylül 2009 Perşembe

EDEBİYAT




Biz olmak için verilen mücadelemiz



Nazım HİKMET RAN



Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mi zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakarlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için

Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sende ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.


15 Eylül 2009 Salı

Kulun Rabbine yakin oldugu gecelerden en önemlisi. Bu hayırlı gece’nin, Hepimizin günahları için bir bağışlanma, Gönüllerimiz için huzur, Hastalarımız için şifa, Dertlilerimiz için deva, Borçlularımız için eda olmasını dilerim
Kendisine dua edenleri geri çevirmeyen,günahlari bagislayan, herseyi bilen, gören ve duyan Rabbim tüm dualarimizi kabul etsin. Güzelliklerin, Meleklerin avuçlarımıza bırakacakları rahmet damlalarının bilincinde olabilmek ümidiyle Bereketin, Hayırların Başlangıcı olması Dileğiyle

Kadir geceniz mübarek olsun.

GÜNCEL






Hedefimiz Avrupa! Ya Avrupa’nın Hedefi?


Erol MANİSALI



Hedefimiz Avrupa! Ya Avrupa’nın Hedefi?
Avrupa Günü dolayısıyla AB ile ilgili görüşler ortaya kondu. Bazı çevrelerden de “hedefimiz Avrupa diye” açıklamalar yapıldı. “Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik hedefini” bile bile, hedefimiz Avrupa demek ne anlama gelir?
Avrupa Birliği’nin Türkiye hedeflerine bir bakalım; en azından son 15 yılda neler yapmış, bir görelim:
1. 1989’da doğru dürüst bir gerekçe göstermeden Türkiye’nin tam üyelik başvurusunu geri çevirmiş ve “Seni almıyorum, geleceğin Avrupa Birleşik Devletleri’nde Türkiye’ye yer yok” demiş.
2. Daha sonra, iki temel kuruluşundan biri olan Avrupa Parlamentosu’nda şu kararları çıkartmış;
- “Kıbrıs ‘ta Türk varlığını istemiyorum, adayı AB’ye ilhak ediyorum, Türkleri de azınlık olarak kabul ediyorum” demiş ve bunu da yapmış. Hem de uluslararası anlaşmalara aykırı bir biçimde.
- Arkasından, Ege kararlarını çıkartmış; Kıbrıs gibi Ege’yi de istediğini ortaya koymuş.
- Sonra, Güneydoğuda terörü yıllar yılı desteklemiş. Önce PKK’nın, sonra KADEK’in baş savunucusu olmuş. Para, silah ve yayın olanakları sağlamış. Şimdi de Güneydoğuya özerklik istiyor.
- Avrupa Parlamentosu, “Türkler Ermenilere soykırım uyguladı. Bunu kabul ederlerse ilişkiler gelişir” diye kararlar çıkartmış. Yani, “Büyük Ermenistan‘ın” altyapısını hazırlamış.
- 2003’te Irak, ABD ve İngiltere tarafından işgal edilirken Kuzey Irak’a Türkiye’nin müdahalesine ABD ile birlikte karşı çıkmış. Kuzey Irak’ta Türkiye’ye yönelik bir devlet kurulmasına yardım etmiş.
3. 1995’te, Türkiye içindeki gayri milli sermaye çevreleri ile birlikte kotardığı 6 Mart 1995 Gümrük Birliği belgesi ile Türkiye’yi tek yanlı AB’ye bağlamış. Bunun sonucu olarak..
- Türkiye’nin dış ticaret açıkları patlamış, dış borç artmış...
- Batı’nın dev şirketleri Türkiye’yi ele geçirmeye başlamış...
- Ulusal sanayi çökmeye başlamış...
4. Avrupa Birliği çevreleri, kurumları ve Türkiye raportörleri sürekli olarak;
- Biz Atatürk fikrinden rahatsızız..
- Cumhuriyet ilkeleri ile Türkiye kabul edilemez demiştir.
Bütün bu saydıklarım işin bir kısmı, AB’nin Türkiye’ye karşı daha sayılacak çok marifetleri var
Hedefimiz Avrupa mı, Sevr mi?
Avrupa Günü’nde beyanda bulunanlar…
- AB­-Türkiye ilişkilerinde tek yanlılığı ve bunun sonucu olarak Türkiye’nin sömürülmekte olduğunu göremiyorlar mı?
-Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararların Türkiye’nin parçalanmasına yönelik kararlar olduğunu anlamıyorlar mı?
- Yoksa, çok iyi anlamalarına rağmen “Biz Türkiye içindeki Danimarka‘yız, Batı‘nın buradaki uzantısıyız, Türkiye’nin bölünmesi bizi ilgilendirmez” mi diyorlar.
“Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik hedefleri” göz önüne alındığında burada birilerinin “Hedefimiz Avrupa” demesi ile “Hedefimiz Sevr” demesi arasında ne fark kalır.
Avrupa (ve Batı) Türkiye’yi dağıtmak ve arka bahçesi yapmak isterken Avrupa’yı savunmak, emperyalizmin yanında yer almak demektir.
Batı emperyalizmi sadece “gayri milli sermaye” ile sağlayamadığı amacına “İslamcı siyaseti” monte ederek varoşları ve kırsal alanı denetimi altına almaya çalıştı.
Avrupa Günü’nde “Hedefimiz Avrupa” diyenler “Avrupa’nın yalnız gayri milli sermayenin değil, İslamcıların da arkasında olduğunu göremiyorlar mı? Bu kadar “gaflet ve dalalet..” içine mi düştüler?
“Atatürkçü ve Cumhuriyetçi geçinenlerin” hedefimiz Avrupa demesi..
- Avrupa Parlamentosu’nun kararlarına destek olmuyor mu?
- Gümrük Birliği ile kurulan ve Türkiye’yi batırmakta olan tek yanlı düzenin savunuculuğu olmuyor mu?
- AB’nin Türkiye’de desteklediği bölücülüğe arka çıkmak olmuyor mu?
- Ve nihayet Türkiye’nin bütünlüğüne, Cumhuriyet ilkelerine ihanet etmek anlamına gelmiyor mu?
Sanki Türkiye ile Avrupa Birliği arasında ilişkiler diğer aday ülkelerde olduğu gibi normal bir seyirde gidiyormuş gibi davranmak ve AB’nin sömürgeci ve dayatmacı politikalarını görmemek, Türkiye’nin sömürgeleşmesine hizmet etmekten başka işe yaramaz. Bütün bunların ne anlama geldiğini “Türkiye Avrupa İlişkilerinde Sessiz Darbe” kitabımda noktasına, virgülüne kadar yazdım; hepsi gerçeğin ta kendisi.
Eğer birileri “ille de anlamak istemiyoruz” diyorlarsa bu onların kendi sorunudur.


--------------------


MİLLİ BAYRAMLARIMIZ