Burhan Bursalıoğlu
Türk Milletinin var olduğundan itibaren, toplu ve ferdi kahramanlıkları ciltler dolduracak kadar boldur. Yakın tarihimizin, özellikle, birinci Cihan savaşı içinde Çanakkale, Kafkas, Suriye, Balkanlar da ve Kurtuluş Savaşımızın her cephesinde, kent ve kasabalarımızdaki, ferdi ve yöresel toplu kahramanlıklar, bunların kahramanları sayılamayacak kadar çoktur. Bu isimli ve isimsiz kahramanların maceralarının çok azı günümüze kadar gelmiştir. Diğerleri ise isimsiz kahramanlar olarak tarihimizde yer alacaklardır.
Aşağıda, Çanakkalede şehitlik mertebesine ulaşan, er Kahraman Sadık'ın, canını Vatan için nasıl hiçe saydığının hikayesini bulacaksınız.
Çanakkale Savaşlarının tarihimizin en kanlı savaşlarından biri olduğunu hepimiz biliriz. Bu savaşlarda dökülen kanlarla birlikte, öylesine kahramanlık öyküleri oluşmuş ki, birçoğu, asker ve subaylarımız birliklerinde hepsinin şehit olması nedeni ile bizlere ulaşamayanlar da vardır.
Kültür Bakanlığının yayımladığı “Destan ve Abide Çanakkale” belgesel kitabının 24. sayfasında şöyle bir not düşüldükten sonra, kahramanımızın öyküsü anlatılır:
Ankaranın Kohisar Nahiyesinin Kaman Karyesiden Oru Oğullarından Kadir Oğlu Sadık 301
Komutan anlatıyor:
“17 Ağustos 331 (30 Ağustos 1915) Kerevizdere Kurt Kuyuları. Harbin en müthiş ve en ateşli bir gününü yaşıyorduk. Düşman piyade ateşi, bombaları; alışıklık sebebiyle artık bize alelade geliyor, hatta bir eğlence teşkil ediyordu. Üzerimizden geçen kurşunları hemen el ile tutacak gibi idik.
Kültür Bakanlığının yayımladığı “Destan ve Abide Çanakkale” belgesel kitabının 24. sayfasında şöyle bir not düşüldükten sonra, kahramanımızın öyküsü anlatılır:
Ankaranın Kohisar Nahiyesinin Kaman Karyesiden Oru Oğullarından Kadir Oğlu Sadık 301
Komutan anlatıyor:
“17 Ağustos 331 (30 Ağustos 1915) Kerevizdere Kurt Kuyuları. Harbin en müthiş ve en ateşli bir gününü yaşıyorduk. Düşman piyade ateşi, bombaları; alışıklık sebebiyle artık bize alelade geliyor, hatta bir eğlence teşkil ediyordu. Üzerimizden geçen kurşunları hemen el ile tutacak gibi idik.
Fakat bugün düşman; ölüm fırtınaları koparan mermilerini o kadar büyük bir memnuiyetle üzerimize savurmuş ve o kadar çok torpil atmıştı ki, nasıl bulup da siperlerimizin alt üst olmadığına onlardan ziyade biz hayret ediyorduk. Düşmana bu müthiş faaliyetini, yine bir mi’ tad bir şey kazandırmamakla nihayetlendiren gece hulûl etti.
Biraz sonra bölüğümün Birinci Takım Çavuşu bana yaklaşarak: “Efendim, dedi, bizim Takımdan Kadir Oğlu Sadık şimdi siperden fırladı, düşmanın gündüz attığı torpillerin patlamayanları var. Onları kucaklayıp düşman siperlerinin önüne götürp bırakıyor. Kendisine o kadar söyledik; Etme be Sadık! Gel.. Tehlikelidir! dedik ama dinlemedi".. ve eliyle göstererek:
İşte dedi, Bakın!
Hakikaten, kahraman Sadık, karanlıktan istifade ederek torpilleri ta düşman siperlerinin önüne taşıyor, yerleştiriyordu.
Dönüşünde Sadık’a bağırdım;
-Sadık ne yaptın?, dedim. Yarın yine bize atın diye mi düşmana torpil taşıyorsun?
“Hayır komutanım,” dedi.” Onları kendi kazdıkları kuyuya düşüreceğim.”
“Nasıl Onlara cebhane, mermi torpil taşıyarak mı?”
“Kusura bakma komutanım . Bana yarın sabaha kadar müsaade et.. O zaman
düşman siperlerinde (yırtık) kuyuları görürsün.”
Maksadını anlamıştım; Bu yiğit ve fedakâr vatan evladını bakışlarımla ve bütün ruhumla takdir ve teşvik ederek “Peki Sadık! Göreyim seni” dedim..
Dönüşünde Sadık’a bağırdım;
-Sadık ne yaptın?, dedim. Yarın yine bize atın diye mi düşmana torpil taşıyorsun?
“Hayır komutanım,” dedi.” Onları kendi kazdıkları kuyuya düşüreceğim.”
“Nasıl Onlara cebhane, mermi torpil taşıyarak mı?”
“Kusura bakma komutanım . Bana yarın sabaha kadar müsaade et.. O zaman
düşman siperlerinde (yırtık) kuyuları görürsün.”
Maksadını anlamıştım; Bu yiğit ve fedakâr vatan evladını bakışlarımla ve bütün ruhumla takdir ve teşvik ederek “Peki Sadık! Göreyim seni” dedim..
-18 Ağustos 331 (31 Ağustos 1915)-
Şafak atar atmaz düşmanın karşımızdaki iki siperi müthiş tarrakalar, samia hıraş infilaklerle alt üst olduğu ve pek çok telefat vuku bulduğu görülüyordu.
Kahraman Sadık, gece yerleştirdiği torpilleri, tam isabetli endahtlarıyla infilak ettirmeğe muvaffak olmuştu. Hemen yanına gittim.
Ben ona “Aferin Sadık” diye beyan-ı takdir ve teşekkür etmek isterken, O: “Komutanım, bak! Akşam yerleştirdiğim bombvalar, kuyuları görüyon mu?” diyor ve gülüyordu.
Akşama kadar yapılan hücumlardan hep Sadık’ın düşmana bir arslan gibi saldırdığını gördüm. Ne çare ki akşam üzeri hain kurşun onu yeni bir kahramanlığı sırasında topraklara serdi. Yine kendi kurşunuyla yaralanan bir düşman neferini ölümden kurtararak siperimize getirmek üzere iki yan tarafına gelen bir kurşun, Sadık’a pek sevdiği “ rütbe-i şahadete “ kavuştu.
Kahraman Sadık, gece yerleştirdiği torpilleri, tam isabetli endahtlarıyla infilak ettirmeğe muvaffak olmuştu. Hemen yanına gittim.
Ben ona “Aferin Sadık” diye beyan-ı takdir ve teşekkür etmek isterken, O: “Komutanım, bak! Akşam yerleştirdiğim bombvalar, kuyuları görüyon mu?” diyor ve gülüyordu.
Akşama kadar yapılan hücumlardan hep Sadık’ın düşmana bir arslan gibi saldırdığını gördüm. Ne çare ki akşam üzeri hain kurşun onu yeni bir kahramanlığı sırasında topraklara serdi. Yine kendi kurşunuyla yaralanan bir düşman neferini ölümden kurtararak siperimize getirmek üzere iki yan tarafına gelen bir kurşun, Sadık’a pek sevdiği “ rütbe-i şahadete “ kavuştu.
Bu Vatan ve Millet için, canını esirgemeyen, Tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun