17 Haziran 2011 Cuma

EDEBİ ÖRNEKLER

      HİCİVLİ  FIKRALAR
Burhan Bursalıoğlu

Bilmem,Türk'ler  kadar hazırcevap, düşündürücü, güldürücü, hiciv ve dokundurucu, esprili  başka bir millet var mı acaba?  BAğdatlı RUHİ, NEFİ, ZİYA PAŞA, EŞREF, NAMIK KEMAL, BAKİ, YUSUF KAMİL PAŞA, Şair EŞREF, MEHMET AKİF, TEVFİK FİKRET,  Aşık FİGANİ, İNCİLİ ÇAVUŞ, RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI, NEYZEN TEVFİK NASRETTİN HOCA, HALİT NİHAT BOZTEPE, İHSAN HAMAMİ, NAZIM HİKMET, CEM YILMAZ, SÜLEYMAN NAZİF  ve  sanal  TEMEL bize hicvin, hazırcevaplığın, esprinin  ustalarından sadece birkaçıdır.

Zaman zaman bu ustaların yaşam ve sanatlarının örneklerinden yayınlayacağım.


Doktorlar kesin olarak içkiyi yasaklarlar Neyzen Tev­fik'e.  O günlerde Peyami Safa ziyaretine gider.
Odanın kö­şesinde büyük bir fıçı şarap görünce şaşırır tabii. Dayanama­yıp sorar,
- Bu ne üstad, hani sen artık içmeyecektin? Neyzen Tevfik istifini bozmaz:
- Ne yaparsın oğul, içmezsem kuvvetten düşüyorum.
- Peki içkinin ne faydası oluyor?
- Olmaz olur mu? Mesela bu fıçı buraya geldiğinde yerinden kaldıramıyordum. Ama şimdi tek elimle bile kaldıra­bilirim!..

Sirkeci Garı'ndaki birahanede oturup demlenen Eşref'e, orada bulunanlardan biri,
- Üstadım, o güzel hicivlerinizin çoğunda isim olmadığı için kime yazıldığını anlayamıyoruz, der.
- Hicivlerim numarasız gözlük gibidir. Her rezile uyabileceği için isim belirtmiyorum!..
Meşhur bir sigara tiryakisi olan Reşat Nuri Güntekin'e
doktor öğüt veriyordu:
- Sigara bir taraftan iyidir, bir taraftan fena...
Güntekin, doktorun sözünü kesti:
- Merak etme doktor, ben sigarayı yalnız bir tarafından içerim.


Bazı büyük adamların doğdukları ya da yaşadıkları evlerin üzerine, onlar öldükten sonra birer yazılı levha koyma adetinden söz ediliyordu.
Florina’lı Nazım, Süleyman Nazif’e sordu:
- Üstad! Ben öldükten sonra kapıma koyacakları levhaya acaba ne yazarlar?
Süleyman Nazif, büyük bir ciddiyetle şu yanıtı verdi:
- Kiralık Ev!..


İkinci Dünya Savaşı'nın ilk günleriydi. Karpiç Lokantası'nda bir politikacı içkinin de etkisiyle coşmuştu:
- Şu Hitler'in, bizim politikacılarımızdan nesi fazla?
Lokantada bulunan Ercüment Ekrem Talû içkisinden bir yudum alıp yanıt verdi:
- Sadece H'si...


Halit Fahri Ozansoy bir ziyafete davet edilmişti. Ertesi gün Ercüment Ekrem Talu'ya rastladı. Talu takıldı arkadaşına,
- Dün gece nerelerdeydin yahu!
- Sorma kardeşim, kendimde değildim.
Talû başını salladı:
- Kim bilir ne rahat etmişsindir!


Cağaloğlu'nda bir yazıya verilecek para konusunda çeşitli yöntemler, ölçütler kullanılır.
Çoğunlukla da yazının sayfa sayısı değil de imzası önemlidir yayıncılar için.
Vakit gazetesinde Hakkı Tank ise satır hesabına göre ödermiş parayı.
Bir gün Ortaç bu durumdan yakınınca, Ömer Seyfettin kıkır kıkır gülmeye başlar:
- Ah cancağızım, satırbaşı yapmaktan anam ağlıyor.

Celal Sahir Erozan, bir dost toplantısında;
- Ben bir dulun ikinci kocası olmak istemem, dedi.
Süleyman Nazıf atıldı hemen:
- Peki birinci kocası mı olmak istersiniz?


Ercüment Ekrem Çamlıca'da geniş bahçeli bir evde oturuyordu. Bir cuma günü Yahya Kemal ziyaretine gitti.
Evi kolayca buldu ama kapıdaki "Köpek vardır, dikkat ediniz" yazılı levhayı görünce irkildi birden:
- Eyvah, dedi. İçeriye ihtiyatla girmek lazım.
Önce kapıdaki çıngırağı çaldı kuvvetlice.
Gelen giden olmayınca ne olur, ne olmaz diye eline irice bir taş alıp tedirgin adımlarla bahçeye girdi.
En ufak çıtırtıya kulak kabartarak, eve doğru yürürken bir tane daha gördü aynı levhadan.
Tedirginliği arttı ama yürümeyi sürdürdü. Ama o da ne?
Bir normal "Köpek vardır dikkat ediniz" levhası daha! ..
Artık adım atacak cesareti kalmamıştı.
-Ercüment!.. Ercüment!.. diye bağırmaya başladı.
Ama sesine ses veren olmadı...
Yahya Kemal cesaretini toplayıp eve kadar yürümekten başka çaresi kalmadığını anladı. İhtiyatı elden bırakmayarak yürümeye başladı.
On beş-yirmi adım sonra evin kapısının önünde buldu kendini.
O sırada da Ercüment Ekrem bahçenin diğer köşesinden çıkageldi. Dostunu görünce sevindi.
- Vay, safa geldin Yahya Kemal!..
- Safa bulduk azizim ama ödüm de patladı.
- Ödün mü patladı? Sebep?.
- Daha ne olsun, her yanda levha asılı. Bağlı mı bari?
- Bağlı mı? Aman Yahyacığım nasıl kıyar da bağlarım?
Ercüment Ekrem, tam da o sırada evin arkasından dolaşıp gelen yumruk kadar fino yavrusunu gösterdi:
- Bak!..
Yahya Kemal köpeği görünce şaşırdı:
- Ay! O levhalar bunun için miydi?
- Değil mi ya, iki gözüm? Zavallı yavrucağızı görmeyip üstüne basarlar diye astım o levhaları!..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...