Gözlerin arasındaki ilişkiyi biliyor musun?
Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar,
Her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar,
Buna rağmen asla birbirlerini görmezler,
Arkadaşlık bunun gibi olmalı.
Arkadaşsız hayat cehennem gibidir.
Dünyanın en iyi arkadaşı haftası.
Senin en iyi arkadaşın kim?
Bunu bütün iyi arkadaşlarına gönder.
Eğer ben onlardan biriysem bana da gönder.
Eğer üçten fazla gelirse sen gerçekten sevilen birisin...
Sana Uğur Böceğimi Gönderiyorum,
Hani ince bir hüzün duyarsın kimi zaman,
Şarkılar daha bir dokunaklıdır.
Ve sanırsın ki hiç kimse yok elinden tutan
Oysa her sözün ardında ümitler gizlidir,
Bulutların ardındaki güneşler gibi,
Yağmur sonrası çıkan gökkuşağı gibi
Ve unutma sevgi gibi, dostluk gibi aşk gibi,
Eğer bir gün yalnızlıklar duyarsan,
İnceden yaşlar süzülürse yanağına,
Ve unutulduğunu sanıp bir sızı başlarsa yüreğinde
O zaman gökyüzüne bak.
Bulutların ardındaki güneşe,
Çalıların ardındaki çiçeğe,
Bırak pencerelerinden yağmur dolsun içeriye,
Ve aç avuçlarını...
Sana Uğur Böceğimi gönderiyorum.....
Yaşamda;
Kimseyi yargılamayın,
Kendinizide yargılamayın...
Sadece kendinizin farkına varın,
Eleştirilere üzülmeyin,
Onlar degişim için bir firsattır,
Onu yakalamaya çalışın,
Aynı hatayı bir daha tekrarlamayın.
Kendinize ve insanlara GÜLÜMSEYİN,
İnsanlar hata yapmadan tecrube sahibi olamazlar önemli olan, her olaydan ders çıkartmak..
.
Ve ne kendinize ne de başkalarını yıkıcı bir şekilde eleştirmeyin,
Eger bir insanı insafsızca eleştirdiginizi fark ederseniz...
Telafi edin ondan özür dileyin..
Bir daha kimseyi ne eleştirin ne de yargılayın...
Çünkü,
Bunlar,
Negatif enerjilerdir.
Ve size pozitif olarak dönmez...
Bunu unutmayın...
Bir fincan kahve olup, kırk yıl hatırla yanında olmak isterdim.
Ey kahve senin sayende.
Dostlarla içilen kahvenin tadı bir başka olur.
Kahve tiryakisi olarak, iyi bilirim.
'Afyonun keyfini, tiryakiden sormalı.' hesabı.
Sevgiyle ...
Bir gülüş kadar içten,
Bir gülüş kadar gerçeğiz,
Kim olduğumuz, ne olduğumuz önemli değil,
Kendimizi ifade edebildigimiz yerdeyiz,
Sevildiğimiz kadar değil,
Sevebildiğimiz kadar değerliyiz!
Teşekkürler,
Hayatıma giren her ınsan için şükürler olsun,
Olumlu, olumsuz bana hayatıma zenginlikler katıyor,
Güzel ınsan sanada şükürler olsun,
Günlerin keyifli, yıldızın bol olsun,
Dost var iyi gününde sefalıdır,
Dost var kötü gününde cefalıdır!
¤°´¯`°¤ İYİKİLERİNİZ, KEŞKELERİNİZDEN ÇOK OLSUN... ¤°´¯`°¤
14 Haziran 2010 Pazartesi
11 Haziran 2010 Cuma
TANITIM - VE EFSANELER
SEVGİLİ DOSTLAR
Burhan Bursalıoğlu
DEĞERLİ EĞİTİMCİ, EFSANE ÖĞRETMEN HÜSEYİN HÜSNÜ TEKIŞIK, BEKLENEN “ANILAR KİTABINI YAZDI.
82 YILA SIĞDIRDIĞI MÜCADELE VE BAŞARILARINI “TEKIŞIK ÖĞRETMENİN EĞİTİM SEVDASI “ BAŞLIKLI “ANILAR “ KİTABI, “YAYIN MARKETLER “ de SEVDALILARINA SUNULMUŞTUR.
1948 DE SİVAS ÖĞRETMEN OKULUNDAN MEZUN OLAN TEKIŞIK, BÜYÜKLE BÜYÜK, KÜÇÜKLE KÜÇÜK, HERKESE AYNI MESAFEDE, DOSTCA YAKLAŞMASI, TÜRK MİLLİ EĞİTİMİNE, KESESİ VE BİLGİSİ İLE YAPTIĞI KATKILAR, BİNLERCE GENCE VERDİĞİ BURSLAR, ONU UNUTULMAZLAR GRUBUNA KATMIŞTIR.
OKUYACAĞINIZ “ANILR” DA , H.H.TEKIŞIK’IN NE KADAR SEVİLDİĞİNE ŞAHİT OLACAK, YAŞAMINIZA YÖN VERECEK DERSLER ALACAKSINIZ.
ÇOK SEVDİĞİM, AĞABEYİMİZ OLAN H.H.TEKIŞIK’IN BU KİTABINI DOSTLARIMA İÇTEN VE GÖNÜLDEN TAVSİYE EDİYORUM.
Karadut efsanesi
Kızın adı Tispe, delikanlının ki, Piremus idi.
Yan yana evlerde otururlardı; birlikte büyüdüler ve çocukluklarından beri birbirlerine âşıktılar. Aileleri bu aşka karşıydı. Ama onlar, bu derin sevgiden vazgeçemiyorlardı.
Bir gece, gizlice ormandaki ağacın altında buluşmaya karar verdiler. Tispe, ağaca Piremus’tan önce varmıştı. Uzaktan ağzından kanlar akan kocaman bir aslan gördü. Korktu; hemen yakındaki bir mağaraya saklandı. Ama koşarken boynundaki eşarbı düşürmüştü.
O sırada Piremus geldi. Kocaman aslan, biricik sevgilisi Tispe’nin eşarbını parçalıyordu. Tispe’nin öldüğünü düşündü; onsuz yaşayamazdı. Belinden hançerini çıkardı ve göğsüne sapladı. Cansız bedeni kanlar içinde yere düştü.
Tispe korkusunu yendi; mağaradan çıktı. Ağacın altına geldiğinde o korkunç sahneyle karşı karşıya geldi. Piremus’un cansız bedeni yerdeydi; elinde Tispe’nin düşürdüğü eşarbını tutuyordu. Piremus’un, kendisinin öldüğünü sanıp, canına kıydığını anladı. Bir an bile düşünmeden hançeri alıp göğsüne sapladı. Ölüm bile onları ayıramadı. Bedeni, Piremus’un vücudunun üzerine düştü.
Ve Tanrı, o yüce aşkı ölümsüzleştirmek amacıyla, bu çiftin buluştuğu ağacı onlara adadı.
Piremus’un kanını bu ağacın meyvelerine, Tispe’nin gözyaşlarını ise, ağacın yapraklarına verdi. O günden beri, karadut ağacının meyvesinin çıkmayan lekesini (Piremus’un kan lekesini), dut ağacının yaprakları (Tispe’nin gözyaşları) temizler…
Bilir misiniz, karadutun lekesi çıkmaz ama elinize ağacın yaprağını alıp ovuşturursanız, o lekenin çıktığını görürsünüz._
9 Haziran 2010 Çarşamba
S A Ğ L I K
MUCİZEVİ ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ
Burhan Bursalıoğlu
Üzüm Çekirdeği Avrupa'da ilaç niyetine satılıyor. Mucizevî çekirdek ödemden, nezleye kadar bir çok hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Üzümün çok faydalı olduğu bilinir. Özelliklede zihin açıcı yönü ile sınavlardan önce kuru üzüm tavsiye edilir. Ama birçoğumuz üzümü yerken çekirdeğinden muzdarip oluruz. Onu tüketmez, atarız. Hatta marketlerde en çok çekirdeksiz üzümler rağbet görür. Halbuki üzümün çekirdeği bugün birçok Avrupa ülkesinde ilaç niyetine, tabletler halinde satılıyor. Yavaş yavaş Türkiye'de de yaygınlaşmaya başlayan üzüm çekirdeği, yakında bütün eczanelerdeki yerini alacak gibi. Bu çekirdeğin en önemli faydası kan damarı onarıcısı olması. Kan damarları insan için hayati önem taşıyor. Başınızdan ayak uçlarınıza kadar her doku kanla beslenir. İncecik kılcal damarlardan, geniş atardamarlara kadar, karmaşık kan damarları ağı sizin yaşam hattımızdır. Eğer kan damarları yaşlanır, hastalanır, zayıflar, incelir ve kan sızdırırsa, sağlığınız tehlikede demektir. Eğer oksijeni taşıyan kan düzgün bir biçimde akmıyorsa kalp kasınız hasar görebilir. İşte üzüm çekirdeği, zayıflamış kan damarlarını güçlendirip normal sağlıklarına döndürebilen, dolaşım bozukluklarının düzeltebilen ve önleyebilen bir yapıya sahip. Özelliği ise tamamen doğal olması... Çekirdek, damar hastalıklarını tedavi ediyor. Zayıflamış kan damarlarının yapısını güçlendiriyor.
Ayrıca üzüm çekirdeği bilinen en güçlü antioksidan... Yapılan bazı testlerde, E vitamininden 50 kat daha güçlü olduğu ortaya çıkmış. İlk Fransa'da keşfedildi Üzüm çekirdeği 40 yıldır Avrupa'da, özellikle üzüm bağlarının çokluğu ile bilinen Fransa'da etkili bir biçimde kullanılıyor.
Üzüm çekirdeği 1947 yılında Bordeaux Üniversitesi'nden emekli tıp profesörü, Fransız Kimyacı Jack Masquelier tarafından keşfedilmiş.
Çekirdek ilk olarak hamileliğinden dolayı aşırı ödemi olan fakültenin dekanının eşine, dekan tarafından verilmiş.
Masquelier o günü şöyle anlatıyor;
"Kadın, şişmiş bacakları ile o kadar yorgun görünüyordu ki, güçlükle yürüyebiliyordu. Yüzünden, çektiği acıları okumak mümkündü.
Ne yapabilirim de bu kadının acılarını dindirebilirim diye düşündüm.
Sonra dekanın eşine çekirdek verdiğini gördüm.
Dekanın eşi 48 saat içinde iyileşti. O halde, ben üzüm çekirdeğinde özel bir şeyler olabileceğini düşündüm.
"1950'de üzüm çekirdeği Resivit olarak bilinen ve Fransa'da satılan ilk damar koruyucu ilaç olmuş.
Doktor Masquelier ve meslektaşları, üzüm çekirdeğinin varis üzerindeki etkisini doğrulayan dokuz deney yapmışlar. Bununla birlikte çekirdek, göz kamaşması, gece körlüğü, maküler dejenerasyon gibi göz sorunlarının, arterit, saman nezlesi, alerji ve burun kanamalarını tedavisinde de kullanılmış.
"Eğer düzenli olarak üzüm çekirdeği alırsanız, damar duvarlarınız güçlenecektir." diyor Dr. Masquelier. Diş eti kanayanlar kullanmalı. Peki üzüm çekirdeğine ihtiyacınız olup olmadığını nasıl öğreneceksiniz? Doktor Masquelier'in konu ile ilgili görüşleri şu şekilde:
"Sabahleyin dişlerinizi fırçalarsınız ve diş etlerinizin kanadığını görürsünüz. Ya da göz korneasında bir kan lekesi fark edersiniz. Veya geceleri kendinizi yorgun hissedersiniz, baldırlarınız şişer, ödem olduğunu fark edersiniz. Bu durumda damar zayıflığından muzdaripsinizdir ve üzüm çekirdeği tüm bu patolojik mekanizmalarla mücadele eder.
"1995 yılında İtalya'da yapılan bir araştırmada 150 miligramlık üzüm çekirdeğinin ağrıyı, yanma karıncalanma hissini ve atardamarların şişme derecesini azaltmada, yaygın olarak kullanılan bir eczacılık ilacından daha hızlı ve üzün sureli etkili olduğu bulunmuş. 1985 yılında da Fransa'da 92 hasta üzerinde yapılan kur kontrollü deney, 28 gün boyunca 300 miligram üzüm çekirdeği almanın, ağrıyı, karıncalanma geceleyin giren bacak kramplarını ve şişkinliği yüzde 50'den daha fazla azalttığını göstermiş. Üzüm çekirdeğini diğer bir faydası ise gözlere... Gece görüşünde önemli olan parlak ısıların neden olduğu göz kamaşmasını geçirmeye yardımcı oluyor.
Yine Fransa'da 100 denek üzerinde yapılan iki ayrı araştırmada 5 hafta boyunca günde 200 miligram üzüm çekirdeği almanın parlak ısılara maruz kaldıktan sonra görme keskinliğine yeniden kavuşma durumunu artırdığı ortaya çıkmış. Ayrıca testlerde üzüm çekirdeği ürünün bir bilgisayar ekrani karşısında çalışmanın neden olduğu göz gerilimini geçirdiği ve miyop kişilerde retinanın işlevini ve duyarlılığını düzelttiği görülmüş.
Üzüm çekirdeğinin tansiyonu ve onun sonuçlarını düzenlemeye yardımcı olabileceği de belirtiliyor. Araştırmaların gösterdiğine göre, yüksek tansiyonlu insanlar genellikle çok geçirgen olan, zayıf kılcal damarlara sahipler. Bu da onların kılcal damar kanaması geçirme ve göz retinasındaki kan damarlarının yırtılma olasılıklarını artırıyor. Dr. Miklos Gabor'un yaptığı araştırmada üzüm çekirdeği yüksek tansiyonlu deneklerde kılcal damarları güçlendirmiş.
Anti-Aging etkisi Üzüm çekirdeği damarları yenilediği için ayrıca anti-aging etkisine sahip. Yenilenen damarlar yaşlılığı geciktiriyor. Böylelikle cildinizdeki yaşlanma belirtileri azalıyor. Uluslararası sertifikalı Organik Üzüm Çekirdeği Ekstraktinin içerdiği Proantosiyanidin, bilinen en güçlü etkisi antioksidant. Üzüm çekirdeğinin antioksidant etkisi vitamin E'den 50, vitamin C'den 20 kat daha fazla.
Antioksidantlar, vucudumuzdaki kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan veya dışarıdan sigara, alkol, kirli hava v.s . ile alınan zararlı maddeleri etkisiz hale getiriyor.
Uzmanlara göre vücudun antioksidant üretimi 25 yaşından sonra yavaşlamaktadır. Bu yavaşlamanın yol açtığı deformasyonları yok etmek için bilinen en kuvvetli antioksidant ise organik üzüm çekirdeği ekstraktıdı olduğu belirtiliyor.
Çekirdek, bağ dokularını güçlendirerek cilt sarkmasına engel oluyor. Cildin elastik, yumuşak ve düzgün olmasını sağlıyor. Üzüm çekirdeğinde tavsiye edilen miktar günde 150 ile 300 miligram.
Damar sağlığını korumak için gerekli doz ise günde 5-10 gram. Üzüm çekirdeğinin insanlar üzerinde her hangi bir yan etkisi görülmemiş.
Prof. Peter Rohdewald tarafından laboratuar fareleri, Hint domuzları ve köpekler üzerinde yapılan araştırmada doğal çekirdeğin, toksik, mutajenik, karsinojenik olmadığı tespit edilmiş.
Kimler kullanmalı?
* Kan damarlarının yardıma ihtiyaç duyduğunu düşünenler.
* Cildindeki kırışıklıklar günden güne fazlalaşanlar
* Cildi cansız ve solgun görünenler
* Cinsel yaşantısında kendini yetersiz hissedenler
* Kalple ilgili sorunları olanlar
* Ani kalp krizi riski olanlar
* Görme gücünde yaşlanmaya bağlı bozulma olanlar
* Şişlikler ve ödem alerjilerinde
* Yüksek tansiyonda
* Kolayca kanama ve morarma eğilimi olanlar
* Daha önce kanamaya bağlı felç geçirenler
* Şeker hastalığı olanlar
* Varis ve hemoroit gibi soruları olanlar
Sunu belirtmek gerekiyor ki; yukarıda bahsettiğimiz faydaların birçoğu çekirdeğin damarları onarıcı özelliğinden kaynaklanıyor.
Çünkü damarlar, insan bedenini ayakta tutan ana mekanizmalar. Onların bozukluğu insan bünyesinde birçok hastalığa neden oluyor.
Damarları onaran çekirdek, böylelikle diğer hastalıkların iyileşmesinde de önemli bir etkiye sahip oluyor.
Ayrıca üzüm çekirdeği bilinen en güçlü antioksidan... Yapılan bazı testlerde, E vitamininden 50 kat daha güçlü olduğu ortaya çıkmış. İlk Fransa'da keşfedildi Üzüm çekirdeği 40 yıldır Avrupa'da, özellikle üzüm bağlarının çokluğu ile bilinen Fransa'da etkili bir biçimde kullanılıyor.
Üzüm çekirdeği 1947 yılında Bordeaux Üniversitesi'nden emekli tıp profesörü, Fransız Kimyacı Jack Masquelier tarafından keşfedilmiş.
Çekirdek ilk olarak hamileliğinden dolayı aşırı ödemi olan fakültenin dekanının eşine, dekan tarafından verilmiş.
Masquelier o günü şöyle anlatıyor;
"Kadın, şişmiş bacakları ile o kadar yorgun görünüyordu ki, güçlükle yürüyebiliyordu. Yüzünden, çektiği acıları okumak mümkündü.
Ne yapabilirim de bu kadının acılarını dindirebilirim diye düşündüm.
Sonra dekanın eşine çekirdek verdiğini gördüm.
Dekanın eşi 48 saat içinde iyileşti. O halde, ben üzüm çekirdeğinde özel bir şeyler olabileceğini düşündüm.
"1950'de üzüm çekirdeği Resivit olarak bilinen ve Fransa'da satılan ilk damar koruyucu ilaç olmuş.
Doktor Masquelier ve meslektaşları, üzüm çekirdeğinin varis üzerindeki etkisini doğrulayan dokuz deney yapmışlar. Bununla birlikte çekirdek, göz kamaşması, gece körlüğü, maküler dejenerasyon gibi göz sorunlarının, arterit, saman nezlesi, alerji ve burun kanamalarını tedavisinde de kullanılmış.
"Eğer düzenli olarak üzüm çekirdeği alırsanız, damar duvarlarınız güçlenecektir." diyor Dr. Masquelier. Diş eti kanayanlar kullanmalı. Peki üzüm çekirdeğine ihtiyacınız olup olmadığını nasıl öğreneceksiniz? Doktor Masquelier'in konu ile ilgili görüşleri şu şekilde:
"Sabahleyin dişlerinizi fırçalarsınız ve diş etlerinizin kanadığını görürsünüz. Ya da göz korneasında bir kan lekesi fark edersiniz. Veya geceleri kendinizi yorgun hissedersiniz, baldırlarınız şişer, ödem olduğunu fark edersiniz. Bu durumda damar zayıflığından muzdaripsinizdir ve üzüm çekirdeği tüm bu patolojik mekanizmalarla mücadele eder.
"1995 yılında İtalya'da yapılan bir araştırmada 150 miligramlık üzüm çekirdeğinin ağrıyı, yanma karıncalanma hissini ve atardamarların şişme derecesini azaltmada, yaygın olarak kullanılan bir eczacılık ilacından daha hızlı ve üzün sureli etkili olduğu bulunmuş. 1985 yılında da Fransa'da 92 hasta üzerinde yapılan kur kontrollü deney, 28 gün boyunca 300 miligram üzüm çekirdeği almanın, ağrıyı, karıncalanma geceleyin giren bacak kramplarını ve şişkinliği yüzde 50'den daha fazla azalttığını göstermiş. Üzüm çekirdeğini diğer bir faydası ise gözlere... Gece görüşünde önemli olan parlak ısıların neden olduğu göz kamaşmasını geçirmeye yardımcı oluyor.
Yine Fransa'da 100 denek üzerinde yapılan iki ayrı araştırmada 5 hafta boyunca günde 200 miligram üzüm çekirdeği almanın parlak ısılara maruz kaldıktan sonra görme keskinliğine yeniden kavuşma durumunu artırdığı ortaya çıkmış. Ayrıca testlerde üzüm çekirdeği ürünün bir bilgisayar ekrani karşısında çalışmanın neden olduğu göz gerilimini geçirdiği ve miyop kişilerde retinanın işlevini ve duyarlılığını düzelttiği görülmüş.
Üzüm çekirdeğinin tansiyonu ve onun sonuçlarını düzenlemeye yardımcı olabileceği de belirtiliyor. Araştırmaların gösterdiğine göre, yüksek tansiyonlu insanlar genellikle çok geçirgen olan, zayıf kılcal damarlara sahipler. Bu da onların kılcal damar kanaması geçirme ve göz retinasındaki kan damarlarının yırtılma olasılıklarını artırıyor. Dr. Miklos Gabor'un yaptığı araştırmada üzüm çekirdeği yüksek tansiyonlu deneklerde kılcal damarları güçlendirmiş.
Anti-Aging etkisi Üzüm çekirdeği damarları yenilediği için ayrıca anti-aging etkisine sahip. Yenilenen damarlar yaşlılığı geciktiriyor. Böylelikle cildinizdeki yaşlanma belirtileri azalıyor. Uluslararası sertifikalı Organik Üzüm Çekirdeği Ekstraktinin içerdiği Proantosiyanidin, bilinen en güçlü etkisi antioksidant. Üzüm çekirdeğinin antioksidant etkisi vitamin E'den 50, vitamin C'den 20 kat daha fazla.
Antioksidantlar, vucudumuzdaki kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan veya dışarıdan sigara, alkol, kirli hava v.s . ile alınan zararlı maddeleri etkisiz hale getiriyor.
Uzmanlara göre vücudun antioksidant üretimi 25 yaşından sonra yavaşlamaktadır. Bu yavaşlamanın yol açtığı deformasyonları yok etmek için bilinen en kuvvetli antioksidant ise organik üzüm çekirdeği ekstraktıdı olduğu belirtiliyor.
Çekirdek, bağ dokularını güçlendirerek cilt sarkmasına engel oluyor. Cildin elastik, yumuşak ve düzgün olmasını sağlıyor. Üzüm çekirdeğinde tavsiye edilen miktar günde 150 ile 300 miligram.
Damar sağlığını korumak için gerekli doz ise günde 5-10 gram. Üzüm çekirdeğinin insanlar üzerinde her hangi bir yan etkisi görülmemiş.
Prof. Peter Rohdewald tarafından laboratuar fareleri, Hint domuzları ve köpekler üzerinde yapılan araştırmada doğal çekirdeğin, toksik, mutajenik, karsinojenik olmadığı tespit edilmiş.
Kimler kullanmalı?
* Kan damarlarının yardıma ihtiyaç duyduğunu düşünenler.
* Cildindeki kırışıklıklar günden güne fazlalaşanlar
* Cildi cansız ve solgun görünenler
* Cinsel yaşantısında kendini yetersiz hissedenler
* Kalple ilgili sorunları olanlar
* Ani kalp krizi riski olanlar
* Görme gücünde yaşlanmaya bağlı bozulma olanlar
* Şişlikler ve ödem alerjilerinde
* Yüksek tansiyonda
* Kolayca kanama ve morarma eğilimi olanlar
* Daha önce kanamaya bağlı felç geçirenler
* Şeker hastalığı olanlar
* Varis ve hemoroit gibi soruları olanlar
Sunu belirtmek gerekiyor ki; yukarıda bahsettiğimiz faydaların birçoğu çekirdeğin damarları onarıcı özelliğinden kaynaklanıyor.
Çünkü damarlar, insan bedenini ayakta tutan ana mekanizmalar. Onların bozukluğu insan bünyesinde birçok hastalığa neden oluyor.
Damarları onaran çekirdek, böylelikle diğer hastalıkların iyileşmesinde de önemli bir etkiye sahip oluyor.

Bir tatlı kaşığı Nival Üzüm Çekirdeğini bir miktar bal veya yoğurt ile karıştırılarak yemeklerden önce alınması tavsiye olunur.
7 Haziran 2010 Pazartesi
Aşkın böyle güzel anlatımı olur mu?
MİMARIN HESAPLAŞMASI
Büyük Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın
ve büyük aşk'ı Hürrem Sultan'ın bir kız çocukları gelir Dünyaya.
Efsane bir aşk'ın meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden belki efsane aşkların en emeline nail olanına, en masalsı olanına ithafen ismi Mihrimah konur.
Büyük Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın
ve büyük aşk'ı Hürrem Sultan'ın bir kız çocukları gelir Dünyaya.
Efsane bir aşk'ın meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden belki efsane aşkların en emeline nail olanına, en masalsı olanına ithafen ismi Mihrimah konur.

Mihr-ü Mah Farsça da "Güneş + Ay" demektir.
Zaman hızla geçmiş Mihrimah Sultan büyümüş 17 yaşına gelmiştir ki o zamanlar için evlendirilmesi uygun olan bir yaştadır. İki talibi olur, biri diyarbakır valisi Rüstem Paşa'dır, diğeri ise saray'ın baş mimarı Mimar Sinan...
Padişah biricik kızını Rüstem Paşa ile evlendirir.
Sinan evlidir ve 50 yaşındadır ama bilinen odur ki Mihrimah Sultan'a deliler gibi aşıktır.
Mimar Sinan o derece derin bir tutku ile aşık olduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamamıştır, fakat o'na olan aşkını olanca güzelliğiyle** **sanatına yansıtmıştır.
İstanbul'un en güzel yerlerinden birine, Üsküdar'a, Mihrimah Sultan adına bir cami yapması istenir kendisinden.
1540 yılında inşa etmeye başladığı cami'yi 1548 yılında tamamlar.
Cami inşa edilirken bir yandan kendi aşkını anlatır hiç şüphesiz ve eserine sanki "eteklerini giymiş bir kadın" ın dış-çizgilerini verir.
Bahsi geçen bu cami 2 Minareli olup,padişah fermanı ile yaptırılan bir eserdir, ama Sinan'ın söyleyecekleri bununla bitmemiş olacak ki...
Bu eserden 14 yıl sonra o güne kadar ilk defa, padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı'da surların yakınına, pek kimsenin ilgilenmediği ıssız, yalnız ama İstanbul'un en yüksek tepesi olan bir yere, sanki aşkının gizli, ıssız ve yalnızlığını ama bir o kadar büyüklüğünü haykırmak istermişcesine
ikinci bir eser yapmaya koyulur... Mihrimah Sultan'a.
Derler ki; cami Mihrimah Sultan'ın o duru, gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 mt bir minareye sahiptir.
Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere ise iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder; bu sayede gün ışığının her
köşede adeta dans ettiği kadınsı edalı.
(O tarihte bu açıklıktaki ve bu kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere, dünya üzerinde sadece Mimar Sinan tarafından yapılabilirdi. )
Cami içindeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki upuzun işlemelerde de Mihrimah Sultan'ın o güzel ayak topuklarını döven,upuzun saçları tasvir
edilmiştir.
Ve yine denir ki, Mihrimah Sultan'ın toplumdaki konumu iki minareli cami yaptırmaya yetmesine rağmen, yalnızlığını simgelemesi anlamında tek
minareli yapılmıştır bu cami.
Ama Sinan aşk'ını öyle sihirli bir tılsımla mühürlemiştir ki, bu sırra erene aşkolsun! Şaşırmamak,o sevdaların naifliğine imrenmemek elde değil.
Sinan Usta'nın aşk'ının vesikasıdır sanki...
İki caminin de yerleri özenle seçilmiştir:
Güneşin doğum ve batım yerleri tespit edilerek yapılmış camilerdir.
Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Camii'ni ve Üsküdar'daki Mihrimah Camii'ni aynı anda görebileceğiniz bir yer seçin.
Günbatımında (elbette, yılın sadece bir gününde ki, o gün 21 Mart (AyTakvimi ile Mart 9'u) günüdür; yani gece ile gündüzün uzunluğunun birbirine eşit
olduğu gündür.
Ve tabii daha ilginç yanı, o günün Mihrimah Sultan'ın doğum günü olmasıdır!
Mihrimah Sultan bir Nevruz günü doğmuştur.
Göreceğiniz muhteşem manzara şudur:
Edirnekapı Camii'nin tek minaresinin arkasından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar'daki camiin minareleri arasından ay doğar!
Mihr ü Mah = Güneş ve Ay
Bu nasıl bir hesaplamadır, nasıl bir hesaplaşmadır, nasıl bir güzellik anlayışıdır?
AŞKOLSUN!
5 Haziran 2010 Cumartesi
FAYDALI BİLGİLER
BAL ARISI BALI NASIL YAPAR?
Burhan Bursalıoğlu
Tabii ki sadece insanlar yesinler diye değil. Bal arıları eşek arılarından farklı olarak kışı koloni halinde geçirirler. Koloni kış uykusuna yatmaz ama bir salkım gibi kümeleşir. Bu şekilde kış süresince sıcak ve aktif olarak kalabilirler. Bunun için de önceden, yaz aylarında yeterli miktarda bal depo etmeleri gerekir. Ortalama bir kovanın kışlık bal ihtiyacı 9-
Bal arılarının bal yapma kapasiteleri ise uygun yer bulabildiklerinde bundan çok daha fazladır. İşte arıcılığın felsefesinde de bu yatar. Sen arılara imkan sağla, onlar da hem kendileri hem de senin için bal üretsinler.
Arılar kendilerine yetebilecek miktardan 2-3 kat fazla bal üretebildiklerinden arıcılar da kovana şekerli şuruplar koyarak onlara bu ortamı hazırlarlar. Arılar da sonradan ellerinden alınan bu ürün fazlasını dert etmezler.
Arıların balı çiçeklerden topladıkları nektarı ağızlarındaki bir emzimle birleştirip altıgen biçiminde balmumundan yaptıkları hücrelere depoladıklarını biliyoruz.
Bu karışımın su oranının yüzde 17′ye kadar düşmesini bekledikten sonra hücrelerin ağızlarını yine bir balmumu tabakası ile kaplarlar. Artık arıcı için mahsul zamanı gelmiştir. Ağzı kapalı hücrelerdeki bal hiç bozulmaz, saklama zamanı süresizdir.
Arılar böcek dünyasının en gelişmiş sosyal hayatına sahiptirler. İşçi arılar dünyaya geldikten sonra bir ay içinde kovanda bir iki günlük sürelerle temizlik, larvaları besleme, balmumu yapma, yiyecek taşıma, muhafızlık gibi değişik görevler yaparlar. Sonra uçuş başlar, çiçekler ziyaret edilir, nektar, polen ve su toplanır.
İşçi arılar çalışma mevsiminde 4-8 hafta yaşarlar. Kış mevsiminde ise arkadan gelen gençler olmadığı için ömürleri 5-7 ay sürebilir. İşçi arılar dişi olmalarına rağmen kısırdırlar, yavru yapma yetenekleri yoktur.
Arılar polenleri, su ile karıştırıp larva halindeki yavruları beslemek için toplarlar. Bir arı kovandan
Arılar bu yolculuklarında yollarını güneşin pozisyonuna göre saptarlar. Ayrıca yer kürenin manyetik alanına karşı da hassastırlar.
Gözleri polarize ışığa karşı o kadar hassastır ki çok kalın bir bulut tabakasının ardından gelen zayıf bir güneş ışığıyla bile kötü havalarda yollarını bulabilirler.
Arılar geceleri ortadan yok olurlar ama uyumazlar. Gece boyu hareketsiz kalarak enerjilerini ertesi günkü yoğun işler için biriktirirler.
Arılar renklerin çoğunu görürler. Işık dağılımında mavi ve ona yakın renkleri daha iyi görürler. Ultraviyole ışınlarına karşı da çok duyarlıdırlar. Ultraviyole ışınlarını çok yansıtan çiçekler onlara daha parlak görünür. Kırmızı rengi hiç ayırt edemezler.
Bize bu derecede faydalı olan arılar etrafımızda dolaştıklarında veya balkonda kahvaltı sefası yaparken reçel tabağına konduklarında çoğu insan huzursuz olur. Bunun nedeni minik arının sokma tehlikesidir.
Halbuki arılar sadece iki durumda canlılara saldırır ve sokarlar:
1) Kolonilerine bir tehdit olduğunda korumak için;
2) Korkutuldukları zaman. Bu nedenle arı kovanlarına çok yaklaşmamanız, el kol hareketleri yaparak hızlı hareket etmemeniz önerilir.
Arılar insanı soktuktan sonra genellikle ölürler, çünkü arı tarafından sokulan insan ani bir hareketle arıyı fırlatınca arının iğnesi ile beraber zehir torbası ve ifrazat bezi de yırtılarak arıdan ayrılır ve soktuğu yerde kalır.
İlginçtir ki bu kalan zehir torbasındaki kaslar arıdan ayrılsalar bile zehri pompalamaya bir süre devam ederler. Bu nedenle tırnağın ucu ile bir an evvel iğneyi soktuğu yerden çıkarmakta fayda vardır.
Arı zehrine alerjisi olan kimselerde arı sokmaları ağır tepkilere hatta ölüme yol açabilir. Buna karşın arı zehri bazı ağrılı hastalıkların özellikle romatizmanın tedavisinde kullanılır.
1 Haziran 2010 Salı
GÜNCEL
BAŞBAKAN, ATATÜRK GİBİ "FİLİSTİN'E EL
SÜRÜLEMEZ..." DEMENİ
BEKLİYORUZ!
Bugün, 31 Mayıs 2010... Bugün İsrail, çirkin yüzüyle bir kere daha sırıtarak gerçekten TERÖRİST BİR DEVLET olduğunu tüm dünyaya göstermiş, silahsız ve savunmasız insanlara saldırmıştır... Dünya tarihinin en çirkin ve aşağılık olaylarından biri olan bu saldırda ölenlerin büyük çoğunluğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞIDIR. 600 yıllık bir imparatorluk mirasçısı, dünyadaki ilk bağımsızlık savaşının galibi TÜRKİYE bu tarihi aşağılamaya sessiz kalmamalıdır....
Ama gelinen noktada eğer Başbakan Tayyip Erdoğan ONE MİNUTE'un arkasındaysa, gerçekten biraz olsun MİLLİ HİSLERE sahipse ve gerçekten Türkiye'nin ve masum Filistin'in onurunu, namusunu korumak istiyorsa ATATÜRK'ÜN 1937 yılında, İngilizlerin Filistin'e saldıracaklarını açıklamaları üzerine dünya basınına yaptığı "FİLİSTİN'E EL SÜRÜLEMEZ" açıklamasına benzer bir açıklama yapması ve bunun arkasında durması gerekir....
BAKIN, ATATÜRK 1937 yılında MÜSLÜMAN FİLİSTİN'İ NASIL SAVUNMUŞTU.
İşte Atatürk'ün FİLİSTİN'E saldıracak ülkelere yönelik açık tehdidi:
"Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip bu sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür.Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa bir kaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerini Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt olmakla itham edildik.Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bu gün kanımızı dökmeye hazırız.
Cedlerimizin, Selahaddin`in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bu gün, Allah`ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğinden şüphemiz yoktur.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Arapça yayın : “Bombay Cronicle 27.07.1937 münteşir”
Türkçe yayın: Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi
Evet Sayın Başbakan, uluslararası hukukta savunmasız ve silahsız insanlara yönelik saldırı SAVAŞ NEDENİDİR.... Biz sizden İSARİL'LE SAVAŞ ÇIKARIN isteğinde bulunmuyoruz; ama TÜRK TARİHİNİN en ciddi iki aşağılamasından biri olan (diğeri ÇUVAL OLAYI) bu saldırıyı, ATATÜRK'ÜN KURDUĞU ÜLKENİN BAŞBAKANI OLDUĞUNUZU TÜM DÜNYAYA GÖSTERECEK BİÇİMDE KINAMANIZI VE BU KONUDA GEREKEN EN SERT YAPTIRIMLARA BAŞVURMANIZI BEKLİYORUZ....
AKSİ HALDE ÇUVAL OLAYI'NDAN SONRA BU SALDIRIYA DA SESSİZ KALIRSANIZ VE GÜNÜ KURTARMAYA YÖNELİK, İÇ POLİTİKAYA YÖNELİK AÇIKLAMALARLA YETİNİRSERNİZ, İNANIN TARİH SİZİ ASLA AFFETMEYECEKTİR.....
Not: Bu arada 31 Mayıs 2010 tarihinde İskenderun'daki Türk Birliği'ne yapılan HAİN SALDIRIYI da lanetliyor, şehitlerimize ALLAH'TAN RAHMET DİLİYORUM...
Sinan MEYDAN-31 Mayıs 2010.
www. sinanmeydancom.tr.gg
Atatürk'ün,Vakit Gazetesi'nde yayınlanan "FİLİSTİN'E EL SÜRÜLEMEZ" demeci.
Atatürk'ün, "FİLİSİTN'E EL SÜRÜLEMEZ" açıklamasının arşiv belgesi.
31 Mayıs 2010 Pazartesi
ŞİİR BAHÇESİ
HAMDOLSUN…
Biri baksın falımıza,
Tuz kattılar balımıza,
Ağlanacak halimize,
Gülüyoruz hamdolsun...
Süleymaniye'de serçe,
Davos'ta aslandan pençe,
Gül değil, dikenli bahçe,
Suluyoruz hamdolsun...
Diplomasi, ince ince,
Dokunulur mu hiç gence?
"One minute"lik İngilizce,
Biliyoruz hamdolsun...
Hani teğet geçecekti?
Kriz gelip geçecekti?
Başlamadan bitecekti?
Ölüyoruz hamdolsun...
Millette geçim korkusu,
Onlarda seçim kaygısı,
Şehirde kömür kokusu,
Soluyoruz hamdolsun...
Nerde düzen, nerde birlik?
Hani birdik, bütündük?
Bir alt kimlik, bir üst kimlik,
Bölüyoruz hamdolsun...
Rantın peşine düşenler,
Deniz Feneri SEVENler,
" Ya sev, ya terk et " diyenler!
Kalıyoruz hamdolsun...
Üç, beş kuruş memuruma,
Hem emekli hem duluma,
Gemi yakışır mahdumuma,
Alıyoruz hamdolsun....
"Al git!" dedi anamızı,
Okutacak salâmızı,
Aradıkça belamızı,
Buluyoruz hamdolsun...
Nerede iş, nerede aş,
Gözler çıktı yaparken kaş,
Ömrümüzden yavaş yavaş,
Çalıyoruz hamdolsun...
Bir Recep İvedik filmi,
İzledik, güncel ve ilmi,
Uyuma vakti geldi MI,
Dalıy oruz hamdolsun...
Şehit: "Kelle", Apo: "Sayın",
Yüreklerde gizli mayın,
Kimler yiğit kimler hain?
Biliyoruz hamdolsun...
Avrupa'nın havuçları,
Kapalıdır kapıları,
Tuz dökülmüş avuçları,
Yalıyoruz hamdolsun...
Dünyalıktır, zikirleri
Anlaşılmaz zehirleri,
Akılları, fikirleri,
Çeliyoruz hamdolsun...
Mektup, zarfa ilişmiyor,
Demokrasi gelişmiyor,
Cafer'e bez yetişmiyor,
Siliyoruz hamdolsun...
Hayal gibi, gerçek gibi,
Aciz miyiz, böcek gibi?
Susuz kalmış çiçek gibi,
Soluyoruz hamdolsun...
Bu teranelerden bıktık,
Bilmem nerde hata yaptık?
Sinir küpü olduk artık,
Doluyoruz hamdolsun...
Kader örmüş ağlarını,
Özledik dost bağlarını,
ERGENEKON dağlarını,
Deliyoruz hamdolsun...
Onlar efendi, biz hamal,
Artık zamanı: Bir rol al!
Hepimiz Mustafa Kemal,
Geliyoruz hamdolsun...
--------------------
Tuz kattılar balımıza,
Ağlanacak halimize,
Gülüyoruz hamdolsun...
Süleymaniye'de serçe,
Davos'ta aslandan pençe,
Gül değil, dikenli bahçe,
Suluyoruz hamdolsun...
Diplomasi, ince ince,
Dokunulur mu hiç gence?
"One minute"lik İngilizce,
Biliyoruz hamdolsun...
Hani teğet geçecekti?
Kriz gelip geçecekti?
Başlamadan bitecekti?
Ölüyoruz hamdolsun...
Millette geçim korkusu,
Onlarda seçim kaygısı,
Şehirde kömür kokusu,
Soluyoruz hamdolsun...
Nerde düzen, nerde birlik?
Hani birdik, bütündük?
Bir alt kimlik, bir üst kimlik,
Bölüyoruz hamdolsun...
Rantın peşine düşenler,
Deniz Feneri SEVENler,
" Ya sev, ya terk et " diyenler!
Kalıyoruz hamdolsun...
Üç, beş kuruş memuruma,
Hem emekli hem duluma,
Gemi yakışır mahdumuma,
Alıyoruz hamdolsun....
"Al git!" dedi anamızı,
Okutacak salâmızı,
Aradıkça belamızı,
Buluyoruz hamdolsun...
Nerede iş, nerede aş,
Gözler çıktı yaparken kaş,
Ömrümüzden yavaş yavaş,
Çalıyoruz hamdolsun...
Bir Recep İvedik filmi,
İzledik, güncel ve ilmi,
Uyuma vakti geldi MI,
Dalıy oruz hamdolsun...
Şehit: "Kelle", Apo: "Sayın",
Yüreklerde gizli mayın,
Kimler yiğit kimler hain?
Biliyoruz hamdolsun...
Avrupa'nın havuçları,
Kapalıdır kapıları,
Tuz dökülmüş avuçları,
Yalıyoruz hamdolsun...
Dünyalıktır, zikirleri
Anlaşılmaz zehirleri,
Akılları, fikirleri,
Çeliyoruz hamdolsun...
Mektup, zarfa ilişmiyor,
Demokrasi gelişmiyor,
Cafer'e bez yetişmiyor,
Siliyoruz hamdolsun...
Hayal gibi, gerçek gibi,
Aciz miyiz, böcek gibi?
Susuz kalmış çiçek gibi,
Soluyoruz hamdolsun...
Bu teranelerden bıktık,
Bilmem nerde hata yaptık?
Sinir küpü olduk artık,
Doluyoruz hamdolsun...
Kader örmüş ağlarını,
Özledik dost bağlarını,
ERGENEKON dağlarını,
Deliyoruz hamdolsun...
Onlar efendi, biz hamal,
Artık zamanı: Bir rol al!
Hepimiz Mustafa Kemal,
Geliyoruz hamdolsun...
--------------------
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Che'nin Çantasından Çıkan NUTUK Küba Devrimi’nin öncülerinden ve Fidel Castro’nun yoldaşı Arjantinli devrimci doktor Che Guevara, 196...
-
CUMHURİYET GECEMİZ Burhan BURSALIOĞLU 2013 yaz sezonumuz anlamlı ve coşkulu bir gece ile noktalandı. Cumhuriyet’...