Meyvasız ağaca kimse taş atmaz Sadi Geç yetişen ağaçlar en iyi yemiş verenlerdir Moliere İyi ağaçtan talihli dal çıkar MevlanaMeyvalarla yüklü dal, başını yere kor Sadi Ağaçların, çiçekler gözü, kuşlar dilidir Cenap Şehabettin Kavak ağacını beğenen ve seven pek az kişi gördüm, çünkü dosdoğrudur Cenap Şehabettin Ağaç, meyvasından bilinir, yaprağından değil John Ray İyi bir ağaca sarılan, gölgesiz kalmaz Cervantes
İyiliği Emredip Kötülüklerden Men Etmek (sözler)
Birliğin kederi, ayrılığın safasından daha hayırlıdır (Yahya bin Muaz)
Her gecenin bir gündüzü vardır (Hz Ali )
Sakladığın sır senin esirindir Açığa vurursan sen onun esiri olursun (Hz Ali )
Bütün kötülüklerin anahtarı, hiddettir (Cafer bin Muhammed)
Güzel ahlak; bağışlayıcılık, sabır ve tahammüldür (Hasan-ı Basri)
En iyi nasihat; iyi örnek olmaktır (Malcolm X)
Nefis üç köşeli dikendir, ne türlü koysan batar (Mevlana)
Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer (İbni Haldun)
İnce sözler keskin kılıca benzer, kalkanın yoksa geri dur (Mevlana)
Gerçek zengin, bilgisi çok olan insandır (Hz Ali )
Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol (Mevlana)
Haksızlığa baş kaldırmayanlar, onlardan gelecek her kötülüğe katlanmalıdırlar (Hz Ali
Hiç kimse, diğer bir kimsenin kulu değildir (Hz Ali )
Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor (Abdulhamid Han)
En büyük felaketler içinde bile ümidini kaybetme, unutma ki ilik, sert kemiğin içinden çıkar (Hafız Şirazi) Her kalbin çarpıntısı kendi ecelinin ayak sesleridir (Beyazidi Bestami) Mal cimrilerde, silah korkaklarda, karar da zayıflarda olursa işler bozulur (HzEbubekir (ra)) Kibir, bele bağlanmış taş gibidir Onunla ne yüzülür ne de uçulur (Hacı Bayram-ı Veli)
Tatlı suyun başı, kalabalık olur (Mevlana)
Kurdun elinden çobanlık gelmez (Sadi)
Eğri ok, doğru yol almaz (Hz Ali (ra))
Hiçbir acı, cehaletten daha fazla zahmet verici değildir (Hz Ali (ra))
İnsanı maskara eden, dilidir (Sadi)
Ham düşünceleri, ancak akıl pişirir (Firdevsi)
Fırsatlar da bulutlar gibi çabucak geçer gider (Hz Ebubekir )
Çocuklarınızı kuzu gibi büyütmeyiniz ki, ileride kuzu gibi güdülmesinler (Şeyh Sadi Sirazi)
Hükümetlerin en kötüsü, suçsuzu korkutandır (Beydeba)
Hükümdar köylünün yumurtasını alırsa, adamları bütün tavukları alır (Sadi)
Bin zulme uğrasan da, bir zulüm yapma (Hz Ali ) Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez (Mevlana)
Çok yakın bir arkadaşının ölümünden sonra, Onun hakkında ne yazılır bilmiyorum. Nasıl yazıldığını da bilmiyorum. Böyle bir yazıyı ilk kez kaleme alıyorum. Aslında söyleyebileceklerim onu tasvir edecek midir? Hiç zannetmiyorum. Kullanacağım ifadeler, onun kişiliği yanında çok soyut kalacaktır. Buna inanıyorum. Ama yine de , bana ait olan düşüncelerimi, ona olan dostluk görevim nedeniyle yazmayı görev addediyorum.
1979 da Emirgan İlkokulu Müdürlüğüne atandığımda, çoğu bayan olan 12 öğretmen vardı. Geldiğim ilk günler sık sık toplantılar yaparak, eğitim ve öğretimin verimli, faydalı ve etkin olabilmesi için tartışma açar, çözümler üzerinde konuşurduk.. Tomris öğretmenin yapıcı, çözümcü fikirleri ve önerileri işimizi kolaylaştırırdı.
Bu tür toplantılar birbirimizi tanımaya da sebep oldu. Hem sosyal, kültürel, genel ve mesleki görüşler hakkında, aynı çatı altında çalışanların birbirlerini tanımaları olağan olmalıdır. Sicil amirinin çalışanları her yönüyle tanıması , kanaatların doğruluğu ile doğru orantılı olmasını sağlama yönünde elzemdir.
Kısa zamanda tanıdığım 12 öğretmen arkadaşımın hiç birini diğerlerinden ayrı tutmadım. Hepsi istediğim gibi, açık fikirli, kültürlü, mesleki bilgileri yeterli, kendilerini yetiştiren, Atatürkçü ve ileri görüşlü arkadaşlardı.
Tomris öğretmen de bunlardan biri idi.. Hareketli, cevval, sevimli,güler yüzlü ve cana yakın. Yapıcı fikirleri yanında, aldığı görevi zamanında, eksiksiz bitiren, işini ciddi yapan,sınıf düzenlemesi, öğrenci kılık ve kıyafet üzerindeki titizliği, okul ve çevre temizliği konularındaki özverisi, sözünü esirgemeyen, son söylenecek olanı ilk söyleyebilen,dürüst. çalışkan, arkadaşları ile olan diyaloğu, örnek teşkil edecek tam bir öğretmendi. Karşılaştığı zor sorunların çözümünün çoğunu kendi yöntemleriyle hallederdi.
Çevre ve veli ilişkilerinde daima yapıcıydı.
Çok sevilirdi.
Öğrencilerini anne şevkatiyle korur, kol, kanat gererdi. Asla onları kırıcı gücendirici söz söylemez, harekette bulunmazdı.
Eğitim ve öğretim konusunda da kendini geliştiren, değişen yenilikler karşısında kısa zamanda adapte olarak uygulamaya başlardı.
Duygusaldı, heyecanlı idi. Zaman, zaman sınıfına ders dinlemeye giderdim. Sınıfa girdiğimi gördüğünde heyecanlanırdı. Herhalde çıktığımda da uzun bir ohhhhh çekiyordu.
Tomris öğretmenin yetiştirdiği yüzlerce öğrencisi eğitimlerini başarıyla devam ettirip, hepsi de , yaşamlarını rahatça geçirecekleri meslek edindiler. Bunda Tomris öğretmenin büyük katkısı ve emeğinin olduğunu inkar etmemek lazım. O, SOYADI GİBİ "ELMAS" tı.
Tomris öğretmen öğretmenliğine gösterdiği titizlik ve özverinin yanında, iyi de bir aile hanımıydı. Eşi ve çocuklarına gösterdiği sevgi örnek teşkil edecek cinstendi. Onların üzerine titrerdi. Varı yoğu çocukları idi. Tabii çocukları ve sevgili eşi Recep bey de Tomris öğretmene laik olduğu şekilde, canı gönülden bağlı idiler.
Tomris öğretmenin ölümünden bir gün önce Recep Beyin telefonda ağlayarak durumunu anlatışını herhalde hiç unutmayacağım.
Kendisine 11 yıl Müdürlük yaptım.Bu süre içinde, karşılıklı olarak , en ufak kırıcı, incitici bir davranış olmadığı gibi, emekli olduktan sonra da tam bir aile atmosferi içinde, sevgi ve saygıya dayanan ilişkilerimiz olmuştur. Bundan sonrada Tomris öğretmen olmasa da Elmaslar Ailesiyle dostluğumuz devam edecektir.
Tomris öğretmen genç yaşta aramızdan ayrıldı. O, çevresine daha çok faydalı olabileceği bir yaşta arkadaş ve dostlarını terk etti. Tomris vefalı bir insandı. Bırakıp gitmezdi. Ama Felek söz dinlemiyor ki. Yaşı, kuruyu tanımıyor ki.
Tomris öğretmene Tanrıdan gani, gani rahmet , mekanının cennet olmasını, ailesine sabır ve uzun ömür, dost, akraba, komşu, arkadaş, öğretmen ve öğrencilerine de başsağlığı dilerken, ölümünden sonra yüzlerce öğrencilerinin kaleme aldıkları mesajlardan birkaç tanesini aşağıya yazıyorum.
Hakan kapıcı: Kalbinde nokta kadar kötülük olmayan ,Sevgili öğretmenim nur içinde yatsın mekanı cennet olsun inşallah. Başımız sağolsun
Yeşim Demirağ: ".. Hocam Allah geride bıraktığı ailesine,sevdiklerine,sevenlerine sabırlar ve uzun ömürler diliyorum...Hepsinin başı sağolsun,Allah rahmet eylesin,mekanı cennet olsun...Keşke iyi eğitimciler,ölümsüz olsaydı........
Çok üzgünüm:((((((((......."
Nazım Uyar Çalışkan:” Okulumuzun sembol hocalarındandı." Mekanı cennet olsun.
HÜLYA AYTEKİN “Benim Kızım ECE 1. sınıfta okumuştu. Küçük verdiğim için okuma yazmayı çözememişti..TOMRİS ABLA 2 ye geçirdi Ece’yi. Ben tekrar 2. sınıfta bırakmasını rica ettim.Ve kızım yaşıtlarınla okudu. Böyle güzel anlayışlı insandı Onu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Allah rahmet eylesin.."
Mustafa Aşıkoğlu: Tomris hocanın eline verdiklerinde beni 6 yaşındaydım.
2'nci annem olarak benimsedim kendisini. İyiyi kötüyü hep o öğretti bize.Rahmetli olduğunu öğrendiğimde MISTIK KULLAKLARINI ÇEKİCEM deyişi kulağımda çınladı.O bizim 2'nci ANNEMİZDİ....
MEKANIN CENNET OLSUN HOCAM.
SENİ HİÇ UNUTMATACAĞIZ."
Dilara Toprak: En iyi yerde olacağından eminim , öğretmenden ziyade annelik yaptı bize .. Yarın Emirgan’da toplanıp son görevimizi yapacağız ...... "
Dündar Kaya: "Ciddi olamazsınız yaa : Çok seviyorum ki ben öğretmenimi
inanılmaz üzüldüm .
Çiğdem Karasu: Nur içinde yatsın, o benım 2.annemdi.
BUGÜN PAZAR. SAAT : 15 ALPER ELMAS'TAN ALDIĞIM TELEFON HABERİNE DAYANARAK, TÜM SEVDİKLERİNE VE YETİŞTİRDİĞİ ÖĞRENCİLERİNE "ÖĞRETMEN TOMRİS ELMASLAR'ın BİR SAAT ÖNCE , YAKALANDIĞI HASTALIKTAN KURTULAMAYARAK, VEFAT ETTİĞİNİ ÜZÜLEREK DUYURMAM HERHALDE ACILARIN VE EN ZOR GÖREVLERDEN BİRİ OLDUĞUNU SÖYLEMEK İSTERİM.
CENAZESİ, YARIN 26 TEMMUZ , ÖĞLE VAKTİ, MUHTEMELEN EMİRGAN CAMİİNDEN KALDIRILACAKTIR.
AİLE FERTLERİ, SEVENLERİ , TÜM ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERİNİN BAŞI SAĞOLSUN. EŞİ, ÇOCUKLARI VE AKRABALARINA TANRIDAN UZUN ÖMÜR VE SABIR DİLİYORUM.
ALLAH MEKANINI AYDINLIK VE RAHMETİNİ ESİRGEMESİN...
Burhan Bursalıoğlu
T E Ş E K K Ü R
Ailemizin büyüğü ve neşe kaynağımız, sevgili Cemal AKÖZ'ün vefatında, camide ve mezarlıkta, üzüntümüze ortak olan, ayrıca, iletişim araçlarıyla taziyelerini bildirerek, dualarını esirgemeyen, akraba, dost, arkadaş ve öğrencilerime AKÖZ ve BURSALIOĞLU Aileleri adına teşekkür ederim.
Muhterem ve sevgili dünürüm, gelinim Güniz Bursalıoğlu'nun sevgili babası, Oğlum Yüksel'in kayın pederi, biricik oğlu Enis Aköz'ün babası, Çok sevgili Semra Aköz'ün eşi, Büyükdere'nin sevilen , sayılan ağabeyleri CEMAL AKÖZ'ü 21 Temmuz 2010 Çarşamba günü kaybettik. Cenazesi, Kireçburnu mezarlığında Allahın rahmetine tevdi edildi. Başta biz olmak üzere tüm yakın ve tanıyanların başımız sağolsun. Allah, geride kalan eşi, çocukları, akrabaları ve dostlarına uzun ömürler versin.
Bütün millet ve bütün memleket evlatlarını sportmen yapmak için harcanan çabanın önem ve kutsallığı aynı oranda değerli ve önemlidir. Mustafa Kemal ATATÜRK
ŞİFRELİ SPOR
Burhan Bursalıoğlu
Bir konu üzerinde düşüncelerimi söyleyeceğim. Yazımı okuduktan sonra, “Hadi canım, bu da nereden çıktı. Alan memnun satan memnun “ diyeceğinizi biliyorum. Ama yinede söyleyeceğim.
2010-2011 futbol sezonuna başlamak üzereyiz.
Tüm futbol takımları harıl harıl hazırlık çalışmaları yapıyor ve tüm görsel medya bu hazırlık maçlarından ve transferlerden görüntülü haberler veriyor ve yazıyorlar. Özellikle şu günlerde transfer dedikodularında milyonlarca dolar ve yuro lar uçuşuyor. Neden? Futbol takımları başarılı olsun diye Avrupa’dan futbolcu ithal ediliyor.
Spor demek futbol mu? Başka branşlar yok mu? Futbolcuya çuvallar dolusu para harcayarak takımlarımızı güçlendiriyoruz. Diğer branşlarda ne yapıyoruz? Hiçbir şey. Çünkü Türk sporcu yetiştirmiyoruz. Teşvik edecek imkan tanımıyoruz. Halbuki her branşta yapılan seçmelere binlerce gencin katılması gerekir.Türk sporuna neden genç sporcular yetişmiyor? Neden her branşta seçmelere, yarışmalara yüzlerce, binlerce genç sporcular müracaat etmiyor? Tek tük yetişenleri de aşağıya doğru çekiyoruz. Sebepler çok. Hem de pek çok. Burada, nedenlerden sadece birine değineceğim. Şifreli TV futbol yayınlarına.
Bir zamanlar Cine 5 futbol maçlarını, şifreli yayınlardı. Ücretli olarak Cine 5 de maçları seyrederdik. Sonra, maç satın alma ihalesini kazanan Dijitürk ortaya çıktı. Lig TV kanalından maçları şifreli olarak vermeye başladı. Bir yıllık maç seyri kişilere aşağı yukarı 1000 tl ye mal oluyor. Şimdi de D- Smart ortaya çıktı. TRT -1 in şifresiz vererek seyrettiğimiz 2. 3. lig maçlarını D-Smart şifreli veriyor. Avrupa maçları dahil, takımların hazırlık maçlarını dahi şifreli olarak veriyor.. Böyle bir şey olur mu? Oluyor işte. Peki bunlar nasıl seyredilecek? 300 tl. ye D-Smart disivırı alacaksın, uydu anteni taktıracaksın, maçları izleyeceksin. Sonra ne olacak? 1-2 yıl sonra bir başka kanal ihaleyi alacak, D-Smart ın disivırları elde kalacak. Nitekim, 5 yıllığına yine dijitürk ihaleyi alarak süper liği oradan izleyeceğiz. Tabii şifreli.
Şimdi, bu kanallar, aldıkları bir sürü paraya karşılık, bizlere haftada en fazla 3 maç izletiyorlar. Dikkat edin sadece 3 futbol maçı. Sanki başka spor branşı yokmuş gibi.
Sayın TFF kulüpler adına, açık artırmayla maçları satar. Yayıncı kanal, gelirlerinden bir miktar kulüplere ödeme yapar ve maçları şifreli olarak abone olan 2-3 yüz bin kişiye iletir.
Şimdi, doğru oturup doğru konuşalım. 60-70 milyon insana seyrettirme imkanı var iken, 200 – 300 bin kişinin seyretmesi sporumuzu kalkındırır mı? Mümkün değil. Futbolcu yetişir belki, ama sporcu yetişmez.
Şöyle bir geriye değru uzanalım. Bugüne dek yetişmiş olan tek tük sporcuların hepsi kırsal bölgelerden, köylerden yetişmiştir. Her tarafımız deniz, hangi yüzücümüz, kürekçimiz, tramplencimiz, dünya çapında , hangi arenada kendini göstermiştir? Karlı dağlarımızdan hangi kayakçımız, uluslar arası kış olimpiyatlarında başarılı olmuştur?
Ata sporumuz güreşteki durumumuz belli. Ulusu sokağa dökecek bir başarımız varmı?. Güreşimizin 50-60 yıllarındaki parlak dönemini yakalayabilmiş miyiz? Nerede binicilik, avcılık, okçuluk, kılıç oyunları, cirit? Bugünün hokeyin atası sayılan çögen, beyge, kızbörü , gökbörügibi değişik oyunlar nerede? Osmanlı döneminde güreşçi yetiştirmek için pehlivan tekkelerı kurulmuştu. Bizde güreş okulları var mı? Cimnastikçi yetişiyor mu? Rahmetli, Ali Faik Üstünidman’ın, Selim Sırrı Tarcan’nın ruhları sızlamıyor mu? Sızlar tabi. Futbol varken gerisini silkele gitsin.
Bütün kanallarda, spor haberlerinde, futbolun dışında bir spor haberi var mı? Futbolun dışında canlı yayın var mı? Evet futbolu küçümsemiyorum. Oda önemli , çokta seviyorum, ama, diğer sporlardan da söz edilmelidir. Saatlerce futbol yorumları yapılır, kişiler hakkında dedikodu yapılır, hiçbir spor branşından bahsedilmez, adı spor yorumu olur.
Gençlere, yeni yetişkinlere sporu böyle mi sevdireceğiz? Sevdirmek için ne yapıyoruz? Kapalı ekranların arkasından mı sporu sevdireceğiz. İnsanların seyretme özgürlüğü yok mudur? Yayınlanan bir haberi duyma ve seyretme özgürlüğüne sahip değil miyiz? Paparazilerin, insanların mahrem hayatına girip çektikleri uygunsuz resimler şifresiz yayınlanıyorsa , onların yaşama özgürlüğüne müdahale olmuyor mu?” Herkes bunları seyretsin” demek istenmiyor mu? Ama bir spor yayını için, “seyredemezsin” diyerek, seyir ve dinleme özgürlüğü kısıtlanmıyor mu? Bu çelişki olmuyor mu? .
Efendim, abonelerden toplanan gelirler olmalı ki, kulüplere para verilebilsin. Diyelim ki, şifreli yayınları 500 bin kişi seyrediyor ve 10-20 de reklam alıyor.Yayını 50-60 milyon insana seyrettirseler, bu durumda, reklamcılar 30-40 reklam vermezler mi. Gelir daha da çoğalmaz mı?
Önerim şunlar :
1-Her kanal istediği branşta yayınını yapsın, gelen reklamlardan kulüp veya kuruluşa da bir miktar ödeme yapılsın..
2-Kanalların, spor saati, spor yorumu adı altında futboldan başka haber ve yorum yapmıyorlarsa, programdaki “spor” sözcüğünü kaldırsın.
3-Her kanal gerçek spor programı uygulasın da, köy, kasaba, varoş ve kırsal bölgelerdeki insanlarımıza heyecan gelsin, teşvik edilsin ki, sporda kitlesel kalkınma yapılsın.
4-Haber sonrası spor haberlerinde tüm branş haberleri verilsin
5- TC. temsil eden Ulusal bir kanal sadece spor yayını yapsın. Eurospor örnek alınsın.
6- Bu isteklerimin yerine gelmesinin mümkün olmayacağını da biliyorum. Futbolun, bir ticaret metah-ı haline geldiği yerde, galiba hülyalara dalıyorum.
Bir ülkenin, halkının eğitimli olması, o ülkedeki okulların çokluğundan ziyade, mevcut okulların kalitesiyle doğru orantılıdır.
Öğretmeni, aracı gereci olmayan, ulaşımı zor olan, öğrencisi olmayan Üniversiteden mezun olan biri, 10 diploma alsa ne yazar. Bilgi dağarcığı boş olduktan sonra
.
Milli Eğitim Bakanı Sayın Çubukçu, yeni, yeni Üniversiteler açacağını söylüyor. Bunu neden gerek görmüş anlayamadım. Mevcut Üniversitelerin, yüksek okulların birçok branşları boş sıralarla dolu. Dolu olan branşların da öğretim üyeleri yetersiz veya yok. Yüksek okullarda okuyan 2 700 000 den fazla öğrenci var. Mezun olanlar boş geziyor. İş yok, iş sahsı yok, iş sahası açmak için de çaba yok Fırsat bulanlar yurt dışına gidiyor. Orada iş imkanları arıyor.
Öğretim üyeleri genellikle merkezi yerlerde toplanmış. Uzak yerlerdeki yüksek okullara, günübirlik uçakla gidip geliyorlar. Ne kadar faydalı oluyorlar, kendileri daha iyi yorumlarlar. Öğretim üyelerinin sayısal eksikliği nedeniyle, emeklilerle sözleşme yaparak, açık kapatmaya çalışıyorlar. Okul çok, öğretim üyesi az.
Ben Bakan Çubukçu’nun yerinde olsam, öğretim üyesi yetiştirme planı yapar, maaşlarını artırır, mesleği cazip hale getirir, yaşam koşullarını rahatlatır, verimsiz ve boşuna açılan yüksek okulları kapatır, kaliteyi artırmaya çalışırdım. Bütün bunlar için para lazım. GSYİH den ayrılan 0.8 oranındaki bütçe ile bunlar olmaz. Olmaz ama yeni üniversiteler açma planları yapılıyor.
Şu bir gerçek. AKP İktidarı 8 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. Ne yazık ki, eğitimde hiçbir varlık gösteremeden sınıfta çakmıştır. Çünkü her uygulamada siyaset ön plana çıkmıştır. Sayın Çubukçu’nun, yeni üniversiteler açma planları da aynı amaçla düşünüldüğünü zannediyorum.
Bu yol iyi bir yol değildir. Önce istihdam imkanları sağlanmalı, sonra da ihtiyaca göre öğrenci alınmalı, eksikse yeni yüksek okullar açılmalıdır. Her şey planlı yapılmalı. Oy arzusu, bu ülkeyi seviyorlarsa daha sonra düşünülmelidir.
Sayın Çubukçu bu sevdadan vazgeçmelidir.
GÜNAHTIR SAYIN ŞİMŞEK
Burhan Bursalıoğlu
Ülkemizi yöneten kişiler, öyle zannediyorum ki, memurların yaşadığı hayatı tahmin dahi
edemiyorlar. Kendi yaşantıları gibi mi zannediyorlar? Bu insanlar memurluk yapmamış. Memurun bu ülke için ne kadar değerli olduğunu kavrayamıyorlar. Kendilerini ve ülkeyi yaşatanlar, idame ettirenler memurlardır. Memurlar olmasa bu Ülke batar, nefes alamaz. Kaos çıkar, insanlar birbirini parçalarlar.
Bazı kesimlerin 1 gün de olsa yaptıkları iş bırakma, grev gibi eylemler de hayat felç oluyor. Karşı koyan da, destekleyen de oluyor. Bunun bir de tüm memurların uyguladıklarını düşünürsek, Ülkenin ne hale geldiğini asla düşünmek istemiyorum.
Hükümette bulunanlar, Bakanlar,genelde siyasiler, bunları düşünemiyorlar mı? Düşünemiyorlar demek. Çünkü memurlara siyah gözlüklerle bakıyorlar. Memurların dinlenme, istirahat hakları yokmuşçasına, ellerindeki imkanları alınıp, başkalarına peşkeş mi çekmeyi planlıyorlar.
Maliye Bakanlığı memurların yaz aylarında, kışın yorgunluğunu çıkarmak için 10 günlük tatillerini yapacakları, memur dinlenme tesislerini 4 Ağustos’ta satışa çıkaracakmış. Pes doğrusu. Memurun malına göz dikme buna denir.
İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Muğla, Antalya ve Bursa’daki sosyal tesisler satılıp, Sayın Bakan Şimşek’in ifadesine göre de elde edilecek olan 152 milyon tl. ekonomiye kazandırılacakmış.
Ekonomiyi bu kadar önemseyen Sayın Şimşek, 6 yıldızlı otellerde yapılan tatiller, alınan lüks arabalar, uçaklar, Dünya’nın her bucağını gezme olanağı tanınan akrabalar, özel davetlere uçakla gidip gelmeler, keyfi olarak götürülen kişilerin masraflarını neden görmüyor? Sayın Şimşek’in gözlükleri bunları görmemeye, ama gücü yetenleri görmeye mi ayarlanmış.
Vazgeçin bu sevdadan sayın Şimşek. Üzerinize vebal almayın. Kriz açıklarını kapatmak uğruna günaha girmeyin. 12 tesisten yaz aylarında istifade eden 30- 40 bin memurun moralini bozmayın. Zaten, ekonomik sıkıntılara karşı mücadele ederek çalışan memurun , ucuz tatil yapması Sizi rahatsız etmemeli.