ÖĞRETMEN OKULLARININ 169. KURULUŞ YILI
Burhan Bursalıoğlu
Bugün, var olmayan, uyduruk olandan da mezun olanların
sokaklarda başı boş dolaşarak perişan olan öğretmen okulların 169. Kuruluş
yılıdır.
Ne yazık ki, kuruluş
amacını taşıyan, bu Ülkenin çağdaş
düzeye ulaşması, teknoloji, tarım, iktisat, bilim ve kültür gelişimi için ant içen öğretmen yetiştiren okullar yok artık. Geçmişine özveri ile sadık kalan öğretmen
okulu mezunu öğretmenler 16 Mart’ı unutturmamak için her yıl çeşitli şekillerde
kutlama yapmaktayız. Kutlamalarımıza birzcık yöneticilerimiz de katılmış
olsalar, ciddiye alsalar umarım ki yeniden bu okullara kavuşuruz.
Öğretmen Okullarının geçmişine bir göz atacak olursak:
16 Mart 1848 tarihinde, sadece öğretmen yetiştirme amacına yönelik, Abdülmecit
döneminde, Ahmet Cevdet Paşa’nın öncülüğünde, İstanbul’da darülmuallim
okulu açıldı. Bu okul, zaman, zaman değişikliklere uğradı. 1870 de darülmuallimin-i
sübyan, 1877 de darülmuallimin-i idadi, 1891 de darülmuallimin-i
ali olarak , öğretmen yetiştirme sınıflarına göre adları değişti.
Okula medrese öğrencileri alınıyor, 2 yıllığı okuyan ilkokul, 3 yıllığı okuyan
da lise öğretmeni oluyordu. Öğrencilik dönemlerinde maaş alır, mezun olunca da
80 altın, donanım bedeli ödenirdi.
TBMM. Döneminde, Bilim Kurulu tarafından okula, “Yüksek Muallim Mektebi”
adı verildi. 1924 de, Erkek Muallim Okulu adı ile, Malatya,
Burdur, ve Diyarbakır’da açıldı.
Şehir ve kasabalara öğretmen yetiştiren Muallim Mektepleri dışında, köy ve
kırsal alandaki okullara öğretmen yetiştiren okullar yoktu. Buna çare arayan
eğitimciler, 1935 de başlayıp 1937 de ki denemelerden sonra 1940 da yasal
olarak kurulan Köy Enstitüleri, köy ve kırsal alan okullarına
öğretmen yetiştirmeye başladı.
Girişimciliğe, gelişmeye ve yeniliğe dayalı, imkansızlıklar nedeniyle, adı -
sanı duyulmayacak binlerce çocukları yetiştiren, memlekete kazandıran, aynı
zamanda, yatılılık özelliğiyle, sevgi ve arkadaşlık duyguları geliştiren Öğretmen
Okulları, mesleki birikim ve heyecanın kazandırıldığı, birlik ve
beraberlik duygularının geliştirildiği, körpe beyinlerin, Yurt ve insan
sevgisiyle şekillendirildiği aydın kişi olarak, insanlığa kazandıran bu eğitim
yuvalarında yetişen öğretmenlerin, 1973 de çıkarılan, 1739 sayılı, Milli .Eğ.
Temel kanunu gereğince, yüksek öğrenim görme zorunluluğu getirildi. Bu nedenle,
İlkokullara sınıf öğretmeni yetiştirme amacıyla, 1974-75 öğretim yılından
itibaren Öğretmen okulları nın bir kısmında, 2 yıllık Eğitim
Enstitüleri açıldı. Yine aynı yasa gereği, Öğretmen okulları
nın sayıları azaltılarak, kalanların da Öğretmen lisesi olarak
adları değiştirildi. Buradan mezun olanlar öğretmen olamıyor, Eğitim
enstitüleri ne gidebiliyorlardı.
M.Eğ.Temel kanununda, öğretmeni tarif ederken “ Öğretmenlik; genel
kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyonla sağlanan özel bir ihtisas
mesleğidir” der. Uygulama ise bunun tam tersi olmuştur. 1982 yılında
41 sayılı kanun hükmündeki kararname ile, 2 yıllık Eğitim Enstitüleri,
Eğitim Yüksek Okullarına dönüştürülerek, Eğitim Fakülteleri ne
bağlandı. Eğitim Yüksek Okulları nın süresi, 1989-90
öğretim yılından itibaren 4 yıla çıkarıldı. Eğitim Enstitüleri,
maalesef , siyasi partilerin ideoloji yatağı haline getirildi. Gün geçmiyor ki,
olaylar ve ölümler olmasın. Yüksek okullardaki anarşiyi dindirme ve okullardaki
açığı giderme amacıyla, 1978 de 80 bin öğretmen adayına 40 gün verilen kurslar
sonucu öğretmen diploması verildi. 40 bin kişiye, mektupla öğretim yöntemiyle
öğretmen diploması verilerek ilkokullara öğretmen olarak gönderildiler.. 30
günlük kursla, ilkokul öğretmenleri ortaokul ve liselere öğretmen olarak
atandı. Eğitimle ilgisi olmayan, fakültelerden mezun öğrencilerin diplomalarına
da “ öğretmenlik yapabilir” ifadesi ilave edilerek, öğretmen
olarak atandılar.
Öğretmen yetiştirme
sistemi 1990 yıllarında iyice sıfırlandı. Değişik üniversitelerden 150 bin
mezun öğrenci, ilköğretim okullarına atandı. Bunlara , hizmet içi eğitim dahi
verilemedi. Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmen yetiştiren okulları YÖK
e devredince, Öğretmen okulları Genel Müdürlüğünü de
kaldırdı.Yollar iyice tıkandı. Devreye giren YÖK . Dünya Kalkınma
Bankası ile birlikte yürütmeye başladıkları “Hizmet Öncesi
Öğretmen Yetiştirme” projesi başlatıldı. Bu projede, özel
eğitim yöntemlerine ağırlık verildi. 8 yıllık kesintisiz ilköğretimin
hedeflenmesi önceleri iyi karşılandı. Ama, Eğitim Fakültelerinde
öğretmenlik programı derslerinin tek tipe indirgenerek, dinamizmin
zayıflatılması, Eğitim Fakülteleri ne yeterli öğretim üyesi
sağlanamaması, Fakültelere, ihtiyaçtan daha çok öğrenci
alınması, programın başarısını, başarısızlığa itmiştir. Bu nedenle, öğretmenlik
hakkını elde eden 100 binlerce aday, yıllarca kuralara katılmakta, kazananlar
atanmakta, kaybedenler, bir yıl daha umutla sokaklarda iş aramaktadırlar.
Küçük yaşta, Öğretmen Okulları na alınan körpe dimağlar, zaman
içinde, iyiyi, güzeli, doğruyu yanlışı ayıran, milli duyguları, Atatürk
ilkelerine bağlılığı, meslek bilinciyle, sağlığını, nefesini , gençlik
yıllarını, enerjisini, çocukları için harcayan ve böyle yetişen, Öğretmen
okulu mezunu öğretmenlerin yerini, bir başka yerden yetişen,
öğretmenlik formasyonu almayan, çocuk eğitim dersi almayan, onların seviyesine
inmeyi bilmeyen kişiler tutabilir mi? Onlar, azmi, sabrı, hoşgörüyü,
gönüllülüğü, yetiştiriciliği, öğreticiliği, eğiticiliği, yaratıcılığı,
kurtarıcılığı, değişimciliği ve örnek oluşumculuğu öğrenmemişse, öğretmen okulu
mezunuyla eşleşmesi mümkün mü? Tabii bu ifadede , mesleği gerçekten seven,
kendini hazırlamış, derslerde sadece çocukların yetişmesi için gayret gösteren,
sınıfında kendi özel problemlerini düşünmeyen, evinde ertesi günün hazırlığını,
planını yapan, okul içi ve dışında, arkadaşlarıyla, velilerle, çevresindeki
insanlarla sevgi ve saygı ile yaklaşan, her zaman ve her yerde bağışlayıcı,
sorun giderici, sevilen, temiz ahlaklı ve yukarıda özelliklerini saydığım
karakterde olan öğretmen ve adaylarını ayrı tutuyor, onlara ayrıca teşekkür
ediyorum.
Bu arada, bizleri yetiştiren , tüm öğretmen okullarında öğretmenlik
yapan, çok üstün karakter ve bilgilerle mücehhez öğretmenlerimizin özveriyle
bizleri yetiştirmiş olmalarını da asla unutmuyorum... Onları saygı ile
anıyorum.
SONUÇ: 169. yılını kutladığımız Öğretmen okulları nın
kuruluş günü olan 16 Mart’ı davullu zurnalı geçiştirmemiz
gerekirken, varlığı olmayıp, etkilerinin hala geçerliliğini koruduğu, ama
yavaş, yavaş onun da kaybolduğu bir sistemin tekrar yaşatılmasını, Öğretmen
Okulları nın yeniden faaliyete
geçirilmesini diliyor ve
arzuluyorum.
Öğretmen Okulları ndan mezun olan
öğretmenlerin ve onlara feyz veren çok değerli öğretmenlerimizin, aramızdan
ayrılanlara Allah’tan rahmet , hayatta olanlara sağlıklı uzun ömürler
diliyor, 16 Mart’larını kutluyorum.