4 Aralık 2009 Cuma

E Ğ İ T İ M

ÖĞRETMENİN İŞİ - 2 -


100. Teneffüslerde ve öğlen aralarında çocukların sorunlarını dinleyecek, varsa anlamadıkları ya da çözemedikleri derslerin sorularını cevaplayacak.
101. Evde yazılı okuyacak, çalışma kâğıdı, performans -proje ödevi hazırlayacak.
102. Tüm bu okul işlerinden zaman kalırsa kendine, evine varsa eşine ve çocuğuna zaman ayıracak.
103. Okul idarecilerinin yapamadığı e-okul, ilsis vb. işleri yapacak
104. Sınıfını boyamak için boyacılık yapacak.
105. Okul idaresinin velilerden toplaması gerektiği paraları toplayacak.
106. Bir çocuğun burnu kanasa çocuğun başında hastanede refakatçi olacak.
107. Gerektiğinde sınıfını temizleyecek.
108 köy okullarının sobaları yakılır.
109 tuvaletler her hafta düzenli olarak temizlenir.
110. Bozulan sandalye, masa idareciye bildirilir, o ilgilenmezse hizmetliye oda benim işim değil dedikten sonra tamiri yapılır.
111. Okul önlerinde trafik kazalarını engellemek için gönüllü trafik memuru olunur,
112. Okul önlerine gelen it, çakal ve uğursuz takımı okulun huzurunu bozmasın diye okul müdürüne bildirilir, nöbetçi öğretmen değil misin ilgilen dedikten sonra çocuklarla konuşulup uzaklaştırılır.
113. Çocuğunu azarladı diye öğretmeni tehdit eden veliden korumak üzere diğer öğretmen arkadaşla mesai çıkışında durağa kadar beraber gidilir. Bir gün yanında gitmezsin velinin öğretmene saldırdığını duyarsın hastanede ziyaretine gidersin.
114. Yukarıdaki madde başından geçen öğretmenin hiç suçu olmadığı halde ceza alabilirim korkusuyla ne öğrenciye ne de veliye hiç bir şey yapamadığını duyar sinirden isyan edersin.
115. Okulun zaten olmayan eğitim öğretim araçları için çevrede çalışma yapılır,
116. On Dokuz Mayıs, Yirmi Üç Nisan, Yirmi Dokuz Ekimlere öğrenci çalıştırırsın.
117. Bayramlara öğrenci çalıştırmak için dersten bir saat erken gelirsin MEB'nın haberi bile olmaz ama bayram günü okula gelmiyorsun diye (ne demek oluyorsa) ek dersin kesilir sinirden küplere binersin.
118. Okuma bayramı düzenlersin.
119. Okul Aile Birliği çalışmalarına katılırsın.
120. Bölge zümre öğretmenler kuruluna katılırsın.
121. Sosyal etkinlikler kuruluna katılırsın bütün özel günlerin kutlamalarında çalışırsın.
122. Okulun elektrik tesisatında sorun olduğu zaman çözüm bulur tornavidayı eline alırsın.
123. Elektrikler kesilir, veli öğrenciyi almaya gelmez çocuğu evine kadar götürürsün, anneyi evde bulamaz komşuları arar sonunda bir komşuda konken partisinde bulursun. Veli çocuğu almayı unuttuğunu söyler tımarhaneye bir adım daha yaklaştığını hissedersin.
124. Öğrenci kütüklerine bilgileri girersin, aynı bilgileri e okula, öğrenci tanıtma kartına ve ruhsal dosyalara da girdiğin için öğrencinin ev adresine kadar her şeyini ezberlemiş olursun.
125. Veli toplantıları yaparsın veliler toplantıya katılmadığı gibi akşamı gelir benim çocuğun durumu nasıl öğretmen bey der anlatırsın.
126. Okul gezileri düzenlersin, piknik düzenlersin, yılsonu partisi düzenlersin, pilav gününü ayarlarsın, sonunda kendini Ahmet San zannetmeye başlarsın.
127. Önemli günler ve haftalarda okul ses düzenini ayarlarsın. İşleri ileri götürür dizüstü bilgisayarınla müzik parçalarının çalınmasını sağlar kendini dj zannedersin. Hatta daha da ileri götürüp düğünlere ton maister olarak katılırsın.
128. Okul bahçesine fidan diker sulanmasını sağlarsın.
129. Öğrenci doğum günlerini ezberler zamanı gelince kutlarsın.
130. Okul ve sınıf duvarlarını çok dikkatli kullanırsın nitekim hazırlaman gereken pano vs.ler var olan duvar büyüklüğünden fazladır.
131. Okulun tamirat tadilat işlerini ME üstlenmediği için iş başa düşmüştür eşe dosta haber salar, firmalarla görüşüp sonunda askerler ve belediye sayesinde halledilmesini sağlarsın.
132. Çalışmayan bütün okul araç gerecinden haberdarolur nasıl çalıştırılabileceği üzerine düşünürsün.
133. Tam yastığa başını koyarsın ki bugün Meltem'in babasının öldüğü haberi aklına gelir iki gözün iki çeşme ağlarsın.
134. Bir öğretmen, bir dolap ve kırk üç öğrenci küçük bir sınıfa nasıl sığar bilmecesini çözmen için tam bir yılın vardır her türlü kombinasyonu dener sonunda çözümün olmadığını fark edersin ama yapacak bir şey yoktur.
135. Öğrencinin defterine yazdırdığın ödevi veliler de bilsin diye okul kapısına da asarsın akşam tam televizyonda eğlence seyrederken telefonda kaba bir ses "Haaa ögretmen hoca çocuğun ödevi ne ola?" sorunsalıyla karşı karşıya kalırsın bir de ona ödevi anlatırsın.
136. Çocuklara verdiğin ödevleri derste kontrol edersin.
137. Ödevini yapamayan ya da yanlış yapan öğrenciyle teneffüslerde ödev yaparsın.
138. Çocuklara en güzel hikâye kitaplarını en ucuza almak için kırtasiye kırtasiye dolaşırsın.
139. Okula gelen müfettişlere takla atar sınıfının ne kadar çalışkan olduğunu anlatmaya çalışırsın.
140. Sen teneffüste öğretmenler odasında otururken sınıfa giren veli öğrenciyi alır götürür. Her yere telefon açar sonunda ne olmuş ki cevabını alırsın.
141. Öğrencilerin dersi anlayamayacağını düşünüp ek materyaller ve çalışmalar hazırlarsın.
142. Yapamayan ve bireyselleştirilmiş eğitim programına sahip öğrenciler için farklı çalışmalar yapmaya çalışırsın.
143. Okula gelen sinemanın, tiyatronun biletlerini satar bilumum satıcıların uğrak mekânı halini alırsın.
144. Çocuklarının sınıfta çekilen fotoğrafları için veli ile satıcı arasında arabulucu görevi yapar ikisi beşe olmaz mı hocam sorusuna çare aramaya çalışırsın.
145. Karnı, başı ve bilumum organları ağrıyan öğrenciler için eve telefon açar gelip çocuğu almasını istersin.
146. Beslenme saatinde öğrencilerin beslenmelerini yapmaya yardımcı olur, sütlerini açar, meyvelerini soyar, dökülenleri temizlersin.
147. Burnu akan öğrencinin burnunu temizlersin.
148. Okula yeni gelen öğrenciyle bahçeye çıkar oyunlar oynarsın.
149. Beden eğitimi derslerinde beşinci sınıf öğrencisine koşu yarışı yaparsın. Yenilirsen yaşlandığını artık kabul etmeye başlarsın.
150. Birinci sınıf öğrencileri teneffüslerde amca şu çocuk bana "dıt dıt dıt dıt dıt." dedi der sen de ona hem nasıl söylenmesi gerektiğini, seninde bir öğretmen olduğunu anlatmaya çalışır, çocuğu rahatsız edeni bulup cezalandırırsın.
151. Öğrencilere yazılı, sunu, değerlendirme testi, konu testi, ünite değerlendirmesi hazırlamak için saatlerini harcarsın bir de bunların değerlendirilmesi vardır.
152. Deprem, yangın tatbikatı yaparsın, gerçek zannedip korkan öğrencileri sakinleştirirsin.
153. Bayramlar, önemli günler ve haftaların yapılabilmesi için okula izin dilekçesi yazar, olup bitenlerin tutanaklarını tutarsın.
154. Civcivleri doğuran, inekleri ağıldan çıkaran MEB tarafından basılıp TTKB tarafından değerlendirilen kitapların yaptığı hataları düzeltmek için raporlar hazırlar öğrenciler bunların hatalarını anlatırsın.
155. İki satır harf yazmakla sözcükleri birer kez yazmakla okuma yazma öğrenileceğini zanneden okuma yazma öğren(em)iyorum kitabıyla çocuklara okuma yazma öğretmeye çalışacaksın.
156. "tulete tittem" (tuvalete gideceğim) diyen çocuğun okuma yazma öğrenemeyeceğini daha kalemi bile tutamadığını söylediğin halde veli bu konuda ısrarlı olacak mecburen okulda tutacaksın. Ancak okuma yazma öğrenemediğinde yine sen suçlu olacaksın.
157. Kurallara uymayan bir çocuğa müdahalede bulunacaksın çocuk öğretmen beni dövdü diyecek. Soruşturmalarda derdini anlatmaya çalışmayacaksın.
158. Yurdumun daha polisinin giremediği yerlerinde askerin tek başına dolaşamayacağı dağlarında tek başına görev yapacaksın.
159. Üç yüz bin kişilik öğretmen içinde bir tanesi öğrenci dövdüğü için dayakçı öğretmenler olarak anılacaksın. Bunu kimseye anlatamayacaksın.
160. Teneffüslerde tam sohbet ortasında öğretmenler odasına gelen öğrencinin kanayan yerlerini pansuman edeceksin.
161. Okuyan öğrencilere kırmızı kurdele dağıtacaksın. Alamayanlar ağlayacak neden alamadığını anlatacaksın.
162. Yazı defteri, kitabı, resim defteri, boyaları ve bilumum malzemesi olmayan öğrenciyle ders yapmaya çalışacaksın.
163. Okulun ilk haftası okula gelen öğrencilerinden ağlayanlara kendinin sevdirmeye çalışacaksın.
164. Sınıfının daima temiz olmasını sağlayacaksın.
165. Öğrencilerin sınıfa getirebileceği malzemelerle deneyler tasarlayacaksın.
166. Malzeme getirmeyen öğrenciye farklı çalışmalar bulacaksın.
167. Sabah öğrencilerden önce okulda olup sobayı yakacaksın.
167. Sabah öğrencilerden önce okulda olup sobayı yakacaksın.
168. Karlı havalarda ayakları ıslanan ve lastik ayakkabıları içinde donma tehlikesi yaşayan öğrencilerinizin ayakkabı ve çoraplarını çıkarıp, sobanın yanında kurutup, tekrar giymelerini sağlayacaksın. (1. sınıf olunca çok daha fazla için burkularak)
169. Her teneffüs bir yerlerini inciten kanatan öğrencilerinize pansuman yapacaksın
170. Bu kadar olumsuz koşullarda işinizi en iyi şekilde yapmaya çalışırken gelen müfettişlerin duvardaki panoların neden simetrik olmadığını sorduğunda estağfurullah çekerek cevap vermek.
171. Aslında idarenin yapması gereken 4-8. sınıfa kadar öğrenci notları, aldıkları belgeler elektronik ortama aktarılacak,
172. Bir dönemde kaç kitap okuduğu e-okula yazılacak,
173. Bilgisayar kullanmasını bilmeyen müdür yardımcılarına derse girmeyip yardım edilecek,
174. Okul çıkışlarında etüt yapılacak,
175. Hafta sonu kursa girilecek,
176. Her dönemin başında ve sonunda zümre öğretmenler tarafından müfredatı değerlendirme raporu yazılacak ama bu raporlar bir tek Allahın kulu tarafından adam gibi okunmayacak, öğretmenler müfredatla ilgili aynı sıkıntıları yaşamaya devam edecek...
177. Okul sitesini yapacaksın. (Bazıları gönüllü yaptı vazifemiz olmamasına rağmen.)
178. Olmadı üstüne İl,İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü sitesini yapmaya çalış...

BİR DE BİZ ÖĞRETMENLER , "ÇOK YORULUYORUZ " DERİZ.
ŞUNCACIK İŞ YAPMAKLA HİÇ İNSAN YORULUR MU?????

S O N

30 Kasım 2009 Pazartesi

E Ğ İ T İ M

ÖĞRETMENİN İŞİ


Öğretmenlerin ne iş yaptığını bilmeyen haber sitesi editörlerine rehber....Eğitimci Bir Okurumuzun Yazısı...

BİZ ÖĞRETMENLERE NE GÜZEL İŞİNİZ VAR BOL TATİLİNİZ VAR, YATA YATA PARA KAZANIYORSUNUZ DİYENLER HAKLI. AŞAĞIDA ÖĞRETMENLERİN YAPTIKLARI İŞLERİ OKUYUNCA ÖĞRETMENLİĞİN GAYET BASİT BİR MESLEK OLDUĞUNU SİZ DE GÖRECEKSİNİZ.ŞAYET

OKUMAYA DAYANABİLİRSENİZ:

1- Toplantılara katılınacak,
2- Yıllık plan yapılacak
3- Günlük plan yapılacak
4- OGYE çalışmasına katılınacak
5-TKY çalışmalarında bulunulacak
6- Nöbet tutulacak
7- Sınıflar düzenlenip panolar hazırlanacak
8- Toplantılar hafta sonları veya ders saatleri dışında yapılacak
9- Kurumların açtığı sınavlara ucuz iş gücü olarak gidilecek,
10- Seçimlerde zorunlu olarak sandık başkanı olunacak
11- Envai çeşit tören, kutlama vb. programa katılınacak.
12- Her hafta tüm öğrenciler için ve tüm derslerde değerlendirme formları doldurulacak.
13- Kişisel dosyalar her dönem sonunda doldurulacak.
14- Öğrenci tanıma fişleri doldurulacak.
15- Portfolyo dosyalarına hiçbir çalışma getirmeyen öğrencilere çalışmalarını getirmeleri için yalvarılacak.
16- Öğretmenliği öğretmenlerden iyi bilen velilere dert anlatılacak.
17- Sosyal kulüp çalışmaları ve toplantıları yapılacak.
18- Rehberlik çalışmaları, anketleri yapılacak ve raporları tutulacak
19- Ders işlemek yerine internetteki ve kitaplardaki bilgileri bize okuyarak "bak okuyan toplumuz" imajı veren insanların zorunlu seminerlerine katılınacak.
20- Pansiyonda nöbet esnasında öğrencilerin yemek etüt, uyku, banyo, hastalık, can sıkıntısı, aileden ayrılık sendromu, koğuş ve oda düzeni durumlarına bire-bir müdahil olunacak.

21- Sınırsız sorumluluk, öğrenci takılıp düştüğünde polise ifade verilecek. Hiçbir dayanağı olmaksızın dayakçı öğretmen olmakla suçlanılacak.
22- Öğrencilere çalışma kâğıdı hazırlanacak
23- Öğrencilere yarın ne gibi etkinlikler yaptırabilirim diye düşünülecek
24- Velilerle görüşülecek
25- Teneffüslerde çocukların şikâyetleri dinlenecek
26- Panolara asılan şeyler belli aralıklarla dosyalanacak
27- Her hafta rehberlik ve sosyal etkinlikler dersi için tutanak tutulacak
28- Toplum hizmeti için zaman yaratılacak
29- 40 dk içinde yüz kere öğretmenim diyen bücürlere efendim denilecek
30- Kavga edenler ayırt edilecek, kafası gözü yarılanlara pansuman yapılacak,
31- Değerlendirme testleri hazırlanacak
32- Değerlendirme testleri evde değerlendirilecek,
33- Üstüne saldıran veliler ikna edilecek,
34- Bilgi yarışmalarına öğrenci hazırlanacak,
35- Öğrencilerin evlerine gidilip hal hatırı sorulacak,
36- Saha çalışması yapıp okula gelmeyen öğrencileri toplayacak ve okula getirecek,
37- Temizlik, spor, fotokopi, demirbaş, sabun, tuvalet kağıdı için para toplanılacak,
38- Taşımalı öğrencileri sabah servisten inerken sayıp kontrol edilecek,
39- Öğle yemeğinde listeden çağırıp sıraya koyulacak,
40- Okul çıkışı öğrenciler servislerine bindirilecek.
41- Belirli Gün ve Haftalarla ilgili program hazırlanacak,
42- Öğrencilere katılım için yalvarılacak,
43- Belirli günler ile ilgili pano hazırlanacak,
44- Panolar için yazı ve şiirler, bulunacak ya da kontrol edilecek.
45- Veliler okulda bilgilendirilip, eğitilecek
46- Kanuni hak olan sevk ve izin istenirken mahcup, hafif ve ince bir sesle rica edilecek ve sevk dersin olmadığı bir zamana denk getirilecek, hasta hasta derslere girilecek, bazı yerlerde muayene saati sevke yazdırılacak (diğer çalışanlara da mesai dışında mı sevk alın deniliyor acaba).
47- Veli toplantıları yapılacak.
48- Okul aile birliği toplantılarına katılınıp velilerin kahırları dinlenecek.
49- Her dönem ve gerektiğinde zümre toplantıları yapılıp tutanak hazırlanacak.
50- Yeni müfredat konusunda veliler bilgilendirilecek.
51- Gözlem dosyaları tutulacak
52- Etkinlik yaptırılacak(yapmayanlara bir şey yapılmayacak)

53- Sınıf başkanı, kitaplık görevlisi, temizlik başkanı seçilip görevlerini yapıp yapmadıkları günlük olarak takip edilecek.
54- Hizmetlilere ya da idareye bildirilen temizlik, tamirat ve görüşler bu kişiler tarafından dikkate alınmayacak.
55- Gelen giden evrak defteri doldurulacak
56- Laboratuar düzenlenecek, temizlenecek
57- Müdür ve müdür yardımcılarının yapmak istemedikleri görevler yapılacak
58- Çocukların elbise, saç, tırnak temizliği ile ilgilenilecek.
59- Deneyler, gözlemler, etkinlikler için hazırlık yapılacak.
60- Beslenme saatinde beslenme yaptırılacak.
61- Başarısızlığın sebebi araştırılacak.
62- Mahallede kavga edenlerin aileleri okulda dinlenecek.
63- Müdür Beye hesap verilecek.
65- Dersi boş olan, derslerine branş öğretmenleri giren (özellikle sınıf öğretmenleri) öğretmenler, ''İşlerim var şu boş sınıfa derse giriver'' diyen idarecilerin derslerine girilecek.
66- Birilerine ek ders ücreti verebilmek için açılan seminer, hizmet içi eğitim vb. şeylere gerçekten ihtiyacı olup olmadığını bilmeden, sormadan zorunlu olarak ders saatleri dışında katılmak zorunda kalınacak.
67- Sorumluluğu çok yüksek olan nöbetçilikler yapılacak.
68- Son zamanlarda artık iyice raydan çıkan eğitim sisteminde öğretmenlikten çok dadılık yapılacak.
69- Müdür ve müdür yardımcılarının imalı ve iğneli sözlerine kulak asılmayacak, duymazlıktan gelinecek.
70- Spor parası toplanacak.
71- Yakacak ve ihtiyaçlar için aidat toplanacak hatta vermeleri için yalvarılacak
72- Onur kurulu ve disiplin kurulu toplantılarına katılınacak
73- Nöbet günü ve diğer günler öğrencilerin kılık kıyafet kontrolü yapılacak
74- Nöbet defterine gelmeyen öğretmen yazılacak ve sınıf defteri imzalanacak.
75- Zaman zaman öğrenci çantalarına arama yapılacak
76- Okula getirilmesi yasak olan eşyalar için tutanak tutulacak ve bu eşyalar ailelerine teslim edilecek.
77- Aidat toplanacak hatta vermeleri için yalvarılacak
78- Nöbetlerde mıntıka temizliği yaptırılacak.
79- Ünitelendirilmiş Yıllık Plan Yapılan Açıklamalar
80- İş Günü Takvimi
81- Ünite Süre Çizelgesi
82- Yıllık Çalışma Programı
83- Haftalık Ders Programı
84- Ünite Çalışma Dosyası
85- Sınıf Ders Defteri
86- Deney defteri Raporu
87- Gezi Planı
88- Öğrenci Kişisel Robşayanı
89- Öğretmen Not Defteri
90- Kitaplık ve Defteri
91- Çevre İncelemesi
92- Tebliğler Dergisi Fihristi
93- Sınıf Demirbaş Listesi
94- Ders Dışı Etkinlik Dosyası
95- Yazılı Kağıt ve Cevapları
96- Ödev Listesi-Ödevler
97- Dershane Araçları
98- Koordinasyon Kurulu Kararı
a. Cümle Listesi
b. Metin Defteri
c. Metinler
d. Kontrol Tablosu
99- ?????????????????????

DEVAM EDECEK

25 Kasım 2009 Çarşamba

ÖĞRETMEN

“YENİ NESİLLER SİZLERİN ESERİ
OLACAKTIR!”

Türk Edebiyatının mümtaz ismi A. Hamdi Tanpınar, “Yıllarca emek verip eğittiniz bizleri/ Unutmak mümkün mü öğretmenim sizleri” sözleriyle bizlere unutulmaz abide şahsiyetlere, en mukaddes meslek olarak bildiğimiz öğretmenlere işaret ediyorlar.
İnsanı bizler, “yaratılmışların en şereflisi” Yüce Yaratıcının, “Yeryüzündeki halifesi” olarak tarif ederiz. Doğrudan insana yönelen bir hizmet kadar mükemmeli elbette düşünülemez!
Gazi Atatürk, “Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti sizin maharetiniz ve fedakarlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.!”
Yarınlara nasıl bir ayna tutulacağı gerçeğini bugünkü eğitimcilerin/ öğretmenlerin fedakârlığında okuyabiliriz! O sebepledir ki, “Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.”
Elbette ki, hiçbir emek zayi olmaz… Ve hele bütün ömrünü insana, onun yetişmesine adayan öğretmenlerin kutsi emeği bir millet hayatında ilânihaye bıraktığı izlerle devam edecektir.
Batılı bir mütefekkir, “Gençken bilgi ağacını dikelim ki, yaşlandığımız zaman gölgesinde barınacak bir yerimiz olsun” der.
Hz. Ali(kv), “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” Bilginin hükümran olduğu bir ülkeyi düşünün, insanlarının da en hür, en mutlu ve en zengin olduğu bir ülkedir. Tarih, bunun misalleriyle doludur!
Bir söz vardır, “Cahilden korkunuz…” diye!
Terry diyor ki, “Bilgi cesaret verir, cehalet küstahlık”
Güzel amel ve istikametin süsleyeceği bir gelecek elbette ki, Yunusların, Mevlanaların tarifinde kendisini bulduğu aşk üzerine, yürek üzerine, Hakk’a teslimiyet üzerine, ahlak ve itaat üzerine asıl yerini bulur!
İhsan Gündoğdu bir şiirinde; “Meyvedir çocuklar bizim dallarda,/ Senin yavrun, benimde meyvemdir/ Gündoğdu erir ışık vere vere/ Bazen nehir olur bazen bir dere/ Dikeceğim ben bu bayrağı her yere/ Senin yavrun, benim vatan zaferimdir.”
Bizler, vatan bayrağını bilgiyle onun bizlere ikram edeceği marifetle dalgalandıracağız! “Bir şeyi bilmek onu anlamakla olur” Nimetin kadrini/ kıymetini ancak onu anlayanlar bilebilir. Ham yobazdan, kaba softadan, gözü ve gönlü kör olandan, kulağı sağır ve kalbi taş gibi veya ondan daha katı olandan ne merhamet beklenebilir ve nede mukaddes değerlere saygı!
12.yy’da yaşamış büyük bir dilci, edebiyatçı, kelamcı ve müfessir olan Zemahşeri şöyle der; “Karanlık geceleri ben uykusuz geçirirken, sen sabaha kadar uyuyorsun. Ondan sonra bana yetişmek istiyorsun. Ne gezer.”
İnancımız ne diyor, “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?”
Bilgiyle dirilenler ölmezler…” sözüne de burada geliniz hep birlikte şapka çıkaralım.
Bu ülke insanının iki şeyle mücadelesi olacağına da burada vurgu yapmak istiyorum, “Fakirlik ve cehalet…” Her ikisi de, bütün fenalıkların veya kötülüklerin anası olarak tarif edilir.
Bir dörtlüğümüzde, “Cehaletin taassup kokan/ Evladını gömdüğü o kuma/ Pusatlanır kelimeler/ Kalbe huzur verir okuma” Bizleri kalp huzurundan, okuma gibi edep pınarından koparacak bir çığlığa yüreklerin dayanamayacağını belirtmek isteriz.
Mana ne hazindir ki, günümüz de ilgili veya ilgisiz, seviyeli veya seviyesiz ‘dedikodu…’ olarak da telaffuz edeceğimiz münakaşalar, günümüz toplumunda sanki en etkili bir silah olarak yorumlanır. Gerçekte bu çok yanlıştır. Louis D. Brandeis şöyle der, “Her münakaşanın temelinde birisinin cahilliği yatar”
Çok defa haddi ve hududu aşanlara, ‘edep yahu’ deriz!
Eğitim ve öğretim bizlere hayat okulunun ilk basamağında, ‘edebi…’ tarif eder. Omuzlarımıza da, sevgi halesi içerisinde, ‘emanetleri korumamızı’ sürekli telkin eder.
Aile, Okul, Öğretmen ve Çevre… Bir zincirin birbirinden ayrılma kabul etmeyen halkalarıdır. O halkanın, orkestra şefi olarak da, öğretmeni gördüğümüzü söyleyebiliriz!
Montaigne, “Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez!”
Ne ilkesiz, gayesiz, ülküsüz ve ne de hedefsiz bir eğitim düşünemeyiz. Bir milletin belli hedeflere kilitlenmesi demek, tarihi rüzgârları da beraberinde yakalaması anlamına gelir.
Doğulu bir mütefekkir, “Kendine hâkim olan başkalarına da hâkim olur”
Cahit Külebi, “Çemişgezek’te, Patnos’ta, Malazgirt’te doğanlar/ Malazgirt’e, Çemişgezek’e, Patnos’a gitmezseniz/ Çocuklarınız öksüz kalır, yetim kalır, köylere ışık iletmezseniz”
Aydınlık bir Türkiye, kendi iç dünyasına hakim insanların yaşadığı ve mukaddesleri etrafında halkalanmış bir ideal ülke olarak tanımlanır!
Nesrin bittiği yerde şiir sanatı başlar ya, bizlerde şiirin o efsunlu havasında eğitim ve öğretmenlik mesleğine en güzel çerçeveyi yerleştirmek istedik.
Şairimiz Ceyhun Atuf Kansu, “Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum/ Baharda Polatlı kırlarında açan/ Güz geldi mi Kop Dağına göçen/ Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen,/ Muş Ovasından, Ağrı eteğinden,/ Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden/ Çiçek getirin, örtün beni,/ Eğin türkülerinin içine gömün beni.”
Bir karıncadaki çalışma azmi, bütün çiçeklere konan bal arısının emeğinde kendisini tarif edebileceğimiz en çileli ve en arzulu bir mesleğin yüceliğinde bir Hakk aşığı misali pervane gibi dönen öğretmeni bu kutsi yolda gönlümüzce alkışlamak isteriz!
Bir şiirimizde, “Tuzak olur/ Toprak haki, tuz ak olur/ İlim, hikmet göç etti mi/ Nefis cana tuzak olur” diyorduk. Bu milleti ayakta tutan temel direklerin başında, niyet ve amel istikametinde birlikte buluşacağımız en güçlü dayanak, ‘ilim…’ geliyor!
O ilmi cem eden, okullarımıza armağan ettiğimiz bir dörtlükte ise şöyle diyorduk, “Okul olur,/ Millete ocak, okul olur/ Tüter bacası nefesinden/ İlme’l yakin O/kul olur”
Bir başka dörtlüğümüzde ise, “Oku,/ “ikra” ilk emir oku/ Kelimeler ışıl ışıl/ İlmin sadaktaki oku”
Elbette ki, Haksızlığa hak ister… Sızlayan vicdan hak ister… Işığıyla titrer mum, Aydınlıktan hak ister… Aydınlık Türkiye’nin en fedakar, en çilekeş kadroları olarak tarif edeceğimiz öğretmenler, 24 Kasım Gününüzü bir daha kalbi duygularla kutlarız.

-Alıntı-

19 Kasım 2009 Perşembe

ATATÜRK SERİSİ - 12 -








ZÜBEYDE HANIMIN AKRABALARI İÇİN YAPTIĞI SENET


Burhan BURSALIOĞLU

Mustafa Kemal Atatürk’ün Annesi Zübeyde Hanım, Kurtuluş Savaşı döneminde, 28 Ekim.1921 tarihinde, yaşamayan akrabalarının ruhları için, her Kadir gecesinde dua edilmesini arzulayarak, Darüşşafaka Cemiyetiyle anlaşma yapmıştır.
Eski yazı ile hazırlanan, zamanın parasıyla 20 bin kuruşluk bağış senedi Türkçeleştirilmiş hali ile aşağıdadır.

“ Hicri 1340 senesi, Rebiülevvel ayının 27. Pazartesi gününe rastlayan, Rumi 1337 yılı Ekim ayının 28. günü Darüşşafaka’da, Ankara Hükümeti Büyük Millet Meclisi Reisi ve Anadolu Kuva-yı Milliye Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin valideleri Zübeyde ve halaları Emine Hanımlar ile Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye (İslami Eğitim Cemiyeti ) Müdürü Cemil, Darüşşafaka Müdürü Ali Kami ve Dişişleri Bakanlığı Selanik Konsolosluğu memurlarından Cemal Beyler hazır bulundular.
Zübeyde Hanımefendi, her sene, Ramazan ayının Kadir gecesinde , Darüşşafaka öğrencileri tarafından Kur’anın hatmedilmesiyle sevapları önce Peygamber Efendimiz Hazretlerinin mübarek ruhlarına, daha sonra Peygamberimizin Ehlibeyt’ine, enbiyalara, ilk dört Halifeye, Evliyalara, bütün muminlere, şehitlerin temiz ruhlarına ve Zübeyde Hanımefendi’nin pederleri Feyzullah Efendi, valideleri Ayşe Hanım, ilk eşi Ali, sonraki eşi Ragıp ve kardeşi Hüseyin Efendiler ile, teyzeleri Fatma, büyük valideleri Emetullah, anneanneleri Emine, Kayınvalideleri Ayşe, Görümceleri Hatice, kızları İsmet ve Naciye, manevi kızları Rabia Hanımlar ile küçük oğulları Ömer ve Ahmed’in ruhlarına gönderilmesi şartıyla, Allah için, sevabına 20 bin kuruşu, İslami Eğitim Cemiyeti tarafından işletilmesi şartıyla teberru ettiler.
Elde edilecek gelirden, yılda bir defa öğrencilere mevsim meyveleri dağıtılacak ve bağışın gerekleri, Darüşşafaka’da müdürlük yapacak olan kişiler tarafından yerine getirilecektir.
Söz konusu bağış makbuzu mukabilinde teslim edilmiş, Darüşşafaka Müdürü Ali Kami Bey bağışın şartlarını kabul etmiş, durum İslami Eğitim Cemiyeti ile Darüşşafaka’nın defterlerine aynen kaydedilmiş ve Zübeyde Hanımefendi Hazretlerine de bu belge verilmiştir. 28 Ekim 1921


Darüşşafaka Müdürü Ali Kami.
Mustafa Kemal Paşa’nın Validesi Zübeyde.
Şahitler: Dişişleri Bakanlığı Selanik Konsolosluğu memurlarından Cemal.
İslami Eğitim Cemiyet’i Müdürü Cemil.
Özel deftere kaydolması, diğer senetlerle ve mahkeme kararları ile beraber kasada saklanması için muhasebeye. 21 Aralık.1921

Bu senette de ifade edildiği gibi, Atatürk’ün o tarihlerde hayatta olmayan bir manevi kız kardeşi ile, çocukken ölen 2 kız kardeşi ve 2 de erkek kardeşi daha varmış. Bu arada kardeşi Makbule Atadan sağ olduğu için senette yer almamıştır.


Bu senet karşısında, Zübeyde Hanım için çirkin iftiralar atanların yüzleri kızarmayacak mıdır? Yaptıkları ayıptan utanmayacaklar mıdır?



15 Kasım 2009 Pazar

B İ L G İ

SEVGİLİ GENÇLER


Gelenek haline getirmeye çalıştığımız Emirgan İlkokulu Mezunları toplantısını bu yıl, 22 Kasım Pazar günü, saat: 12 de, Baltalimanı, OBA RESTORAN da yapılacaktır.
Toplantıyı ilginç hale getirmek amacıyla yemekli yapılması düşünüldü. Fazla aşırıya kaçmadan, menüde, Çorba, mevsim salatası, ana yemek ( Piliç sarma ) tatlı, meşrubat, sınırsız olarak da, suı, çay, neskafe, filtreli kahve bulunmakta olup, kişi başı, 20+ KDV liradır.
Emirgan İlkokulu Mezunlarının ve Öğretmenlerinin toplantılarının devamlı olmasının sağlanması isteniyorsa, ciddi olarak ele alınması gerekmektedir.
Emirgan havasını teneffüs etmiş, çayını, suyunu içmiş, Emirgan İlk okulunun, üstün bilgi, dağarcığına sahip öğretmenlerinden feyz almış, çevresine örnek teşkil etmiş, herkesin taktirini kazanmış mezunlarımızın üzerlerine düşen sorumluluğun bilincinde olduklarını ve davaya sahip çıkacaklarını umuyor, 22 Kasım’da OBA da görüşmek umuduyla gözlerinizden öperim.

NOT: Müessesenin hazoırlık yapabilmesi için, sayıyı tespit amacıyla, kaç kişi ile geleceğinizi, lütfen, tüm iletişim araçlarını kullanarak, adreslerime not düşmenizi rica ediyorum.

Burhan Bursalıoğlu

www.burhansev.com
burhansev@gmail.com
burhanbursalioglu@yahoo.com.tr
bubu@doru.net.tr
Facebook: Burhan Bursalıoğlu Can
Tel: 0532 685 80 56
0534 899 62 62
0212 262 31 64

11 Kasım 2009 Çarşamba

ATATÜRK SERİSİ - 11



Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur.


GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.

10 Kasım 2009 Salı

ATATÜRK SERİSİ - 10


10 KASIM ‘ LAR
Burhan BURSALIOĞLU


10 Kasım, Ulu önder Atatürk’ümüzün aramızdan ayrılışının 71. yıl dönümü.
Her yıl merasimler yapılır. Bayraklar iner, sirenler çalar, saygı duruşu yapılır, konuşmacılar, yaptıklarını, yapacaklarını anlatırlar, toz pembe bir Türkiye’de yaşadıklarımızı söylerler. Ziyaret defterlerine, “muasır medeniyet seviyesine çıktığımızı “yazarlar. Yazarlar ve söylerler de hiç bir zaman gerçekleri ve etrafımızı saran dış , ve içimizdeki tehlikelerden söz etmezler.
Atatürk’ün bize emanet ettiği, binlerce şehidimizin kanlarıyla sınırları çizilmiş Vatanımızın kimler tarafından tehdit edildiğini, kimler tarafından yok edilmeye çalışıldığını, Demokratik, laik, sosyal bir hukuk Devleti olan Cumhuriyetin bu özelliklerini tersine çevirmeye çalışanları söylemezler. Çünkü, o mihraklardan korkuyoruz. Onlara karşı gelecek cesaretimiz yok.İçe dönmüşüz. İçimizdeki bölücülerle, kem düşünenlerle, Atatürk Türkiye’sini yok etmeye çalışanlarla uğraşıyoruz.
Nerden nereye nasıl, hangi badirelerden geçtik ve geçiyoruz? Şöyle bir gerilere doğru gidelim.

Atatürk 1938 de öldü. 1939 da 2. Dünya savaşı çıktı. 6 yıl sürdü. Biz Atatürk’ün “ Yurtta sulh, Cihanda sulh “özlü sözüne sadık kalarak savaşa katılmadık, tarafsız kaldık. Ama bizi saflarına çekmek isteyen, çeşitli imkanlar bağışlama sözü vererek beynimize giren taraflara boyun eğmedik. Aksi olsaydı, 1920 lerde başaramadıklarını 1946 da başaracaklardı. Türkiye Cumhuriyeti’ni, mirası bölüşür gibi bölüşeceklerdi.

Savaş bitti 1950 lere gelindi. Birleşmiş milletler ve Nato örgütleri kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin iktidarı değişmiş, Yeni yöneticiler, bu örgütlere Türkiye’yi sokarak, bir yerde bağımlı duruma düştük. 1951 de ABD saldırgan ve işgalci alışkanlığı nedeniyle, Kuzey Kore’nin Güney Kore ile olan anlaşmazlığı nedenini bahane ederek, Güney Kore’nin yanında Kuzey Kore’ye saldırdı. ABD yanına Nato askeri birliklerini de çağırdı. Bizde , mecburen birlik gönderdik ve 3-4 sene süren bu savaşta, binlerce şehidi Kore’de bıraktık.

1950-1960 yılları arasında ,iktidarda bulunanlar, dış güçlerin oyununa gelerek içte bölücülük başladı. Kargaşa çıkarıldı. 6-7 Eylül olayları oldu. Halkı ikiye bölme oyunları oluşturuldu. Üniversite öğrencileri ile polis, halk ile asker karşı karşıya getirildi. Bütün bunlar dış güçlerin Türkiye’yi yok etme planlarıydı. Ama Ordumuz tehlikeyi sezince, 27 Mayıs 1960 da idareyi ele aldı. Böylece, olası bir iç savaş ve oyuna son verdi.

Askeri idareden sonra oluşan sivil hükümetler, boş durmayan , yeni, yeni planlar peşinde koşan Avrupa’lıların oyunlarına gelerek, her isteklerine boyun eğmeye başladılar. AB yaygarasına tav olarak, her istenilen yerine getirildi. Antlaşmalar yapıldı, imzalar atıldı. Bilindiği gibi, AB nin koyduğu kriterler nedeniyle birçok yasalarımız değişti, gelenek ve göreneklerimizden tavizler vermeye başladık. Tekliflerini harfiyen yerine getirdikçe azdılar ve o kadar ileri gidildi ki, Türk Ulusunun biricik Atasının , resmi dairelerde ve okullardaki resimlerinin kaldırılması, ve yine, Atatürk’ün, “ Ne mutlu Türküm diyene “ sözünün bölücülüğü ifade ettiğini, bunu okullarda söyletilmemesi gerektiğini, ordu gücünün azaltılmasını istediler. Bunlar yetmiyormuş gibi, bölücü odakları, bu sefer, bizi içten yıkmak amacıyla, Türk ve Kürt uluslarını karşı karşıya getirmeyi planlayarak, Kürtleri kışkırtıp silahlandırdı ve 30 seneyi aşkın bir süredir iç savaşı körükleyerek her iki taraftan binlerce zayiat verilmesine neden oldular ve olmaya da devam ediyorlar.
Avrupa’ lıların, 1920 ler deki mağlubiyetlerinin intikamını sürdürme planlarını, ne yazık ki bizim yöneticilerimiz anlamıyor ve ya anlamak istemedikleri sürece, bu gerilla iç savaşın daha ne kadar süreceği bilinmemektedir.

Tabii bu işin uzaması ABD ve AB ni de sabırsız ettiği için , şimdi de bir “Açılım “ çıkardılar, ve bunun sonunda Türkiye’yi iki ye bölme umutları başladı.

Şunu açıkça söyleyeyim. Sokaktaki vatandaş dış odakların bu oyunlarını anlıyor, ama maalesef iktidardaki yöneticiler uyumaktalar. Zaman içinde sağ, sol, ilerici, gerici, dinci, laik, Atatürkçü , yobaz, komünist, kapitalist, Ermeni, soykırım ve şimdi de Kürt, Türk gibi bölücülük kavramlarıyla halkımızı bölmeye çalışıyorlar. Ülkemiz bu kavramlar nedeniyle çok zarar gördü. Ama yıkamadılar. Dimdik ayaktayız Onlar vazgeçecekler mı? Hayır kim bilir amaçlarına ulaşmak için daha neler yapacaklardır.?

Atatürk temelleri sağlam o kadar güçlü bir devlet kurdu ki, bütün dünya birleşip yıkmaya çalıştığı halde yıkılmıyoruz, tıkılmayacağız da.
Tüm dileğim, içerde, Atamızın ifadesiyle “iktidara sahip olanlar, gaflet, delalet ve hatta hiyanet içinde “ olmazlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kurumlarıyla, Atatürk ilke ve inkilaplarının korunması, yaşatılması ve muasır medeniyetler seviyesine çıkartılması, bunları yaparken de asla boyun eğmemesi, Türk gençlerinin görevidir. Bu görevi de, hayatı pahasına yapacağı umudunu asla kaybetmedim.

Sevgili Ata’mız rahat uyusun.

Cumhuriyet’i emanet ettiği Türk Gençliği, O’ nu asla mahçup etmiyecektir..

,

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ