17 Nisan 2010 Cumartesi

EĞİTİM

KÖY ENSTİTÜLERİ 70 YAŞINDA
Burhan Bursalıoğlu

17 Nisan. Köy Enstitülerinin kuruluşunun 70. Yılı. Milli Eğitimin birçok kurumlarında anma toplantıları, paneller, münazaralar yapılıyordur. Köy Enstitüleri kapatılacak kadar kötü ise, bu toplantılar neden yapılır bilinmez. Kapatılmasına sevinen insanlar bile kürsüye çıkar stayişle ,Enstitülerin ülkeye kazandırdığı faydalardan dem vururlar. Sanki bir mecburiyetmiş gibi. Ama faydalı olduklarına inanan ben gibilerin sözleri, yazıları gerçeği yansıtma bakımından değerlidirler.
Ben, bu yazımda,herkesin bildiği kuruluşundan bahsetmeyeceğim. Köy Enstitülerin çalışma, ve kapatılma nedenleri ile , bazı Avrupa devletleri eğitimcilerinin görüşlerini huzurunuza getireceğim.

Köy Enstitülerinden yetişen Öğretmenler, köylülere hem örgün eğitim, hem de okuma yazma ve temel bilgileri kazandırıyor, hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretiyordu. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atelyeleri, araç-gereçleri, atları, arabaları vardı.
Ders ve konuları.
Genellikle:
a)Güzel sanatlar (Kız ve erkek öğrenciler için), b) Yapıcılık ( Erkek öğrenciler için), c) Maden işleri ( Erkek öğrenciler için) d) Hayvan bakımı (Kız ve erkek öğrenciler için), e) Kümes hayvancılığı (Kız ve erkek öğrenciler için), f) Tarla ve bahçe ziraati (Kız ve erkek öğrenciler için), g) Zirai İşletme. Kız ve Erkek öğrenciler için) ayrılır ve her konu ile ,ilgili kol görevlileri vardı.

Derslerin %50 bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.

1940-1946 aralığında köy enstitülerinde 15,000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750,000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların miktarı ise 1,200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. Yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulmalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti.

“Öğrencisi, öğretmeni, usta öğreticisi ile Köy Enstitülü’ler İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde bir destan yarattılar. Yarattıkları efsane; yeşeren toprak, yükselen yapı, ışığa dönüşen su, dayanışma, paylaşma, aydınlanma, özgürleşme demekti. Onlarınki yalnızca eğitim değil, bir yaşam biçimiydi. Onlarca yazar sanatçı, bilim insanı ve milyonlarca öğrenci yetiştirdiler.”

Köy Enstitüleri yalnızca öğretmen yetiştiren kuruluşlar olmayıp,bulunduğu çevreyi araştıran, geliştiren ve çevrenin kalkınmasını da üstlenmiş kurumlardı. Çok önemli bir işlevi yerine getirdi. Başka biçimde söylersek Köy Enstitüleri kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak; bu alanda ilgili gerekli elemanları yetiştirmek için kurulan yapılardı.

Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy enstitülerinde 1308 bayan ve 15,943 erkek toplam 17,341 köy öğretmeni yetişmişti. Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu , Dursun Akçam, Ahmet Uysal, Refet Topuz, Mustafa Ozan, Naszif Karaçam ve Recep Bulut gibi, tüm dünyaca tanınan, taktir edilen yazarlarımız ve düşünürlerimiz bu okullardan yetişenlerden bazılarıdır.

Ülkemizin bağımsızlığını yitirmesine karşı durdular. Halkla bütünleştiler, verdikleri emeklerin büyüklüğü nedeniyle unutulmadılar, unutturulmadılar. Unutulmayacaklardır.

Köy Enstitülerinin programları akademik, teknik ve tarım okullarının programlarından tamamen farklıydı. Enstitüler yıl boyunca açıktı ve öğrenciler 45 günlük bir tatile sırayla giderlerdi. Ancak tatilde bile öğrencilerin Enstitü ile ilgili sorumlulukları vardı. Öğrencilerden tatil dönüşünde köylerinden topladıkları bitki ve hayvan türleri örneklerini, el zanaatı işlerini, halk türküleri örneklerini Enstitüye getirmeleri istenirdi. Bunun yanı sıra öğrencilerden, köyleri konusunda bilgi toplamaları ve Enstitüyü köylerinde temsil etmeleri de tenbih edilirdi
Aşağıda Köy Enstitülerinde uygulanan öğretim programları kısaca tanıyalım.

1943 Öğretim Programı

1. Öğrenim süresi beş yıl olan Enstitülerde bu sürenin 114 haftası “kültür dersleri”ne, 58 haftası “ziraat dersleri ve çalışmalarına, 58 haftası “teknik dersler ve çalışmaları”na ayrılır.
2. Enstitüler haftalık, aylık, mevsimlik çalışma planlarını, kendi özelliklerine, işlerinin durumuna, öğrencilerinin düzeyine ve sayısına, öğretmenlerinin özelliklerine, iş araçlarının çeşitliliğine, iş alanlarının genişliğine, hayvanlarının cins ve sayısına göre düzenlerlerdi.

3. Enstitüler, öğretim ve uygulama çalışmalarını; ”kültür”, “tarım”, ve ”teknik” alanlarla ilgili dersleri yarım gün, tam gün veya hafta esasına göre düzenlemekte serbesttiler.

4. Bina, yol, köprü yapımı veya su arkı açılması veya bitirilmesi yahut ekin yapılması veya hasat kaldırılması gibi önemli işler çıktığı zaman bütün çalışmalar o iş üzerinde yoğunlaştırılır. Önceden planlanan ders ve uygulama kayıplarının uygun bir zamanda telafisi yoluna gidilirdi.

1947 programı: " İş içinde eğitim” felsefesine dayalı bir öğretim yaklaşımından mümkün olduğu kadar uzaklaşıldığı, Enstitülerde uygulama çalışmalarının sayısının azaltılarak kuramsal çalışmalara ağırlık verildiği, böylece klasik eğitim anlayışına geçiş yapıldığı söylenebilir.

1953 Öğretim Programı

Köy Enstitülerinde uygulanan üçüncü program, İlköğretmen Okullarını kapsayan ortak bir programdır. Bu nedenle 1953 programı “Öğretmen Okulları ve Köy Enstitüsü Programı” olarak adlandırılmaktadır. Köy Enstitülerinde 1950-51 öğretim yılında karma eğitime son verildiği için 1953 Öğretim Programında Erkek Köy Enstitüleri ile Kız Köy Enstitüleri için iki ayrı ders dağıtım çizelgesi düzenlendiği görülmektedir Bu programla aynı zamanda İlköğretmen Okulları ile birlikte Köy Enstitülerinde yabancı dil öğretimine de son verilmiştir


Enstitülerde Günlük Yaşam

Genel olarak tüm Enstitü şafak sökerken ya da saat altıda kalkardı. Yıkanma ve giyinmeden sonra öğrencilerin ve öğretmenlerin tümü topluca bedeneğitimi hareketlerine katılırdı. Daha sonra çoğu kez bu etkinlik bir halk dansı ile son bulurdu.
Kahvaltıdan sonra öğrenciler, günlük çalışmalar başlamadan önce, bir saat kadar boş bırakılırlardı. Bu süre içinde yatakhane ve derslikler temizlenir, havalandırılırdı. Nöbetle görevlendirilen öğrenci, çamaşırları çamaşırcılara götürür. Elektrik, hoparlör bulunan yerlerde haberler, müzik, ya da Enstitünün programı yayınlanırdı
Saat 8:30’da toplanılarak yoklama ve günlük işlerin dağıtımı yapılırdı. Bu arada küme başı, teftiş yapar gibi, öğrencilerin giysilerini gözden geçirirdi. Hasta olanlar revire, elleri, tırnakları kirli olanlar temizlenmeye yollanırdı. Olağanüstü bir durum olmadıkça, öğrenciler öğretmenleriyle birlikte, marşlar söyleyerek dersliklere, işliklere, tarlalara dağılırlardı..
Öğle yemeğinden sonraki çalışmalar her okulun kendine has programı uygulanırdı. Öğrencilerin yapacakları yönetim işleri, derslerde olmayacakları zamanlara göre ayarlanmıştı. Derslerin yapıldığı zamana denk gelen görevler, bir öğrenciye verilirdi. Bu öğrenci nöbet görevi yapar ve o günkü ders konularından da sorumlu tutulurdu. Enstitülerde, spor, müzik çalışmaları, bireysel çalışmalar, yazın ve sahne etkinlikleri, öğleden sonra ile akşam yemeği arasındaki kümelerin tartışmalı okuma toplantıları yapılırdı. Bu ”küme” toplantıları, alışagelmiş “ders çalışma” etkinliğinden çok farklıydı. Burada önemli bir yapıt yüksek sesle okunur, tartışılır, sorular sorulur, günün konuları üzerinde düşünce alış verişi yapılırdı .
Akşam yemeğinden sonra bir ”ders çalışma“ süresi verilirdi. Etüt dediğimiz bu süre genellikle saat 21.30, bazı okullarda da 22.00’de sona ererdi. Yönetici öğrenci ve öğretmenler tüm öğrencileri yatırırlar, uyudukları kontrol edilir ve genel olarak bir öğrenci yangın vb. gibi tehlikelere karşı nöbetçi kalırdı.

Enstitünün haftalık programı: Cumartesi günü saat 12.00’de hafta sonu tatili başlardı. Bayrak töreninden sonra genel bir toplantı yapılır, nöbetçi ekip görevi yeni ekibe devreder ve bu ekip, tüm okulun temizliğini yaptırır ve kontrollerini yaparak, aksayan yönleri gidertmeye çalışırlardı.

Köy Enstitülerinin Kapatılışı

II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye’nin de siyasal yaşamında köklü değişiklikler başladı. Türkiye çok partili döneme geçti. Yabancı sermaye ile işbirliğine, ABD ile ikili ilişkilere girildi. 1946 seçimlerinde Hasan Ali Yücel 5 Ağustos 1946 da kadro dışı kalırken, Tonguç ve ekibi de görevden uzaklaştırıldı. Bu gelişmelerin hedefi, zaten adları çoktan “solcu yuvası”na çıkarılan Köy Enstitülerini yıpratmaktı. Bu yıpratma hareketi öncelikle yeni Bakanlık kadrosu tarafından başlatıldı

a) 1946 yılından sonra Enstitülerde varolan iş içinde eğitim anlayışı sistemli bir şekilde değiştirildi ve amacından saptırıldı. 1947 yılından sonra, Enstitülerdeki değişiklikler birbirini izlemeye devam etti. Enstitü öğretmenleri, ellerinde bulunan tüm araç ve gereçleri geri vermeye zorlandılar. Okullara tohumluk, bitki ve diğer tarımsal maddelerin verilmesi askıya alındı. Enstitü öğretmenleri, köylerine yerleşmiş üretici öğretmenler iken, yeni değişiklikler sonucunda tümüyle devlet tarafından ödenen bir ücrete mahkum oldular. Bu gelişmelere paralel olarak, Köy Enstitülerine karşı olumsuz tutuma sahip olan yeni Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer öncülüğünde, Enstitülerin temel ilkeleri birer birer ortadan kaldırıldı. Hatta, Enstitü programıyla yetişip son sınıfa gelen toplam, 2000  öğrenci sınıfta bırakılarak  mezun olmaları, yani köylere gitmeleri engellendi. Bunlar ve diğer öğrenciler, Öğretmen okulu programlarına tabi tutuldular.  Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren  Yüksek Köy Enstitüleri  “Benzer başka okullar olduğu gerekçesiyle”1947 yılında  kapatıldı. 1947 Programı ile bir önceki 1943 Köy Enstitüsü Öğretim Programı değiştirilerek, üretim ve iş ilkesi zedelendi, öğrenciler, Enstitü yönetiminden dışlandı, Enstitülerdeki serbest okuma saatleri kaldırıldı ve birçok kitap yasaklanarak Enstitülerden toplatıldı.
b) Enstitülerin kapatılma sürecini, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin işbaşına gelmesi daha da hızlandırdı. Yeni Bakan Tevfik İleri ilk iş olarak Enstitüleri, Kız ve Erkek Köy Enstitüleri olarak ayırdı, Kızılçullu, Beşikdüzü Köy Enstitülerini kapattı. 1951 yılında Bayan Wofford başta olmak üzere birçok ABD’li uzman çağrılarak Enstitüleri yıkmaya zemin oluşturacak raporlar hazırlatıldı. 1953 de de tamamen tabelalar indirilerek, öğretmen okulları programları uygulanıp, “Öğretmen okulu “ tabelaları eski tabela yerlerine monte edildi.
KISACA, "İSMET   İNÖNÜ' nün OKULLARI " DENEN KÖY ENSTİTÜLERİ YİNE İSMET İNÖNÜ TARAFINDAN  KAPATILDILAR.

Çok kısa ömürlü olmalarına karşın öğrencisi, öğretmeni, çalışanıyla aydın, özgür üretken, araştırmacı, sorgulayıcı, Atatürk İlke ve İnkilaplarına, Laik Cumhuriyete inanan ve bu yolda yürüyen bireyler, yurttaşlar yetiştiren, bugün dahi birçok ülkeye örnek olabilecek üretime dönük eğitimi öngören strateji uygulayan Köy Enstitüleri;
-Laik eğitimin başlamasında öncülük etmiştir.
-Yüzyıllardır biriken feodal toplumun üretim ve yaşam biçimini ortadan kaldırmaya başlamıştır.
-Feodal toprak rejiminin değişimi, toprak ağalarının, kendilerinin ortadan kaldırılma tehdidini hissetmelerine neden olmuştur.
-Sanat, Edebiyat, Bilim ve teknolojide olumlu beklentiler oluşmuştur.
-Bilimsel ve felsefi alanda laik eğitim başlamıştır.
-Sanayi için eğitilmiş nitelikli iş gücünün oluşmasına yardımcı olmuştur.
-Ataerkil toplumdan çekirdek aile toplumuna dönüş başlangıcı olmuştur.
-Atamızın özlediği demokratik toplum ve kültür için kurumsal alt yapı oluşmasına neden olmuştur.
-Ezbercilikten uzak sorgulayan, analitik düşünen bireyler yetiştiren, demokratik ve üretici eğitimin başlamasına öncülük etmiştir.

Yurt Dışından  Görülen Köy Enstitüleri

Ülkemizde, kendi eğitimcilerimizin yarattığı Enstitülerin değerini anlamayarak - ya da anlayarak –yok etmeye çalışılırken, yabancı eğitimciler, Köy Enstitülerini araştırma konusu yapmış, kurulduğu yıllardan başlayarak Enstitülerin çağdaş eğitime dünya ölçüsünde yenilikler getirdiğini açıklamışlar. Aşağıda yabancı eğitimcilerin Köy Enstitülerine ilişkin görüşlerinde bazılar yer almaktadır:

Ünlü Amerikalı eğitimci Dewey, Köy Enstitüleri için, “hayalimdeki okullar Türkiye’de kurulmuştur” demektedir.

İsviçre’de A. G. Verlag-Bern yayınevinin “Lexion der Pedagogik” (Pedagoji Ansiklopedisi) adlı yapıtında, “Tonguç, İsmail Hakkı” olarak yer alan 300 kelimelik tanıtımda, Tonguç’un meslek hayatına, çalıştığı kurumlara değinilerek "Türk eğitimine getirdiği katkı, ülkenin gerçeklerine uygun olarak kurduğu Enstitülerden alınan sonuçlar ve Enstitünün özgün" yanları anlatılmaktadır
Köy Enstitüleri ve Tonguç üzerine araştırma yapan yabancı eğitimcilerden biri de, Amerikalı eğitimci Kirby’dir. Yazar, “Türkiye’de Köy Enstitüleri” adlı yapıtını Columbia Üniversitesi’nde doktora tezi olarak hazırlamıştı. Amerikalı eğitimci, “Köy Enstitülerinin Batılı eğitimcilerin fikir ve sistemlerinin bir kopyası olmadığını, bu kurumların Türkiye’nin eğitim arayışlarıyla, politik çıkar gözetilmeden, II. Mahmut’tan bu yana yapılan araştırmaların sonucunda varılan çıkar yolu olduğunu” belirtmektedir. Yazar, aynı zamanda, “ Bu uygulamanın, yalnızca eğitim davasını çözümlemekle kalmayarak Türk toplumu üzerinde hiçbir eğitim kurumunun yapamadığı kadar etkin olduğunu “ vurgulamaktadır
Hamburg Üniversitesi’nden Hausmann Yüzyılımızın Eğitimine Türkiye’nin Katkısı” adlı yazısında Köy Enstitülerini şöyle değerlendirmektedir “Avrupa örneklerine göre yön saptama çabalarını sürdürürken, kendi koşullarına uygun özgün yolu bulmuşlardır. Köyün eğitim yoluyla değiştirilmesi düşüncesinin bütünleştirici öğesi olarak tümü Türk kökenlidir. Bu niteliği ile yüzyılımızın eğitimine Türkiye’nin bir katkısıdır.”

Günümüzde, İran, Hindistan, Pakistan, Flippinler, Nikaragua, Tanzanya gibi bazı Asya, Latın Amerikası ve Afrika ülkelerinde, Türkiye’deki Köy Enstitüleri uygulamasından esinlenerek çalışmalar yapılmaktadır.

SONUÇ:

Eğer bu okullar kapatılmış olmasalardı bugün;

-Gidilmemiş köy, okulsuz çocuk, işlenmemiş tarla, aç ve açık insan, fabrikaları kapanmış, Avrupada yabancılara çalışmak için kuyruğa giren işçilerimiz olmayacaktı. Töre cinayetleri, intiharlar, boşalmış köyler, PKK sorunu olmayacaktı. Kapalı- açık sorunu olmayacaktı. Banka kapılarında bayılan insanlar olmayacaktı; iş bulma kurumlarının kapıları aşınmıyacaktı. Köyler boşalıp, kentlerin varoşlarında, sefil bir yaşam sürmeyeceklerdi. Tarım, zıraat, hayvancılık, bu günkü ağlanacak duruma gelmeyip, bunları dışardan ithal durumuna düşmeyip, milyonlarca dolarımızı dışarı kaptırmıyacaktık. Değil dış borcumuzun olması, dış ülkelerden alacağımız dövizler için ikinci bir Maliye Baskanlığı açma mecbuıriyetinde kalabilirdik.

Ne yazık ki, biz bu şansı kaybettik.


Eğer, Köy Enstitülerini kapatmasaydık, eğitime siyaseti karıştırmasaydık, işlenen çorak toprağı sahipsiz bırakmasaydık, her şeyi Devletten beklemeseydik, şimdiye kadar çoktaaaaan çağ atlardık.

Nesli tükenmekte olan Sevgili, tüm Köy Enstitülü öğretmen arkadaşlarımdan, yaşamını yitirmiş olanları saygı ile anıyor, Tanrıdan rahmet diliyorum, Yaşamda olanlara sağlıklı uzun yıllar diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...