CUMHURİYET'İMİZ
Burhan Bursalıoğlu
Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919 da Samsun’a
çıkıyor, Havza’da Ülkenin durumu
değerlendirmesini yapıyor, Erzurum, Sivas Kongrelerini yapıyor,”Vatan
bütündür bölünemez” sloganı ile Ankara’ya geliyor.
23 Nisan 10920 de TBMM ni kuruyor, İstiklal Savaşına girişiyor, zaferi kazanarak
tüm işgalci düşmanları Yurttan kovuyor.
Esas görev yeni başlıyordu. Geçici olarak kurulan TBMM
Hükümeti görevini tamamlamıştı. Yeni bir
yönetim gerekliydi.
Mustafa Kemal Atatürkün kafasındaki yönetim şekli
Cumhuriyet’ti. Onun düşüncelerine
göre, “Ülkenin başına gelen felaketlerin
nedeni, halkın egemenliğine sahip çıkamamasında aranmalıydı. Bunu sağlamak için
halkın, Milli egemenliği benimsemesi gerekiyordu. Milletin kendi kaderini
elinde tutması demek olan Milli egemenlik yönetim hakkının millete ait
olduğunun göstergesidir”.diyor ve ilave ediyordu.
“Bundan dolayı halk, Milli egemenliğe yönelen bütün tehditleri ve tehlikeleri
önlemelidir. Çünkü Milli Egemenlik öyle bir kuvvettir ki, onun karşısında bütün
dikta rejimleri yıkılmaya mahkümdür. Milli Egemenliği esas alan Cumhuriyetle, sultanlık arasında şu
fark vardır. Cumhuriyet fazilete dayanırken,
Sultanlık korku ve baskıya dayanmaktadır. Bundan dolayı Cumhuriyet
erdemli ve cesur insanların yetişmesine fırsat tanırken, sultanlık içine
kapanık ve sefil insanlarla ayakta durabiliyordu. Milli Egemenliğe dayanan rejimlerin ölçütü, siyasi partilerle
, serbest seçimlerdir”
AtatÜrk bu amaçla 1923 de Cumhuriyet Halk Fırkasını ( Partisini) kurmuştur. Ona göre bu partinin amacı, her
sınıfın ortak çıkarlarını korumaktır.
Cumhuriyetin kurulmasını
iyiden iyiye kafasına koymuş ama, mecliste bulunan
muhaliflerin de ses çıkarmaması için bazı nedenler gerekliydi. Cumhuriyet
kurulacak ama henüz başkent belirlenmemiş, Lozan antlaşması bitmemişti . Nihayet,
1923 Temmuzundan sonra gerekli işlemler
bitmiş ama, hükümet sorunu çıkmıştı.
Lozan antlaşması gereği ,
diğer, özellikle komşu ülkelerimizle mübadele
başlayacaktı. En az 500 bin göçmen ülkemize gelecekti. Bu işlerle uğraşacak bir
Bakanlık dahi yoktu. Bu Bakanlığa gelebilmek için kulisler başlamış ve yeni
kurulan İmar, İskan ve Mübadele Bakanlığını
muhalifler ele geçirmişlerdi. M. Kemal
atamaları onamadı. Hükümetin istifasını istedi.
Hükümet bunalımın devam ettiği günlerdi. 1923 ün Temmuz
ayında, M.Kemal, Çankaya’daki kuleli köşkün yeşil salonunda Latife Hanım ve
Cevat Abbas’la birlikte oturuyordu. Özel Kalem Müdürü Hayati’den, o zaman daire
müdürü olan Hasan Rıza Soyak’ı yanına göndermesini
istedi.
Hasan Rıza’nın geldiğini gören M.Kemal, Latife Hanımla Cevat
Abbas’ı salonda bırakarak dışarıda H.Rıza Soyak’ı karşıladı. Yeleğinin cebinden çıkardığı parmak
büyüklüğünde 3-4 sayfalık, üzerlerinde karışık yazılaı bulunan demeti uzatarak, “Bu notları aklıma geldikçe bazı düzeltmeler yaparak
buraya kaydettim. Sen bunları oku, düzenle. Okuyamadıklarını benden sorarsın. Bunların içeriğini bir sen
bir de ben bileceğiz. Amirlerinin bilmesine bile gerek yotur “
diye uyardı.
M.Kemal , H.Rıza’ya notları vererek onu salona bıraktı ve Latife
Hanımla C.Abbası da yanına alarak bakçeye çıktılar. M.Kemal çok neşeli
görünüyordu. Atlayarak zıplayarak oyunlar da
oynadı.
Bir müddet sonra Hasan Rıza
işini bitirerek kapıdan göründü. M.Kemal
Latife Hanımı ve C.Abbası bahçede
bırakarak H.Rıza’nın yanına geldi. Ondan notları alarak göz gezdirdi. Sonra da
Rıza’ya “ Bunları al, Adalet Bakanı Seyit Beye götüreceksin.
Bunlaı okuyacak, hukuki bakımdan eklenmesi gerekli bir şey varsa eklesin.
Ancak, senden benden ve kendisinden başka kimsenin bilgisi olmadığını da
söyleyeceksin.” Diye emir verdi.
Bir gün inceleme yapan Bakan
Seyit Bey, birkaç kelime ekleyerek istenileni yerine getirdi.
Müsveddeler,sonradan Soyak ve Seyit Bey tarafından
düzenlenen metinler, Cumhuriyet’in
ilanına ve değişmesi gereken Anayasa maddelerine aitti.
28 Ekim 1923 sabahı
toplantı halinde olup Hükümet üyelerinin serçimi konusunda uyuşamayan CHP grubu , Çankaya’da olan M.Kemal’i çağırdılar.
Parti Yönetim Kurulu Başkanı olan Fethi
Bey , “Parti adına bir aday listesi hazırladıklarını, Sizin de fikrinizi almak
için davet ettik “ diyerek, dolaylı olarak, anlaşamadıkları konu hakkında yardım talebinde
bulundu. M.Kemal düşüncelerini ilettikten sonra toplantıdan ayrıldı.
Akşam üzeri, M.Kemal Meclis binasından çıkarken, Kemalettin
Sami (Gökçen), ve Halit (deli HALİT) Paşalara
rastlayarak akşam yemeği için Çankaya’ya davet ediyor.
O akşam yemekte bu paşaların dışında, Milli Savunma Bakanı
Kazım (Özalp) Paşa, İsmet Paşa, Fethi Bey, Yarbay Fuat (Bulca) ve Afyon Milletvekili Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey katılmışlardır.
Yemek sırasında M.Kemal
yekten,“ Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz”
haberini verdi. Yemekte bulunanlardan,
bilenlerin dışında olanlar kısa bir tereddüt geçirdikten sonra hepsi bu düşünceye katıldıklarını beyan ettiler.
Yemek sonrası tüm misafirler gitti. Sadece M.Kemal’in isteği
üzerine İsmet paşa kaldı. Birlikte Anayasanın gerekli maddelerinde yapılacak
değişikliklere son rutuşlar yapıldı.
29 Ekim 1923 sabahı, CHP
Grup toplantısında Bakanlar kurulu listesi üzerinde yapılan
görüşmelerden gene bir sonuç çıkmayınca, M.Kemal çağrılıyor.
M.Kemal Gruba, anayasada yapılacak
değişiklikleri açıklıyor, “Yapılacak bu değişikliklerden sonra Bakanlar Kurulu
seçimi kolaylaşacaktır.” diyerek topluca Meclise gidiliyor.
Mecliste tasarı üzerinde yapılan görüşmelerden sonra “Yaşasın Cumhuriyet” nidaları arasında
Cumhuriyet oy birliği ile kabul
ediliyor. M.Kemal Cumhurbaşkanı seçiliyor. Bu değişim 101 pare top atışıyla
kutlanıyor.
İsmet Paşa Başbakan, Fevzi Paşa Genel Kurmay Başkanı , Kazım
Paşa (Özalp) Milli Savunma Bakanı oluyorlar.
20 Ocak 1921 de kabul edilen Anayasanın birinci maddenin
sonuna.” Türkiye Devletinin Hükümet şekli
Cumhuriyettir” cümlesi ekleniyor.
Üçüncü madde “Türkiye
Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, Hükümetin ayrıldığı yönetim
kollarını, Bakanlar vasıtasıyla yönetir” şeklinde değişiyor.
Ayrıca 8. Ve 9. Maddelerde değişerek, meclis çalışması,
hükümetin kurulması, Cumhur Başkanının
seçilmesi, seçilme süresi ni yasaya
koymuş oluyorlar.
1923 yılından itibaren, yeni Türkiye Devletinin tarihinde
kilometre taşı sayılabilecek önemli olaylarla, köklü atılımların başladığı ve
ölçülü aralarla birbirini izlediği görülür.
Uzun vadeli bir plan çerçevesinde gerçekleştirilen
reformlar, etki- tepki kuralına göre her ileri atılımın başlangıcında değişik ölçülerde direnişlerle karşılaşmış, ancak önceden hesap
edilerek, seçilen uygun ortamlarda alınan karşı önlemlerle bunların
üstünden gelinerek daha sonraki
atılımların ve rejimin önü açılmış ve böylece Cumhuriyet’in ilkeleri kök
salmaya başlamıştır.
Cumhuriyet’imizin 90. Yılını
kutlamakta olduğumuz bu günleri bize
yaşatan büyük Atatürk’e teşekkür
ediyorum. O’nun bize bıraktığı
emanetleri , her şeye rağmen
koruyacağımızın inancını muhafaza etmekteyim.
Cumhuriyetimizin 90. Yılı
tüm halkımıza kutlu ve mutlu olsun.