08.Mart.2011 Salı günü KADINLAR GÜNÜ. Bu nedenle 05.Mart. 2011 Cumartesi günü Kadıköyde bi,nlerce kadınımızın katıldığı miting vardı.
Özellikle son yıllarda kadınlara yapılan taciz, tecavüz, dövme, öldürme gibi eylemleri protesto mitingi nedeniyle kilometrelerce uzunluğunda ki yürüyüş kolunda çok çeşitli pankartlar taşıyorlardı.
İstiklal Savaşımızda, erkeklerle omuz omuza verip savaşan kadınlarımızın sağladığı özgür toplum içinde bulunan özgür kadınımıza yapılan bu çeşitli zulmü bende kınıyor, Türk kahraman kadınları yazı serime Halide Edip Adıvar' la devam ediyorum.
08.Mart. 2011 tarihinde kutlanmakta olan Kadınlar Günü'nün Tüm Türk kadınlarına kutlu olsun.
Burhan Bursalıoğlu
Halide Edip Adıvar
Çocukluk ve Öğrencilik yılları:
1884 yılında Beşiktaş, İstanbul'da doğdu. Babası Mehmet Edip Bey, annesi Fatma Berifem Hanım'dır. Annesini küçük yaşta veremden kaybetti. Evde özel dersler alarak ilköğrenimini tamamladı. Yedi yaşında iken yaşını büyüterek girdiği Üsküdar Amerikan Lisesi'nden kısa bir süre sonra padişahın "Hristiyan okullarında Müslüman öğrencilerin okuyamayacağı" emri ile alınmış ve evde özel ders görmeye başlamıştı. Kolejde İngilizce ve Fransızca öğrenmeye başlayan Halide Edip’in İngilizce öğrenirken çevirdiği kitap 1897’de basıldı. Bu, Amerikalı çocuk kitapları yazarı Jacob Abbott'un "Ana" adlı eseri idi. 1899 yılında bu çeviri nedeniyle II. Abdülhamit tarafından Şefkat Nişanı ile ödüllendirildi. Aynı yıl yeniden Üsküdar Amerikan Koleji’ne kaydolabildi. Bu okulda aldığı eğitimin yaşamında büyük etkisi oldu. Okulda, Rıza Tevfik Bey'in Fransız edebiyatı derslerine katıldı ve Doğu edebiyatıyla ilgilendi. 1901 yılında mezun oldu, okulun mezun ettiği ilk kız öğrenciler arasındaydı.babası ingiliz terbiyesi ile yetişmesini istemiştirİlk Evliliği ve Çocukları.:
Halide Edip, kolejin son sınıfında iken matematik öğretmeni olan Salih Zeki Bey ile okuldan mezun olduğu yıl evlendi. Eşi rasathane müdürü oluğu için evleri hep rasathane içinde oldu ve bu yaşam ona sıkıcı geld.. Evliliğinin ilk yıllarında eşine Kamus-u Riyaziyat adlı eserini yazmada yardımcı oldu, ünlü İngiliz matematikçilerin yaşam öykülerini Türkçe’ye çevirdi. Birkaç Sherlock Holmes hikayesinin de çevirisini yaptı. Fransız yazar Emile Zola’nın yapıtlarına büyük ilgi duymaya başladı. Daha sonra ilgisi Shakespeare’e yöneldi ve Hamlet adlı yapıtının çevirisini yaptı. 1903 yılında ilk oğlu Ayetullah, bundan on altı ay sonra da ikinci oğlu Hasan Hikmetullah Togo dünyaya geldi. 1905 yılında gerçekleşen Japon-Rus savaşında batı uygarlığının bir parçası sayılan Rusya'yı Japonların yenmesinin verdiği sevinçle oğluna Japon Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Togo Heihachiro'nun ismini vermişt..Yazım Alanına Girişi:
Meşrutiyetin ikinci kez ilan edildiği 1908 yılı Halide Edip’in hayatında bir dönüm noktası oldu. 1908'de gazetelerde kadın haklarıyla ilgili yazılar yazmaya başladı. İlk yazısı Tevfik Fikret'in çıkardığı Tanin'de yayımlandı. Başlangıçta, -eşinin isminden ötürü- yazılarında Halide Salih imzasını kullandı. Yazıları, Osmanlı içerisindeki muhafazakâr çevrelerin tepkisini çekti. 31 Mart Ayaklanması sırasında öldürülme endişesiyle kısa süre için iki oğluyla Mısır'a gitti. Oradan İngiltere’ye giderek kadın hakları konusundaki yazıları nedeniyle kendisini tanıyan İngiliz gazeteci Isabelle Fry’ın evinde konuk oldu. İngiltere’ye gidişi o dönemde kadın-erkek eşitliği konusunda sürüp giden tartışmalara tanık olmasına, Bertrand Russell gibi fikir adamlarıyla tanışmasına vesile oldu.1909'da İstanbul'a geri döndü; siyasi içerikli yazıların yanı sıra edebi yazılar da yayımlamaya başladı. Heyyula ve Raik'in Annesi adlı romanları basıldı. Bu arada Kız Öğretmen okullarında öğretmenlik ile vakıf okullarında müfettişlik görevlerinde bulundu. İleride yazacağı Sinekli Bakkal adlı ünlü romanı, bu görevler gereği İstanbul’un eski ve arka mahallerini tanıması sayesinde ortaya çıkmıştı.
Eşi Salih Zeki Bey'in ikinci bir kadınla evlenmek istemesi üzerine ondan 1910 yılında boşandı ve artık yazılarında Halide Salih yerine Halide Edip adını kullanmaya başladı. Aynı yıl Seviyye Talib romanını yayımladı. Bu roman, bir kadının kocasını terk ederek sevdiği erkekle yaşayışını anlatır ve feminist bir eser olarak değerlendirilir. Basıldığı dönemde bir çok eleştiriye maruz kalmıştır. Halide Edip, 1911 yılında ikinci kez İngiltere'ye gitti, kısa bir süre kaldı. Yurda döndüğünde Balkan Savaşı başlamıştı.
Balkan Savaşı Yılları ]
Balkan Savaşı yıllarında kadınlar toplum yaşamında daha aktif rol almaya başlamışlardı. Halide Edip de bu yıllarda Teali-i Nisvan Cemiyeti’nin (Kadınları Yükseltme Derneği) kurucuları arasında yer aldı ve yardım işlerinde çalıştı. Öğetmenlik mesleğinin içinde olduğundan eğitim ile ilgili bir kitap yazmaya yöneldi ve Amerikalı düşünür ve eğitimci Herman Harrell Horne'un The Psychological Principle of Education (Eğitimin Psikolojik Temeli) adlı eserinden yararlanarak Talim ve Edebiyat adlı kitabı yazdı. Aynı dönemde Türk Ocağı içinde Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Hamdullah Suphi gibi yazarlarla tanıştı. Bu kişilerle dostluğu sonucu Turancılık fikrini benimseyen Halide Edip, bu düşüncenin etkisiyle Yeni Turan adlı eserini yazdı. 1911'de Harap Mabetler ve Handan isimli romanları yayımlandı.I. Dünya Savaşı Yılları:
Balkan Savaşları 1913’te sona ermişti. Öğretmenlikten istifa eden Halide Edip, Kız Mektepleri Umumi Müfettişliği görevine getirildi. I. Dünya Savaşı başladığında bu görevdeydi. 1916'da Cemal Paşa'nın daveti üzerine okul açmak üzere Lübnan ve Suriye'ye gitti. Aynı yıl bir aşk romanı olan Son Eseri adlı kitabı basıldı. Arap eyaletlerinde iki kız okulu ve bir yetimhane açtı. Orada bulunduğu sırada babasına verdiği vekalet ile Bursa’da, aile doktorları Adnan Adıvar ile nikahları kıyıldı. Lübnan’da iken Kenan Çobanları adlı 3 perdelik operanın librettosunu yayımladı, eseri Vedi Sebra besteled. Yusuf Peygamber ve kardeşlerini konu alan bu eser, o yıllarda savaş koşullarına rağmen yetimhane öğrencileri tarafından 13 defa sahneye kondu. Türk ordularının Lübnan ve Suriye'yi boşaltması üzerine 4 Mart 1918’de İstanbul'a döndü. Yazar, hayatının buraya kadar olan bölümünü Mor Salkımlı Ev adlı kitabında anlatmıştır.Milli Mücadele yılları ve ABD mandası tezi:
Halide Edip, İstanbul’a döndükten sonra Darülfünun'da Batı edebiyatı okutmaya başladı. İzmir'in işgalinden sonra "milli mücadele" en önemli işi haline geldi. Türk Ocakları’nda çalıştı. Karakol adlı gizli örgüte girerek Anadolu’ya silah kaçırma işinde rol aldı. Vakit Gazetesi'nin sürekli yazarı, M. Zekeriya ve eşi Sabiha Hanım'ın çıkarttıkları Büyük Mecmua'nın başyazarı oldu.Milli Mücadele taraftarı aydınların bir kısmı işgalcilere karşı ABD ile işbirliği yapma düşüncesiydi, Halide Edip bu düşüncedeki Refik Halit, Ahmet Emin, Yunus Nadi gibi aydınlarla 14 Ocak 1919'da Wilson Prensipleri Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer aldı. Halide Hanım, milli mücaelenin önderi Mustafa Kemal'e yazdığı bir mektupla ABD mandası tezini açıkladı ancak bu tez temmuz ayında Mustafa Kemal önderliğindeki Erzurum Kongresi'nde uzun uzun tartışılacak ve reddedilecektir. Yıllar sonra Mustafa Kemal'in Nutuk adlı eserinde tam metnine yer vereceği mektubu yüzünden Halide Edip, "mandacı" olarak suçlanmış, hatta "hain" olarak değerlendirilmiştir.
Halide Edip Adıvar için İstanbul mitingleri ve idam kararı:
15 Mayıs 1919 günü İzmir’i Yunanlıların işgal etmesi üzerine İstanbul’da ardı ardına protesto mitingleri düzenlenmekteydi. İyi bir hatip olan Halide Edib, 19 Mayıs 1919 günü Asri Kadınlar Birliği’nin düzenlediği ve kadın hatiplerin de konuşmacı olduğu ilk açıkhava mitingi olan Fatih Mitingi’nde kürsüye çıkan ilk konuşmacıydı, attığı nutuk ile belleklerde büyük iz bıraktı. 20 Mayıs’ta Üsküdar mitingi, 22 Mayıs’ta Kadıköy mitingine katıldı. Bunları Halide Edip’in başkahramanı haline geldiği Sultanahmet mitingi izledi. Önceden hazırlanmadan ve yazmadan yaptığı konuşmada sarf ettiği “Milletler dostumuz, hükümetler düşmanımızdır.” cümlesi bir vecize halini aldı.İngilizler İstanbul’u 16 Mart 1920’de işgal ettiler. Hakkında idam emri çıkardıkları ilk kişiler arasında Halide Edip ve eşi Dr. Adnan da vardır. 24 Mayıs’ta padişah tarafından onaylanan kararda idama mahkum edilen ilk 6 kişi şunlardı: Mustafa Kemal, Kara Vasıf, Ali Fuat Paşa, Ahmet Rüstem, Dr. Adnan ve Halide Edip.
Anadolu'da mücadele:
Haklarında idam karar çıkmadan önce Halide Edip, eşi ile birlikte İstanbul'dan ayrılıp Ankara’daki milli mücadeleye katılmıştı. Çocuklarını İstanbul’da yatılı okulda bırakarak 19 Mart 1920 günü Adnan Bey ile at sırtında yola çıkan Halide Hanım, Geyve’ye ulaştıktan sonra buluştukları Yunus Nadi Bey ile birlikte trene binip Ankara’ya gitmiş ve 2 Nisan 1920 günü Ankara’ya varmıştı.Halide Edip, Ankara’da Kalaba(Keçiören)’daki karargahda görev aldı. Ankara yolunda iken Akhisar İstasyonu'nda Yunus Nadi Bey ile birlikte kararlaştırdıkları gibi Anadolu Ajansı isimli bir haber ajansının kurulması Mustafa Kemal Paşa'dan onay görünce ajans için çalışmaya başladı. Ajansın muahabiri, yazarı, yöneticisi, ayakişlerine bakanı olarak çalışıyordu. Haber derleyip milli mücadeleye ilişkin bilgileri telgrafı olan yerlere telgrafla iletmek, olmayan yerlerde cami avlusuna afiş olarak yapıştırılmalarını sağlamak; Avrupa basınını takip edip batılı gazetecilerle iletişim kurmak; Mustafa Kemal'in yabancı gazetecilerle görüşmesini sağlamak, bu görüşmelerde tercümanlık yapmak; Yunus Nadi Bey'in çıkardığı Hakimiyet-i Milliye gazetesine yardımcı olmak ve Mustafa Kemal'in diğer yazıişleri ile ilgilenmek Halide Edip'in yürüttüğü işlerdi.
1921’de Ankara Kızılay başkanı oldu. Aynı yılın Haziran ayında Eskişehir Kızılay’da hastabakıcılık yaptı. Ağustos’ta orduya katılma isteğini Mustafa Kemal’e telgrafla iletti ve cephe karargâhında görevlendirildi. Sakarya Savaşı sırasında onbaşı oldu. Yunanlıların halka verdiği zararları incelemek ve raporlamakla sorumlu Tetkik-i Mezalim Komisyonu’nda görevlendirildi. Vurun Kahpeye adlı romanının konusu bu dönemde oluştu. Türk'ün Ateşle İmtihanı(1922) adlı anı kitabı, Ateşten Gömlek(1922), Kalp Ağrısı (1924), Zeyno'nun Oğlu adlı romanlarında Kurtuluş Savaşı'nın değişik yönlerini gerçekçi biçimde dile getirebilmesini savaştaki deneyimlerine borçludur.
Savaş boyunca cephe karargahında görev yapan Halide Edip, 30 Ağustos Zaferi’nden sonra ordu ile İzmir’e gitti. İzmir’e yürüyüş sırasında rütbesi başçavuşluğa yükseldi. Savaştaki yararlılıklarından ötürü İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
ATATÜRK'ün KADINLARIMIZ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİNDEN SEÇMELER
Ey kahraman Türk kadını, Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
Dünyada her şey kadının eseridir.
Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.
Büyük başarılar, kıymetli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur.
Kadınlar İÇTİMAİ HAYAT’da erkeklerle BİRLİKTE yürüyerek birbirinin YARDIMCISI ve DESTEKÇİSİ olacaklardır.
Bir toplum cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı İHMAL ve KUSUR’dur.
Bir TOPLUM bir MİLLET ERKEK ve KADIN denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin!
- Dünyada hiç bir milletin kadını “Ben ANADOLU KADINI’ndan fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte ANADOLU KADINI kadar emek verdim” diyemez!..
- Dünya yüzünde gördüğümüz her şey KADIN’ın ESERİ’dir.
Türk kadını yüzyıllardır geri bırakılmış ve sosyal hakları elinden alınmış adeta yok sayılmıştır. Medeni ülkeler seviyesine çıkmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti kadınlarına ikinci sınıf insan muamelesi yapamazdı. Zira kadınlar Milli Mücadele’de milli teşkilatlar kurarak çalışmalar yapmışlar cepheye silah taşımışlar ve vatanın kurtulması için erkeklerle beraber savaşmışlardır.