1911 yılında
Cide'de doğdu.
Şiir yazmaya
ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiiri 27.07.1927'de, günlük
Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz
(Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları
yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü nedeniyle ayrıldı. Yatılı
olarak Kastamonu Muallim Mektebi'nde öğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu.
Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova'da
ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938'de bitirdi ve
Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı. 1939'da İstanbul Karagümrük
Ortaokulunda Türkçe Öğretmenliğine başlayan llgaz'ın, yazı ve şiirleri büyük
dergilerde yayınlanmaya başladı. 1940'da Gığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel,
Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat
Fakültesi Felsefe Bölümüne girdi.
Haşan Tanrıkut,
Sabahattin Kudret Aksal, Salah Birsel'le tanıştı. Ömer Faruk Toprak ile 9 Eylül
1942'de Yürüyüş dergisini çıkardılar. Bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik, Cahit Irgat, A. Kadir, Nazım Hikmet (İbrahim Sabri) ile birlikte
çalıştılar. 1943'de ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri
olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944'de
"Sınıf" adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı.
Pertev Naili Boratav "Sınıf" için:"Yeni Türk şiirine
inanmayanlara, Rıfat llgaz'ın kitabını okuyup anlamlarını dilemekten başka
yapılacak birşey yoktur" diye yazdı.1945'de Gün dergisi çıktı. llgaz bu
dergide sekreterdi. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz Nesin'in Cumartesi dergisine
ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı. 1946'da Esat Adil, Sabahattin
Ali ve Aziz Nesin ile birlikte Gerçek gazetesini
çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın dergisini Esat Adil ve Adil Yağcı ile
birlikte çıkardılar.
Öğretmenliğe
yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat'a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle
Validebağ Sanaturyumunda yattı. Şubat 1947'de Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim
Uykusuz'un çıkardığı Marko paşa kadrosuna girdi. Sık sık kapatılan bu derginin
daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür
Marko paşa gibi dergilerin de sık sık adı değişiyordu.
1950'li yıllarda llgaz gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan,
gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler. 1952-1960'daTan
gazetesinde dizgici-düzeltmen ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Turhan Selçuk
ve İlhan Selçuk'un çıkardığı Dolmuş dergisinde "Stepne" takma adıyla
yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalılar (Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbul'da
bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı'nı da, isminin sakıncalı
olması nedeniyle "Stepne" (Yedek Lastik) takma adıyla yazdı. Ocak
1953'de Devam adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı.
1961
Anayasası yürürlüğe girdikten sonra kendi adıyla yazı ve şiir yayınlayabilme
olanağına kavuşan Rıfat llgaz Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni
Ulus gibi yayın organların-da ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazabildi.
Sınıf yayınlarını kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi. 1970'de Basım
Şeref Kartını aldı.
1974'de
emekli oldu. Doğum yeri olan Cide'ye yerleşti. 12 Eylül 1980 döneminde
gözaltına alındı. 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve gözaltında kaldı.
Tutukluluğu sona erince İstanbul'da, oğlu Aydın llgaz ile birlikte ölümüne
kadar yaşamaya başladı. Bu olaylar "Kırkyıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı
kitabında anlatılır.
Onu
hepimiz Hababam Sınıfı'nın yazarı olarak bildik. Kitaplarında; çağdaş, ileri
görüşlü, ulusumuzdan yana birlikteliği önerir.
Yıllarca
kendisini bizden uzaklaştırmaya çalışan yönetimlerden sonra, demokrasi yolunda
ülkemizdeki gelişmeler Rıfat IIgaz adını yeniden yücelttiyse de, Sivas
olaylarının acısına dayanamayan duyarlılığı 7 Temmuz 1993 günü aramızdan
ayrılmasına neden oldu.
KÖRÜZ BİZ
Ne
varsa otu ot çiçeği çiçek yapan
Tanyerinden söken umut ışığı
Sizin olsun çekik gözlü kardeşlerim
Aydınlıklar sizin olsun körüz biz.
Bakmayın gözlerimizde yansıyan yıldızlara
Göremeyiz ateşböceklerini biz körüz
Çakıp sönen deniz fenerlerini uzak kıyılarda
Bir bulut ne zamandır üstümüzde
Yurt genişliğinde bir bulut kurşun ağırlığında
Nilüferler sularımızda açar mevsimsiz
Dolanır ayaklarımıza boğum, boğum
Yapraklarında iri leş sinekleri uçuşa hazır
Göz, göz oyulmuş gözlerimiz biz körüz
Göz çukurlarımızda radarlar fırıl ,fırıl döner
Körüz el yordamıyla yaşıyoruz bu yüzden
Yeni körler peydahlarız uyur uyanır
Ayak altında ezile dursun karınca sürüleri
Ezenlerle bir olmuş yaşıyoruz ne güzel
Çizme onlardan içindeki ayak bizden ne iyi
Körüz biz kör uçuşlara açmışız toprağımızı
Ha düştü ha düşecek çelik gagalardan
Mantar, mantar açılan tohumlar sıcakta
Gözlerimizi bir pula satıp geçmişiz bir yana
Ölmesini bilenlere yüz çevirmemiz bundan
Körüz göz bebeklerimize mil çekilmiş mil
Acımasız bir namlu şakağımızda soğuk
Tetikte kendi parmağımız yabancının değil.
KULAĞIMIZ KİRİŞTE
Yaşlılar adına konuşmanın tam zamanı
Kütükte yaşı yetmişlerin arasındayım.
Bir tekerlemenin çağrışımında
İnanıvermeyin işimin bittiğine.
Ne var ki dertlerimiz tasalarımız artıyor,
Yaş ilerledikçe.
Biz yaşlılar türlü nedenlerden
Kuşlarla birlikte uyanmak zorundayız
Saksıdaki karanfil bakım ister.
Tüm çiçekler, ağaçlar, parklar,
Yollar köprüler bakım ister.
Balıkçı barınağı, barınaktaki gemiler,
Gün doğmadan deniz fenerimiz,
Kıyılarımız, gökyüzü, bulutlar,
Bir uçtan bir uca esen rüzgar,
Bütün gün gözümüz üzerlerinde olmalı.
Bu arada torun torba çocuklarımız
Martılarla birlikte çoğalan...
Onlar da bakım ister kuşkusuz.
Erken de kalksak alaca karanlıkta
Hangi birine yetişebiliriz ki...
Biz yaşlılar için en önemlisi
Kuzeyden esen nemli rüzgarlar,
Karayel de önemli, gündoğrusu da.
Raporlar yazılmalı, hava raporları,
Soğuk sıcak tüm dalgalar, akımlar,
Alçak basınç radyolarda, yüksek basınç,
Güneyden esen yellerle birlikte
Sisli puslu havalarda durulmalı.
Yaşlandıkça azıyor romatizmalarımız,
Bir günümüz bir günümüze uymuyor,
Artıyor ağrılarımız, sızılarımız,
Kapıyı kim vuracak belli olmaz,
Kulağımız kirişte olmalı!
OĞLUM
Hiç
de meraklı değilsin çiçeğe,
Komşunun saksısını sen kuruttun,
Kopardın penceresindeki gülünü.
Bir sonuç mu çıkarayım bundan
Yeşilliğe düşman diye bizim çocuk?
Gelgelselim öyle düşkünsün ki
Göbekli marullarına Yedikule'nin;
Mevsiminde elinden düşmüyor
Elma gibi domatesler;
Tavsan kadar seviyorsun havucu.
Ben de tutkunum senin gibi
Bursa şeftalisine, Ereğli çileğine.
Sanma soyca hoşlanmıyoruz çiçekten
Güle değil,
Gül düşkünlerine bizim hıncımız.
Biz de gördük haşhaş tarlasını,
Gelincik sanmadık.
Ilgaz'larda topladık çiğdemi,
Edirne'nin gülünü Edirne'de.
Engel olmaz bu bilgimiz
Sümbülden çok sevmemize yeşil soğanı.
Yasamak için iştahını arttıracak
Şiirler vereceğim sana,
Ne istersen bulacaksın içinde
Bu toprakla ilgili:
Portakallarını göreceksin Dörtyol'un
Mersin silolarında bitlenen
Altın sarısı buğdayları,
Turfandadır diye el süremediğimiz
Çavuşları, kınalı yapıncakları,
Bağı sorulmadan yenilen
Memleket üzümlerini salkım salkım
OĞLUMA
Ben
de düşkündüm oyuna,
Ben de kumları avuçlar
Kazardım tırnaklarımla toprağı,
O zaman da çocuklar oynardı,
Ama benzemiyor bütün oyunlarımız,
Gezdirdim ceplerimde şıkır, şıkır
Deniz kokulu tasları,
En güzellerini topladım
Midye kabuklarının.
Saldım bahar rüzgârına
Uçurtmaların en süslüsünü.
Ne kurulunca koşan tramvaylarım vardı,
Ne çekince giden develerim.
Balıklarımızı tanırdım,
Adlarını bilirdim kuşların;
Seçerdim düdüğünden
Limanımıza uğrayan vapurları.
Bilirdim yanık yüzlü kaptanlarımı
Denizkızı’nın Selametçin;
Ben de ayırırdım onlar kadar
Poyrazı karayelden.
Gemiler tanıdım, çift direkli,
Tutmazsa rüzgârı
Açıklarımızda volta vuran gemiler,
Kızardım, limanımızı hiçe sayan
Paketlere Nemselere;
Dalar da silinen dumanlarına
Düşünürdüm uzak limanları,
Uzak limanların çocuklarını.
Senin de var ufak tefek
Kendine göre bildiklerin;
Çeşitli oyuncakların yoksa da
Bir saniye de tren yapacak kadar
Kibrit kutularını,
Tecrüben var benden fazla.
Benden üstünsün kuskusuz,
Sigaradan top,
Kutusundan tank,
Kâğıtlarından uçak yapmada!